Bu Blogda Ara

Türk Dili ve Edebiyatı sitesi, Edebiyat derslerine yardımcı,

12 Eylül 2007 Çarşamba

SÖZ SANATLARI, EDEBİ SANATLAR

SÖZ SANATLARI   (EDEBİ SANATLAR)


1.BENZETME

(Gibi,kadar,sanki, güya, nitekim,meğer ki,misal,andırmak…kelimeleriyle de yapılabilir)
Kömür gibi kara gözler , Kutu gibi küçücük ev, Tilki gibi kurnaz adam,

 *Güzel Benzetme:(Teşbih-i Beliğ)
 Kömür göz,inci diş,selvi boy,gül yanak

Bazen isim tamlaması şeklinde yapılır:Aşk ateşi,sevda yangını,ömrümün baharı…

2.MECAZ

Bir sözcüğü kendi gerçek anlamı dışında ve bir başka sözcük yerine arada benzetme ilgisi kurarak kullanma.
Somutlaştırma amacı ağır basar.
-Epey uğraştıktan sonra beytin anlamını sökmüş.
Cesaretinin kırılmasına sen sebep oldun

3.MECAZ-I MÜRSEL(Ad aktarması)

Anlamca ilgili iki sözden birini ötekinin yerine,arada benzetme ilgisi kurmadan kullanma.Bir ilgi sebebiyle olur bu.

-Akşam gecikeceğini eve haber vereyim.
-Son gelişmeler Ankara’yı kaygılandırdı.
-Akşam yemeği için masaya oturduk.
-Aranızda Necip Fazıl’ı okumayan var mı?

4.KİŞİLEŞTİRME(TEŞHİS)ve İNTAK(Konuşturma)

İnsan dışındaki varlıklara insanda bulunan özellikleri kazandırma.
-Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Sordum sarı çiçeğe\Sen beni bilir misin?
Çiçek dedi derviş baba\Sen Yunus değil misin?

5.MÜBALAĞA  (Abartma)

Bir nesneyi,bir olay veya fikri,olduğundan büyük veya küçük gösterme sanatıdır.

-Ölüm indirmede gökler,ölü püskürmede yer
O ne müthiş tipidir,savrulur enkaz-ı beşer.
-Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır
-Biraz yorulunca “öldüm”,kalabalık için “mahşer gibi”,üşüyünce “dondum” ifadeleri bu türdendir.

6.HÜSN-İ  TA’LİL (Güzel neden bulma,güzele yorma)

Sebebi bilinen bir olayı asıl sebebinden daha güzel bir sebebe bağlama

-Güzel şeyler düşünelim diye\Yemyeşil oluvermiş ağaçlar
Açıklama: Ağaçların yeşil olması kendi doğasındandır. Ancak burada şair ağaçların yeşil olmasını " güzel şeyler düşünme"ye dayandırmıştır.

-Ateşten kızaran bir gül arar da
Gezer dağdan dağa çoban çeşmesi

Açıklama: Çoban çeşmesinin kendine yol bularak gitmesi kendiliğinden olan bir şeydir. Şair ise çoban çeşmesinin gezmesini " gül araması"na dayandırıyor.

7.TECAHÜL-İ ARİF  (BİLMEZLİKTEN GELME)

Nükte olsun diye ya da bir anlam inceliği oluşturmak için,gerçek bilindiği halde bilmiyormuş gibi görünme.

-Sular mı yandı,neden tunca benziyor mermer?

-Şakaklarıma kar mı yağdı,ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

Açıklama: Şair saçlarının beyazladığını bilmesine rağmen bilmezlikten geliyor, inanamıyor saçlarının beyazladığına.

8.İSTİFHAM (SORU SORMA)

Dikkati daha fazla çekmek için,anlatılmak isteneni soru biçiminde ortaya koyma.Çoğu zaman tecahül-i arif sanatıyla birliktedir.Yanıt beklenmeyen,heyecan ve duygudan doğan sorular.

-Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mahım!
Kurban olam var mı bunda benim günahım?

-Senin çocukluğun bir ceviz tabut muydu
Usulca denize bırakılan?

9.KİNAYE

Bir sözü hem mecaz hem gerçek anlamını düşündürecek şekilde kullanma.Asıl vurgulanmak istenen mecaz anlamdır.

-Terlemeyi göze almayan insan hayta başarılı olamaz.
-Düşe el uzatmak insanlık görevimizdir..
-Gül,dikensiz olmaz.
Onun kapısı herkese açıktır.

10.TENASÜP   (UYGUNLUK)

Anlamca ilgili iki ya da daha çok sözcüğü,tezat oluşturmamak kaydıyla,bir dizede ya da cümlede kullanma.

-Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib
Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır.

Tıp ile ilgili kelime ve kavramlar bir arada kullanılmıştır: dert, ilaç, tabip, derman, zehir.

11.TEVRİYE:

Bir sözü iki gerçek anlamını da düşündürecek şekilde kullanma.Yakın anlamını kullanır görünerek uzak anlamını düşündürme.

-Dedim,dilber niçin sararıp soldun?
Dedi,çektiğim dil yarasıdır.

Açıklama:dil kelimesi iki anlama gelecek şekilde kullanılmıştır. İki anlam da gerçek anlam olarak düşünülebilir. Düşünülmesi "saçma"  olmaz. Birinci anlam "gönül", ikinci anlam ise "söz" anlamındadır. Yani dil yarası: gönül yarası ve söz yarası şeklinde iki anlama gelecek şekilde kullanılmıştır.

-Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül.

Açıklama: eller iki anlama gelecek şekilde kullanılmıştır : 1.yabancı 2.organ.

Havada yaprağa döndürdü ruzgâr beri.

Açıklama: ruzgâr iki anlama gelecek şekilde kullanılmıştır:1.rüzgar 2.zaman,devir.

Beyaz gerdanına bir de ben gerek

Açıklama: ben:1.siyah nokta 2.birinci tekil kişi.

12.TARİZ   (DOKUNDURMA)

Bir sözün ya da sözcüğün karşıt anlamını vurgulamak amacıyla kullanılması.Bir kimseyi iğnelemek amacıyla kullanılan bir değişmece(mecaz)Kapalıca yapılan bir sitem.Gizli bir kin,alay,öç alma vardır.

-Bakıyorum bugün erkencisin(Geç kalan birine)
-Ne zeki çocuk,on yaşında okumayı söktü.

13.TELMİH   (HATIRLATMA)

Herkesçe bilinen geçmişteki bir olaya,ünlü bir kişiye,bir inanca,ya da yaygın bir atasözüne değinmek,onu anımsatmak.

-Ey dost senin yoluna
Canım vereyim Mevla
Aşkını komayayım
Oda gireyim Mevla.    (Od: ateş)

Açıklama: Oda girmek, Hz.İbrahim’in mancınıkla ateşe atılması,ateşin gül bahçesi haline gelerek onu yakmaması mucizesi.

-Vahdetin şarabından
Bir cür’a nûş edeyin
Ene’l-Hak çağrışuban
Dârâ gireyin Mevla.

Açıklama: Enel-Hak sözü ile Hallac-ı Mansur’un asılması hadisesine işaret eder.

14.TEZAT (ZITLIK)

İki zıt fikir ya da kavramın birlikteymiş gibi söylenmesi.

-Ağlarım yadıma geldikçe gülüştüklerimiz

-Bir kız var
Yok gibi,öyle güzel

-Çın çın ötüyor
Sessizlik

15.TEKRİR (YİNELEME, TEKRARLAMA)

Etkisini güçlendirmek amacıyla,anlamın üzerinde yoğunlaştığı sözcük ya da söz öbeklerini arka arkaya yineleme.

-Çal sevdiğim,çal güzelim,çal meleğim çal!

-Ey talih,ey aşk,ey vuslat,ey tatlı ve ulvi gece!

16.CİNAS.

Sesteş, eş sesli kelimelerle yapılan bir sanattır.

Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç.

17.SECİ

Düz yazıda kafiye kullanmaya denir.

Ey gözlerin nuru,gönüllerin şüruru; başımızın tacı,dil ehlinin miracı…

18.ALİTERASYON:

Mısrada veya yazıda ünsüzlerin tekrarı.

-Öldük ölümden bir şeyler umarak
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.

19.İRSAL-İ MESEL

Şiirde atasözü,özdeyiş ya da deyim kullanma.

-Kirpikleri uzundur yârin hayale sığmaz
Meşhur bir meseldir mızrak çuvala sığmaz.

20.LEFF Ü NEŞR

Bir beytin birinci dizesinde en az iki şeyi söyleyip,ikinci dizesinde bunlarla ilgili benzerlik veya karşıtlıkları verme.

-Gönlümde ateştin gözümde yaştın
Ne diye tutuştun,ne diye taştın.

21.NİDA   (SESLENME)

Şiddetli duyguları ve heyecanları anlatmak için yapılan sanat.Çoğu zaman kişileştirme ve konuşturma sanatlarıyla birliktedir.

-Ey kumrulu bahçem,sümbüllü bağım
Ey bülbüllü derem,mineli dağım!

22.LEBDEĞMEZ

B,p,f,m,v dudak ünsüzlerinin bulunmaması.

23.TEDRİC  (DERECELENDİRME)

Aziz dost;günler günleri,aylar ayları.yıllar yılı kovaladı.

Açıklama: gün, ay, yıl kelimeleri derecelendirilerek söyleniyor.

24.TERDİD

Sözü beklenmedik,çarpıcı bir biçimde bitirme.

En ağır işçi benim.
Gün yirmi dört saat,
Seni düşünüyorum.

25.RÜCU

Önceden söylenmiş bir fikirden dönmüş görünerek daha güçlü bir hamle yapma.
Al yanaktan buse alsam\Yanak olmaz dudak olsun.


26.AKİS

Sözleri ters çevirerek söylemek demektir.

Basit oldu mürekkep,mürekkep oldu basit
Mecaz oldu hakikat,hakikat oldu mecaz.

27.İSTİARE - EĞRETİLEME=DEYİM AKTARMASI

Bir sözün gerçek anlamından kayarak benzerliği olan başka bir söz yerine kullanılması.

A)AÇIK İSTİARE:

Yalnız benzetilenin bulunduğu istiare.(Benzeyenle benzetileninin yerleri değiştirildiğinde cümlenin anlamı değişmez.)

Dudakları arasından iki sıra inci parlıyordu.(yerine “diş” getirsek cümlenin anlamı değişmez.)
Kaçan balık büyük olur.(Kaçan fırsat büyük olur)


B)KAPALI İSTİARE.

Sadece benzeyenle yapılan istiare. Genellikle kapalı istiarenin olduğu yerde teşhis (kişileştirme) sanatı da vardır. Veya tersi de doğrudur: teşhisin olduğu yerde genellikle kapalı istiare sanatı da vardır.

Güzel gitti diye pınar ağladı.(…insan ağladı.)olmaz.
Kaldırımlar yollara bir şeyler anlatıyor.

Açıklama: Kaldırımlara insan olma özelliği verilmiş. Kaldırımlar insana benzetilmiş, benzeyen kaldırımlar'dır, ancak kendisine benzetilen insan unsuruna yer verilmemiştir. Kaldırımların insana benzetildiğini "anlatıyor" kelimesinden çıkarıyoruz..

C)TEMSİLİ İSTİARE:

Bütün bir şiire yayılan istiare demektir.

Merdiven:Ahmet Haşim
At:Faruk Nafiz Çamlıbel
Sessiz Gemi:Yahya Kemal Beyatlı
Kelile ve Dinme:Beydaba
Lafontaine Masalları

KAFİYE VE REDİFLE İLGİLİ ALIŞTIRMALAR

Gizli dertlerimi sana anlattım
Çalıştım sesimi sesine kattım

Bahçede dut iken bilmezdim sazı
Hangi kuştan aldın sen bu avazı

Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ve fayda buldum

Gezmekte bahçe bahçe mesîhâne bir nefes
Eylül sonunda ruhumu teslim eden heves

Bir taşın üstünde hayale daldım
Ben nerde doğmuşsam o yerde kaldım

Onlar ki bulutlarda gezerler Karadır kaşları benzer kömüre
Bitmeyen ışıklarda yüzerler Bu güzellik ziyan verir ömüre

Şakımazlar dallarda dallarda o kuşlar
Taşıyan onları rüzgar rüzgar

İşte bir rüzgar sağnak sağnak
Denizde nar rengi bir şafak

Su mavi buzlardan daha parlak
Al beni de karşı dağlara bırak

Gel bakma kimseye hor
Halkı yorma kendin yor

Ben sana bülbül,bana sen gülşen ol
Ko beni ağlayayın,sen gül,şen ol.

Çobanın bir kızıl yele saçları
Ateştir,alınmaz ele saçları

Düşünüyorum:O’ndan evvel zaman var mıydı?
Hakikatler,boşluğa bakan aynalar mıydı?

Çaresizlik sardı yine derdim çıktı boğaza
Moskof gözün oyarım yan bakarsan Boğaz’a

Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi;
Gördüm güzel vücudumu zümrütleyen deri.

Büyük randevu…Bilsem nerede,saat kaçta?
Tabutumun tahtası,bilsem hangi ağaçta?

Yarin bize bir selamı yok mu?
Vuslat gibi bir meramı yok mu?

Gitmiş kaybolmuşuz uzakta
Rüya sona ermeden şafakta,

Huyla tepeler,hayal ağaçlar
Durgun suda dinlenen yamaçlar

Ateşi köz öldürür Cihan altüst olurken,seyre baktın,öyle durdun da
Sürmeyi göz öldürür Bugün bir serseri,bir derbedersin kendi yurdunda.

Bu gemi bu kara tabut
Badem gözlüm beni unut
Mor menevşe boynun eğmiş
Yapracığı suya değmiş.

Ne bir yazık diyen bize
Huzurunda geldik dize.

Seni ben bekliyorum,göğsüm açık bağrım açık;
Hançer ol,göğsüme saplan;ecel ol,karşıma çık!

Zenginin yediği baklava börek
Kahvaltıya eder keteli çörek

Ümidim yılların seline düştü
Saçının en titrek teline düştü

Elinden,dal gibi düşerken ümit
Ne bir hasret dinle,ne bir ah işit

Gittikçe uzaklaşan bu sesi duya duya
Yavaşça dalacağım,o kalkılmaz uykuya

Bu ne bitmez yolmuş deme Vurdu iri davullar,vurdu çağrı kösleri
Bu ne aşılmaz dağmış deme Yerde nal şakırtısı,gökte kanat sesleri

Evden çıkar çıkmaz omuzda tabut
Sen de eller gibi adımı unut

Atıl daha ilerlere,bitti deme yol artık
Bir kurtuluş sana yetmez,kurtarıcı ol artık

Dedem koynunda yattıkça benimsin ey güzel toprak!
Neler yapmış bu millet,en yakın tarihe bir sor bak!(S.Nazif)

Eyleme vaktini zayi,deme kış yaz,oku yaz

Asmaya Gül erken
Niçin kondun a bülbül Bilmem ki yaz mı gelmiş
Kapımdaki asmaya Niçin açmış gül erken
Ben yarimden ayrılmam Aklımı kayıp ettim
Götürseler asmaya Nazlı yarim gülerken

Görenedir görene\Köre nedir,köre ne”

Kardır yağan üstümüze geceden İçimin göz görmez mağaralarına gir
Yağmurlu,karanlık bir düşünceden Senin girmediğin yerde haset kibir

Dağlar,omuz omuza yaslanan dağlar
Sular kararınca paslanan dağlar

Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir Her öğle,yolcusu karada bir sal
Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir Böyle akıp gelen koca bir masal

Bin bahçeli beldemizi yad ellere bıraktık
Gölgesinde barınacak tek ağacım yok artık

Bizim mahallede İstanbul’un kenarı demek
Sokaklarında yürünmez ki yüzme bilmeyerek

Bizim elde bahar olur,yaz olur Yaradanım affeyle
Göller dolu ördek olur,kaz olur Bende her günah
Sevgi arasında yüz bin naz olur Bir vefasız yar için
Suçumu bağışla,ben sana kurban Çekiyorum her gün ah

Beklerim haftada bir name bu yaz
Yazacaksan dediğim veçhile yaz

Uğrarız sadmesine her gelenin     
Bu da bir çiftesi bir hergelenin     

Bilmem ki adını onun kim saklar
Şimdiden unutmuş onu kucaklar


Mızıka çalındı düğün mü sandın
Al yeşil bayrağı gelin mi sandın?

Basma bu eşikte benim kalbim var
Kalbim ki bir uzak hayale ağlar



Sevgilim,sevgilim,yanımda mısın?
Yoksa bu rüya mı,canımda mısın?

Her nefeste eyledik yüz bin günah
Bir günaha etmedik hiçbir gün ah

Dünyada ne ikbal dileriz,ne servet dileriz
Hatta ne de ukbada saadet dileriz

Kısmetindir gezdiren yer yer seni
Arşa çıksan akıbet yer yer seni

Ey kimsesizler,el veriniz kimsesizlere
Onlardır ancak el verecek kimse sizlere

Bir günah eden kişi binbir gün ah etmek gerek
Bin gün ahım var ilahi,bir günahım yok benim

Bana kefendir yatak,sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl ben gideyim,Son Peygamber Kılavuz

Mermerlerin nabzında hala çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgar o sedayı Allah bir!

Geldi ölümlü yalan,gitti ölümsüz gerçek:
Siz,hayat süren leşler,sizi kim diriltecek?

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal
Hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de makam


SÖZ SANATLARI İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALAR

Cep delik cepken delik
Yen delik,kaftan delik
Kevgir misin be kardeşlik(kinaye)

Bir yetim görünce döktür dişini
Bozmaya çabala halkın işini
Her nereye gidersen eyle talanı
Öyle yap ki ağlatasın güleni
Bir saatte söyle yüz bin yalanı
El bir doğru söylerse inanma.(tariz)

Uçmakta konmadan kıyısız bir denizde ruh
Benzer mi böyle bir tufan içinde Nuh.(telmih)

Gayet çoktur,değil benim yaram az
Bana yardan gayrı cerrah yaramaz.(cinas)

Sana kimi canım,kimi cananım diye söylüyor
Nesin sen can mısın,canan mısın kâfir?   (istifham)

Sev seni seveni hak ile yeksan ise
Sevme seni sevmeyeni Mısır’a sultan ise    (Aliterasyon)

Bütün dünya başkanın ölümüne ağlıyor.       (ad aktarması)

Bulutlar yeryüzünden intikam alıyor.(teşhis)

Günlerdir yolunu bekledi,durdu
Sen geleceksin diye çiçek açtı
Bahçeler,bütün ağaçlar süslendi.     (Hüsn-i Talil)

Bulmadım dünyada gönüle mekan
Nerde bir gül bitse etrafı diken            (Kinaye)

Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın?      (Kinaye)

Ya şah-maran ya yılan
Zülüf müdür kâkül müdür
Ak gerdana yayılan(cinas)

Adımın,o bahçeler,her gün anıldığı yer
Bahçelerde bir böcek bir çiçeği yer       (cinas)

Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar     (teşhis)

Neden kondun a bülbül bağımdaki asmaya
Ben yârimden ayrılmam götürseler asmaya   (cinas)

Yüce dağlar birbirine göz eder
Rüzgâr ile mektuplaşır,naz eder       (teşhis)

Kimsesiz hiç kimse yok,her kimsenin var kimsesi
Kimsesiz kaldım yetiş ey kimsesizler kimsesi      (cinas)

Benim için her bir sözün kıymetlidir,inciden
Gözyaşlarım akıtma gel,odur gönlüm inciden      (cinas)

İçime bir kurt düştü,gece gündüz yer beni
Ben bu dertten ölürsem,kabul etmez yer beni     (cinas)

Dışarda çılgın rüzgâr,içerde sen vardın       (teşbih)

Sahillerin kucağında fıkırdayan deniz yatar
Kayaların kurnasında şarkı söyler bazen rüzgâr         (teşhis)

Bunca yaptıklarından sonra yüzü kızarmıyor       (kinaye)

Sen uyandın diye gün doğar
Şu yol sen geçtiğin için güzel
Su aksin;dal,gölgen içindir
Ve sen varsın diye
Şu dünyada yaşamam.    (hüsn-i Ta’lil)

Bu gece yarısında iki kişi uyanık
Biri benim biri de serseri kaldırımlar       (istiare)

Bilir misin?Neler söyler,neler anlatır geceler
Bilir misin?Çok aşıklar sabaha dek geceler      (Teşhis,cinas)

Bizim süvarimiz amma da ata biner
Ayağı yere değer,başı göğe değer        (abartma)

İçimde kar donar,buzlar tutuşur
Yağan ateş midir,kar mıdır bilmem?         (istifham,tezat)

Irmaktan eğilmiş iki büklüm
Hasretle su içmekte söğütler
Dallar yarı çılgın yarı sarhoş       (teşhis)

Kalem böyle çalınmıştır yazıma
Yazım kışa uymaz,kışım yazıma       (cinas)

Anavarza at oynağı
Kana bulanmış gömleği
Kıyman a zalımlar
Kör karının bir deyneği.     (mecaz)(1988)

Nedir can kim anı sen nâzenin cânâne vermezler
Sana aşık olanlar yoluna cânâ ne vermezler     (cinas)(1991)

Bir ah çeksem dağı taşı eritir
Gözüm yaşı değirmen yürütür         (abartma)(1991)

Kısmetindir gezdiren yer yer seni
Arşa çıksan akıbet yer yer seni         (Cinas)(1988)

Adam elini uzattı;tam onu koparacağı sırada mor menekşe:”Bana dokunma!” diye bağırdı.           (İntak-konuşturma)(1990)

Yalnız zaman olur bazı akşamlar
Bir kadın çehresi;yanarken camlar.
Bir lahza belirir loş aynalarda.

(Bir sözün benzetme amacıyla başka bir söz yerine kullanma.yanarken camlar:güneşin camlardaki yansıması)(1990)

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında.      (mecaz-ı mürsel)(Dünyanın her tarafından toplanmış asker)

Gülmeden çatlayadursun biriken çarşı Pazar.     (mecaz-ı mürsel-ad aktarması)(esnaf)

Garbın ucunda son kıyıda en gürültülü
Bir med zamanı gökyüzü kurşunla örtülü.     (Açık istirae)(Benzeyen bulutlar soylenmemiş)

Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tutan en son ocak.       (Kinaye)(Ocağın tütmesi gerçek;ailenin varlığını sürdürmesi mecaz)

Eski eş’arda dürbin ile mana görünür
Yeni şiirde mana gibi külfet yoktur.(tariz)

Güneş bu savaş meydanının dehşetini görmemek için ufkun arasına gizleniyor,bulutlar artık gözyaşlarını tutamıyordu.           (hüsn-i Talil-teşhis)

Bülbüllerin ister seni ey gonca-dehen gel
Gül gittiğini anmayalım gülşene sen gel.         (Tenasüp)

Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç.        (cinas)

Bu sabah iğdeler mi çiçekte?
Giden yazlar mı gere gelmekte?
Nedir bu koku çevremi saran?        (Tecahül-i Arif)

Ben aşıkım el göğüste yüz yerde
Gel efendim del sinemi yüz yerde       (cinas)

Sen uyandın diye gün doğar\Şu yol sen geçtiğin için güzel\Su aksin;dal,gölgen içindir\Ve sen varsın diye\Şu dünyada yaşamam.         (Hüsn-i Talil)

Olur mu dünyaya indirsem kepenk
Gözyaşı döksem Nuh Tufan’ına denk          (istifham)

Bu gece yarısında iki kişi uyanık
Biri benim biri de serseri kaldırımlar       (teşhis)

Bizim paşa gezerken sabah erken,yerde bulur bir maşa,maşayı vurur taşa,derken bir ateş çıkar,dağı taşı hep yakar.       (seci)

Yetmedi eksinin gücü artıya
Geçmedi denizin sözü martıya        (tezat,teşhis)

Bilir misin?Neler söyler,neler anlatır geceler
Bilir misin?Çok aşıklar sabaha dek geceler       (kişileştirme,cinas)

Rüzgar gökte bir gezinti\Üşürüz her akşam vakti
Ne sıcak vücutlar gitti\Toprağı ısıtmak için                 (Hüsn-i Talil)

Bu memlekette de bir gün sabah olursa Haluk              (Açık istiare)

Can kafeste durmaz uçar\Dünya bir han,konan göçer          (Kapalı istiare)

Gülen çehremi görüp\Sanmayın beni bahtiyardır
Her kahkahanın içinde\Bir damla gözyaşı vardır.            (tezat)

Benim için her bir sözün kıymetlidir,inciden
Gözyaşlarım akıtma gel,odur gönlüm inciden            (cinas)

Çabucak gönderin çeliklere su
Çiğneyin çığlarım su çılgın çağı.               (Aliterasyon)

Bir hüzün verir bu hal lakin
O hüzn ile şad olur,bu naşad                 (tezat)

Suya versün bağban gülzarı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzare su            (tenasüp)
(Bahçıvan gül bahçesini suya versin,boşuna zahmet çekmesin;çünkü bir değil,bin gül bahçesine su verse(emek harcasa),senin yüzün gibi güzel bir tek gül açılmaz.)

Görünce uzanmış yar kucağına
Boynunu dolamış zülfü bağına
Kurşunu kahpeye atacağına
Kendine çevirdin…Aman be Ali!               (terdit)



































Hiç yorum yok: