Bu Blogda Ara

Türk Dili ve Edebiyatı sitesi, Edebiyat derslerine yardımcı,

2 Ocak 2023 Pazartesi

 

 

CÜMLE ANLAMI

 

                Bir fikri,hareketi,duyguyu ve bir olayı tam olarak bir hüküm halinde ifade eden kelime gruplarına cümle denir.Yüklemi olması gerekir.Cümle yargı birimidir.Sözcükler tek başlarına bir yargıyı karşılayamazlar.En az iki öğesinin olması gerekir.

Yüklem=Fiil+zaman eki+şahıs eki.  İsim+ ek-fiil.(Yüklemsiz cümleler de vardır.(Eksiltili cümle)Böyle cümlelerde yargı oluşmadığı halde düşüncenin anlaşılırlığı sağlanmış olur.

 

_Seviyorum.

_İstanbul’u seviyorum.

_İstanbul’u diğer şehirlerden daha çok seviyorum.

 

                Çeşitli kavramları inceliyoruz.Yargı çıkarmak,cümle tamamlamak,anlamca yakın cümleyi bulmak,aynı anlama gelen cümleleri bulmak,deyim açıklaması…

 

Cümlede Vurgu

 

Fiil cümlelerinde yüklemin önünde;ad cümlelerinde vurgu yüklemin üzerindedir.

_Ali dün bize geldi.

 

1.Öznel ve nesnel anlatım\yargı:

 

_En güzel renk mavidir.

_İstanbul,ülkemizin en güzel şehridir.

_Sanatçının şimdiye kadar iki şiir kitabı çıktı.

_Türkiye’nin başkenti Ankara’dır.Bu kitap otuz _sayfadan ibarettir.

_Oyun dört bölümden oluşuyor.

_Sevgi,insanın ve insanlığın en büyük en yüce değerlerinden biridir.

_İyi bir şair roman yazabilir;ama iyi bir romancı şair olamaz.

_Bu filmin konusu çok ilginç.

_En sevdiğim ders edebiyattır.

 

2.Neden-Sonuç: (niçin sorusu)

 

(Yükleme niçin sorusu sorulur.)(Gerekçeli yargılar da denir.)(-dığından,-dan dolayı,-dığı için,-ınca,bu yüzden,-dandır)(için,diye,_ile,-den dolayı gibi edatlarla sağlanır.)

 

_Çalıştı da başardı.

_Dersini bilemedi;demek ki yeterince çalışmamış.(1981)

_Trafik yoğun olduğundan geciktim.

_Susuzluktan bütün çiçekler solmuş.

_Tekerlekler patlayınca yolun ortasında kaldık

_Konuştuğu için sınıftan atılmış.

_Hastalandığı için okula gidemedi.

_Ben yarime gül demem\Gülün ömrü az olur.

_Kitap okumaya ara verdi;çünkü gözleri yorulmuştu.

_Onun gelmesiyle sevincimiz iki kat arttı.

_Yar ismini desem olmaz/Düşer dillere dillere

 

3.Amaç-Sonuç ilişkisi:

( için yerine amacıyla getirilir)

 

_Okula gitmek için evden çıktı.

_Konuşmak üzere kürsüye çıktı.

_Sizi görmeye geldim buraya.

_Ev almak için para biriktiriyordu.

 

4.Koşul Cümlesi: 

(-se,-dı mı,-dıkça,ama,fakat,ancak,-mek üzere)

 

_Bize yetişebilirsin;ancak yola erken çıkarsan.

_Beni dinlerseniz konuyu anlarsınız.

_Çalışırsan başarırsın.

_Bize yetişebilirsin,ancak yola erken çıkarsan.

_Bu sınavı kazanırsınız,fakat planlı ve programlı _çalışırsanız.Yazmazsam kendimi geliştiremem.

_Herkes gelirse toplantıya başlarız.

_Beni dinlemedikçe başarılı olamazsın.

_Ne ekersen onu biçersin.

_İyi dinlemedi mi konuyu anlayamaz.

_Bilet bulabilirsem yarın yola çıkarım.

 

5.Karşılaştırma:

 

(Benzer veya farklı taraflarını ortaya koyar.)(daha,en,kadar,ise…)

_Hakan,Murat kadar çalışkan bir öğrencidir.

_Şiirlerini de okudum;ancak o kadar beğenmedim.

_Edebiyatın konusu insandır,doğadır;eleştirinin konusu ise sanat eseridir.

_Ben balık tutmayı,babam ise kitap okumayı severiz.

_Bugün daha neşeli görünüyor.

_Bir işe başlamak devam ettirmekten zordur.

_Onun öyküleri şiirleri kadar ilgi çekici değil.

_Öğretmen,sınıfın en çok konuşanını dışarı attı.

 

6.Dolaylı-Düz Anlatım:

 

(-lığını…yordu,- ığını…yordu,acağını…mıştı,-acağını…yordu)

_Kardeşim bana:”Kitap okuyacağım.” Dedi.

_Kardeşim bana kitap okuyacağını söyledi.

 

7.Mecazlı Anlatım:

 

_Bu adam bize sıcak davrandı.

_Beni ayağına çağırıp bir güzel haşladı.

_Bize karşı ölçülü davranırdı.

 

8.Tanımlama:

 

(Bu nedir?) Öznel ya da nesnel olabilir.Tanımlama ve açıklama karıştırılmamalı.

_Lirik şiir,duyguların,çok etkili ve coşkulu bir biçimde dile getirildiği şiir türüdür.(1990)

_Lirik şiir,akıldan çok düş gücüne,düşünceden çok duyguya yaslanır.(tanım değil.)

_İsimleri etkileyen kelimelere sıfat denir.

_Sıfatlar çekim eklerini almaz(tanım değil)

 

9.Üslup:

 

Yazış tarzı.(Nasıl anlatmış?)Üslupta zaman,çevre yer almaz.Sanatçının duyuş,görüş,anlayış ve anlatıştaki özelliği.Dil ve anlatım,kelimeleri kullanımı vs.Dili çok sade,anlatımı akıcı…

 

İçerik:Muhteva,konu

 

_Bu roman Kurtuluş Savaşı sonrası Ankara’yı ele alıyor.

 

10.Önyargı(Peşin Hüküm)

 

Olumlu ve olumsuz olabilir.Sonuçla ilgili önceden karar verme.

_Bu kitap piyasaya çıktığında müthiş tutulacak.

_Bu takım bu sene şampiyon olamaz.

_Bu öğrenci bu sınavı kazanamaz.

_Bu çocuğun okumayacağını zaten biliyordum.

_Arkadaşınızın böyle işleri yapabileceğini sanmıyorum.

 

11.İhtimal(Olasılık,tahmin):

 

Görünüşe göre bir şeyin olacağını sanma.

_Hava bulutlu,yağmur yağabilir.

_Haftaya işlerim bitecek gibi.

_Şu sıralar İstanbul’u varmış olmalı.

_Üstün ıslanmış,hasta olabilirsin.

_Geç kaldık,sanırım o gitmiştir.

 

12.Varsayım:

 

Sonucu ne olduğunu bilmeden onu kendimize göre bir sonuca bağlamaya denir.(diyelim ki,var say,oldu ya,a bile,varsayalım,oldu ya,)

_Diyelim ki bu olay gerçek değil.

_Farzet ki bu sınavı kazandınız.

_Tut ki Türkiye derecesi yaptınız.

 

13.Öneri:

 

(Tavsiye,Teklif)Bir konuda eksik görülen herhangi bir şeyin nasıl giderilebileceğine dair teklif getirmeye denir.Yol gösterme.teklif içerir.

_Günün belli saatlerinde,belli aralıklarla ders çalışırsa dahi iyi olur.

_Bir şeyi unutmak istemiyorsanız onu başkalarına anlatın.

_Daha yavaş konuşmanızda fayda var.

 

14.Eleştiri:

 

Bir insanı,bir eseri,bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla incelemeye denir.Eleştirilerde çoğunlukla değerlendirme de söz konusudur.Çoğunlukla olumsuz düşünceler akla gelmelidir.

_Yazar,tek boyutlu,basmakalıp kişiler oluşturmuş.

_Sanatçı dil ve anlatıma konu kadar önem vermemiş.

 

15.Değerlendirme:

 

Öznel ve nesnel olabilir.İyi  ya da kötü yönleri ortaya koyma.Yorum yapma.Belli bir eser,kişi ya da durum üzerine yapılır ve genel kanı niteliği taşımaz.

_Sanatçı şiirinde yabancı sözcüklere hiç yer vermemiş.(nesnel değerlendirme)

_Şiirde her insanı derinden  etkileyen hayal alemlerine yer verilmiş.

_Sanatçı ilk eserlerindeki pürüzlü dilden kurtulmuş;güzel,ahenkli bir anlatıma kavuşmuş.

_Kitabın son bölümündeki şiirlerin birkaç sayfaya yayılması pek yerinde olmamış..

_Bu eserde,konu gerçek yaşamdan alınmış,kişiler karakterlerine uygun biçimde konuşturulmuştur.

 

15.A.Açıklama(Yorum)

 

_Ali’nin ateşi çıkmış;anlaşılan üşütmüş.

_Gözleri kanlanmış;demek ki çok geç yatmış.

 

16.NitelAnlam

 

(ölçülemeyen,soyut,öznel,göreceli)

 

     Nicel

 

(miktarı ölçülebilin,bir değeri ifade eden,nesnel,somut)

 

_Eve gelince bir tabak yemek yedi.  (nicel=ölçülebilen,nesnel,miktar)

_Bu çok lezzetli bir yemek.(nicel=ölçülemeyen,göreceli,soyut)

_Bu paket daha hafif,sen bunu taşı.  (nicel)

_Dün gece hafif bir rahatsızlık geçirmiş.(nitel)

 

17.Sitem,yakınma,pişmanlık ve Şaşkınlık

 

Sitem:Bir kimseye öfkelenmeden ona olan kırgınlığı,üzgünlüğü dile getiren cümlelerdir.Şikayet,serzeniş.Kendimizi ait olana pişmanlık\hayıflanma deriz.

_Çocuklarım için saçımı süpürge ettim,gel de bunu onlara anlat.

_Birlikte geçirdiğimiz onca iyi günden sonra biriniz bile aramadınız.

_Yanlışlarında ısrar ediyor..

 

Yakınma:

 

Her ay petrol fiyatlarına zam geliyor,gel de benzin al.

Aldığınızı bir de geri vermeyi bilseniz

 

Pişmanlık:

 

Memnuniyetsizlikten dolayı fikir değiştirme.

_Keşke çocuklarıma daha çok vakit ayırsaydım.

_Bilseydim sevmezdim seni.

_Böyle bir sözü keşke söylemeseydim.

_Biraz sonra bir kiremit kafama düşmesin mi?(şaşırma)

 

18.Beğenme,Özlem:

 

_Ev dediğin böyle geniş ve ferah olmalı

_Öğrenci dediğin böyle olur.

_Tek arzum sınavı kazanmaktır.(istek,dilek)

_Bu gömlek size ne kadar da yakışmış.

_“Hiç” isimli kitabı mutlaka okumalısınız.

 

19.Tasarı:

 

_Bu amaçla gelecek yıl bir yarışma düzenlemeyi düşünüyorum.

 

20.Eşitlik:

 

Kıyaslama yapılırken farklılığın olmadığı anlatmaktadır.

_Malları kardeşçe bölüştüler.

_Aynı şartlarda çalışıyoruz.

_Sabahleyin birer bardak çay içtiler.

_Bu haberi biz de onun gibi sonradan duyduk.

 

21.Yeni Bir Görünüm Kazanma:

 

Önceki görümünden farklı bir şekil ve biçim alma

_Kayakçının soğuktan yüzleri kızarmış,dudakları morarmıştı.

_Bütün yapraklar sararmıştı. 

 

22.Özgünlük Bildiren Yargılar:

 

Kişiye has,kişiye ait özellik demektir.Orijinallik,başkalarına benzemeyen demektir.

 

23.Benzetme:

 

(gibi,andırmak,benzemek)

_Kaldırımlar,içimde yaşayan bir insandır.

_Toplumun geleneksel değerleri,suyu hiç kesilmeyen ırmak gibidir.

_Ev,yaşlı sahibini andırıyor.

 

24.Betimleme(Tasvir):

 

Varlıkların ayırt edici yönleriyle,zihinde görüntü uyandıracak biçimde anlatmaktır.Sıfatlar kullanılır. 

Genç,çalışkan,terbiyeli biriydi.

 

25.Tanımlama(Tanım cümlesi):

 

" Bu nedir?”-“dir” eki almış bir isim cümlesi olabilir(denir,adı verilir.)

_Dil,duygu ve düşünceyi aktaran canlı bir varlıktır.

_Dize sonlarındaki ses benzerliğine kafiye denir.

 

26.Mecazlı Anlatım:

 

_Rüzgâr tenimizi okşuyor.

_Karşı dağlar asırlardır uyuyor.

 

27.Önyargı(Peşin Hüküm):

 

Sonuçla ilgili önceden karar verme denilebilir.Kesin kabule dayanır.Olumlu-olumsuz olabilir.

_Bu kitap piyasaya çıktığında müthiş tutulacak.

_Bu takım bu sene şampiyon olamaz.

_Bu öğrenci başarılı olamaz.

_Bu çocuğun okumayacağını biliyordum.

 

28.Uyarı(İkaz):

 

_Evraklarınızı teslim etmeniz için iki gününüz kaldı.

_Bu ilacı doktorunuza danışmadan kullanmayınız.

_Aman,bunu çocuklardan uzak tutun!

_Benden izinsiz maça gitmek yok

 

29.Örnekleme:

 

Genellikle isimler geçer.Görsel kılar,somutlaştırır.Mesela,sözgelişi,örneğin…

İstanbul birçok medeniyetin izlerini taşıyor.Bizans’tan kalma Yer altı Sarnıcı,Osmanlı’nın eseri Topkapı Sarayı ve günümüz medeniyetinin önemli bir eseri olan Boğaz Köprüsü…

 

30.Abartma:

 

_Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır.

_İki gecedir hiç gözünü kırpmadı.

_Dünya kadar iş beni bekliyor.

 

30.Arasöz\Ara cümle:

 

_Konuştuğum dil kadar,Türkçem kadar,güzelsin.

 

31.Özel ve genel anlamlı cümleler:

 

 

DEĞİŞİK DURUMLARI ANLATAN CÜMLELER

 

*Eylemin ikinci kez yapılması:

_Onunla bir daha karşılaşmıştık.

 

*Bir işin tekrarlanması:

_Çatı bu yıl da onarıldı.

 

*Bir beklentinin gerçekleşmemesi:

_Bana mektup yazacağını sanıyordum.

 

*Özlem:

 

_Hey gidi günler hey!

 

*Karşıt durum:

 

_Başarılı ama çok da kibirli.

 

31.Cümle Tamamlama:

 

Dikkat,dilbilgisi kurallarına uygun cümleyi tanımak,önceki ve sonraki cümleleri tanımak gerekir.Özne ve yüklemde,kişi ve zaman bakımından uygunluk aranmalıdır.Sözcükler ve cümlecikler arasında bağıntıyı sağlayan edat ve bağlaçlar anlama ve anlatıma uygun olmalıdır.

Bu tip soruları çözerken önce bize verilen cümlede neyin anlatıldığını iyice belirlemeliyiz.

 

32.Cümlenin Yorumu:

 

Bu tip sorularda eğer cümleden çıkarılabilecek yargı isteniyorsa cümlenin söyleniş sebebi düşünülür.

 

İYİ BİR YAZININ NİTELİKLERİ

 

1.Duruluk:

 

Gereksiz sözcük bulunmamasıdır.Anlam kayba uğramaz.

_Partiler arasındaki mevcut anlaşmazlıklar giderek büyüyor.

 

2.Açıklık:

 

Cümleden tek bir anlamın çıkarılmasıdır. 3 sebepten kaynaklanır:

 

a)Sözdizimi yanlışı,sözcüklerin yerli yerinde kullanılmaması:

 

_Mustafa benden çok yararlandı.(1.Mustafa benden yararlandı.2.Mustafa ve ben bir şeyden ikimiz de yararlandık;ama Mustafa’nın sağladığı yarar,benim sağladığım yarardan daha büyük oldu.)

_Ben seni Ayşe kadar sevmem.(1.Ben seni Ayşe’yi sevdiğim kadar sevmem.2.Seni ben de severim,Ayşe de sever;ama Ayşe daha çok sever.)

 

b)Noktalama yanlışı,gereksiz yere virgül konulması:

 

_Genç kadına bir şeyler söylüyordu.

_O kadına ne dedi?

 

c)Zamir eksikliği,kişi zamiri kullanılmaması:

 

_Söylediklerinden hiçbir şey

anlamadım.(senin\onun)

 

3.Yalınlık:

 

Anlatımın özentisiz,süssüz olmasıdır.

_Dedem 80 yıllık ömrünü tamamlayarak ezeli ve ebedi bir diyara göçtü.

_Dedem 80 yaşında öldü.

 

4.Özgünlük:

 

Başkasına benzememe,kendine has olma demektir.Taklitçilikten kaçınma,farklı,yeni alışılmışın dışında olma.Sıradan değil,farklı.

 

5.Doğallık:

 

Yapmacıksız,günlük yaşantıda olduğu gibi sanat yapma endişesi taşımadan,içten,samimi olma.

_Çok değerli olan vaktinizi bana ayırmak lütfunu esirgemediğiniz için size minnettarlığımı ifade edecek kelime bulamıyorum.

(Bana vaktinizi ayırdığınız için size minnettarım.)

 

6.Akıcılık:

 

Okuyucuyu sıkmayan,sürükleyici bir anlatıma sahip olmak.Düşüncenin anlatımında dilin takılacağı söyleyiş pürüzlerinin bulunmamasıdır.Uzun cümleler,aynı hecelerin tekrarlanmasıyla ortaya çıkan kakofoni(kakışma),akıcılığı önler.

Biyolojicinin dersine girdin mi?

 

7.Yoğunluk:

 

Birçok anlamı bir arada verme,anlam içinde anlam bulunması.

 

8.Tutarlılık:

 

Birbiriyle çelişen düşünceler ileri sürmemek,sık sık düşünce değiştirmeme demektir.

 

9.Özlülük:

 

Az sözle çok  anlam ifade edebilme,sözü uzatmadan kısa tutarak mesajı en öz şekilde iletme demektir.

 

ANLAMLARINA GÖRE CÜMLELER

 

1.Olumlu Cümle:Tren geldi.Çocuk çok akıllı.

2.Olumsuz Cümle:O bunu bilmiyor.Zorular zor değil.Burada kimsecikler yok.Bu çocuk terbiyesiz.

3.Biçimce olumsuz anlamca olumlu:

Bunu ben de bilmiyor değilim.

4.Biçimce olumlu,anlamca olumsuz:

Ben öyle şey yapar mıyım hiç?

Onun nasıl biri olduğunu bilmez miyim? gerekir.)

Ayşe başarılı mı sanki.

 

Gel de bu adama kızma!

Baklavayı kim sevmez?

Hayırsız evladı kim sever?

Sen bu işten ne anlarsın!

Bu çocuk ne sporu seviyor ne müziği.

 

EŞ ANLAMLI YARGILAR

 

(Anlamları birbirine denk,uyan)

Aynı düşünceyi birçok cümle ile ifade edebiliriz.Farklı sözcüklerle  ifade edilen cümleler özdeş cümlelerdir.

 

_Hiçbir şey dil kadar önemli değildir.

_En önemli toplumsal varlık dildir.

 

_Kendi aklını kullanmayan kişi,düşünce yönünden özgür değildir.

Başkasının aklına uyan kişi,düşünce bakımından bağımsız sayılmaz.

 

_Bu hikaye arada geçen bunca zamana karşın konusuyla anlatımıyla hala genç.

Hikaye hem anlatılanlar hem de bunların anlatılışı yönünden güncelliğini koruyor.

 

YAKIN ANLAMLI YARGILAR

 

Söyleyişleri farklı,söylenmek istenen aynı.Birbirinin yerini tam manasıyla tutmayan,ancak anlamca yakın olan cümlelerdir.

_Hiç kimse kendi yargıçlığından kurtulamaz.

_Suç işleyen her insan bu suçu başkası bilmese bile kendini yargılamaktan kurtulamaz.

_Suçlular yaşamları boyunca kendilerini yargılarlar.

_Suçluların kendi yargıcı olmasından kurtulması mümkün değildir.

 

_Aydın insan,toplumu düşünürken toplumun peşinden gitmek zorunda olmayan biridir.

_Halk için çalışmak ve halkı düşünmek,onu her zaman onaylamak değildir.

 

_Yaşamda hangi noktaya geldiğinizi bilmiyorsanız,nereye gideceğinizi de bilemezsiniz.

_Amacı olmayan insanlar,rüzgârda savrulan tozlara benzer.

 

ZIT ANLAMLI(ANLAMLARI ÇELİŞEN)YARGILAR

 

Konu ortaklığı var,ancak anlamlar zıt

_Sanatçıya düşen,yaşamı her yönüyle olduğu gibi yansıtmaktır.

_Sanatçı yaşamın fotoğrafını sunarken onu kendi yorumu ile vermelidir.

 

_Konuyu oldukça genel yönleriyle işlemişsiniz.

_Konuyu tüm ayrıntılarıyla ele almışsınız.

 

_Türk sanatı Avrupa’da değil,Anadolu’da aranmalıdır.

_Sanat evrenseldir,sanatın vatanı olmaz.

_Geçmişiyle bağını koparmayan yazarlar,geleceğe kalır.

_Sanatçının yarınlara kalmasında geçmiş değil,gelecek önemlidir.

 

                ALIŞTIRMALAR

 

_Hikayelerindeki tiplemeler ayakları yere basmayan kişilerden oluşmuştu

(Asıl yaşamdan uzaklaşmış olan)

_Yeniyi oluşturmak için eski olana değil,kötü olana sırt çevirmek lazım.

(Yeni ve güçlü eserler ortaya koymak için geçmişin iyi eserlerinden faydalanmak gereklidir.)

_Güzel bir dizede sözcüklerin yerlerini değiştirdiniz mi dizenin büyüsü bozulur.

(Dizede sözcüklerin yerleri değiştirilirse şiirin etkileyici güzelliği kalmaz.)

_Balık için su ne ise,toplum için de dil odur,su kirlenirse balık ölür…(nasıl tamamlanır)

(Dildeki bozulma ve yozlaşma da ulusal kimliği yok eder.)

_Yeteneksiz bir insanın,elinden geleni yapabilmesi güçlü bir insanın tembelliğinden daha değerlidir)

(Gezen tilki yatan aslandan yeğdir.)

_Eskiden bazı ünlü yazarlar:”Ben okumam yazarım.” Derdi;bu yüzden okunmaz oldular.

(Yazdıklarını okuyup değiştirmeyen yazarlar unutulurlar.)

_İnsanlar,”Bir yerlerde okudum.” Diyenlere,”Bir yerlerde duydum.” Diyenlerden daha çok inanırlar.

(Görmek duymaktan daha çok inandırıcıdır.)

_Yetmiş yaşında bir genç olmak,kırk yaşında bir ihtiyar olmaktan daha umutlu ve sevindirici bir durumdur.

(Genç bir yaşlı olmaktansa,yaşlı bir genç olmayı yeğlerim.)

_İnsan tebessümle gözyaşı arasında gelip gelen bir sarkaçtır.

(İnsan hüzünle mutluluğu iç içe yaşayan bir varlıktır.)

_Kim ki verebileceği bir fikri yoktur,uzun uzun konuşur.

Düşüncesini aktarmak isteyen kişi,gereksiz konuşmaz.

_İyiliği öğretmek,bir kaplumbağanın hızıyla yolculuk yapmak gibidir.

(İnsanlara iyiliği öğretmek uzun süre alır.)

_Dil bilinci gelişmemiş kişilerin bir dili incelikleriyle kullanmaları imkansızdır.

(Dilin önemini kavramış bireyler,kendi dillerini en doğru biçimde kullanırlar.)

_Bir kazan süt,bir kilo yoğurtla yoğurt olur da;bir kazan yoğurt,bir kilo su ile ayran olmaz.

(Doğru sonuçlar,iyi seçilmiş ölçütlerle elde edilir.)

_Her insanın istediği her şeyi yapabileceği bir yerde,hiç kimse istediğini yapamaz.

(Özgürlüklerin sınırsız olduğu bir yerde kimse amacını gerçekleştiremez.)

_Başkalarının esnemesiyle uyuyanlar,asla kendi rüyalarını göremezler.

(Kendisine ait olmayan yolda yürüyenler,kendi hedeflerine ulaşamaz.)

_Hoşgörü,karşımızdakini istediğimiz gibi olmaya zorlamak değil;ona kendi istediği gibi olma imkanı vermektir.

(Bireyin kendini özgürce gerçekleştirebileceği bir ortam yaratmaktır hoşgörü.)

_Bilgili bir insan için yenilgi yoktur.

(Bilgili kişiler her güçlüğün üstesinden gelir.)

_Halk şiiri,hayatını halkın konuşmasından alır ve karşılığında ona hayat verir.

(Halk şiiri konuşma diliyle beslenir ve halkı besler.)

_Kadınlar zayıftır,ama analar güçlüdür.

(Annelik duygusu kadına güç kazandırır.)

_Romancı bir fotoğrafçı değil,ressam olmalıdır.

(Romancı gerçeği olduğu gibi değil de,yorumlayarak yansıtmalıdır.)

_Bir yazarın çocukluğu,o yazarın banka hesabıdır.(2002)

(Yazarın sanatsal yaratıları,çocukluk anılarıyla,çocuklukta yaşadıklarıyla beslenir.)(Banka hesabı sık başvurulan bir hesaptır.)

1 Ocak 2023 Pazar

KELİMEDE ANLAM/SÖZCÜK ANLAMI

 

KELİME ANLAMI


            Bir sözcüğün zihnimizde oluşturduğu çağrışımlara anlam denir.

            Bir anlatımda yargıyı doğru algılamak

KELİME ANLAMI

 

            Bir sözcüğün zihnimizde oluşturduğu çağrışımlara anlam denir.

            Bir anlatımda yargıyı doğru algılamak, sözcüğün hangi varlığı, kavramı bildirmek için kullanıldığını anlamakla mümkündür.

            Sözcükler, duygu ve düşünceler dile getirilirken değişik anlamlar kazanabilir. Birden çok anlam taşıyan sözcüklerin hangi anlamda kullanıldığı cümledeki kullanımından anlaşılabilir.

            Dildeki en küçük anlatım birimine sözcük\kelime denir.

            Kelimeler ihtiyaçtan doğar.

            Kelimelerle düşünürüz, düşüncelerimizi kelimelerle ifade ederiz. Düzenli, sağlıklı bir iletişimin sağlanabilmesi için kelimeler doğru kullanılmalı ve iyi seçilmelidir.

            Kelimelerin çoğu birden fazla anlam taşır.

            Tek başına anlamlı kelimeler olduğu gibi, tek başına anlamı olmayan sözcükler de vardır.

            Türkçede sözcükler kullanıldıkları yerlere göre anlam kazanır. (Bağlam) Her sözcüğün bir sözlük anlamı vardır.

            Sözcükler ortaya çıkışlarıyla ilk anlamlarını almışlardır. Dil, canlı bir varlık olduğu için zamanla değişikliğe uğrar.

 

GERÇEK ANLAM(temel, başat, sözlük anlam)

 

            Bir sözcüğün söylendiğinde akla gelen ilk anlamıdır. Herkesçe bilinen, en yaygın ve belirgin anlamıdır.

            Gerçek anlam, temel ve yan anlamlardan oluşur.

            Temel(başat) anlam:Sözcüğün zihnimizde ilk beliren, en yaygın olan ve herkesçe bilinen anlamıdır. Sözcüğün yansıttığı ilk ve asıl anlamıdır. Sözlüklerde birinci sırada açıklanan anlam, sözcüğün başat anlamıdır.

_Burnunu yere çarpınca çok ağladı. (temel)

_Ayakkabısının burnuyla kapıya vuruyordu. (Yan)

Not:Temel anlamıyla kullanılan bir sözcüğün yerine, eşanlamlısı dışında başka sözcük kullanılamaz.

            Yan anlam, gerçek anlamıyla az çok ilişkili anlamdır. Sözcüklerin, içinde yer aldığı cümleye göre, cümlenin içinde kullanılırken kazandığı bu yan anlamlara kullanım anlamı da denir. Bu, sözcüğün kullanılış sırasında kazandığı anlamdır. (Çok anlamlılık)

*Demliğin içine bir bardak çay boşalttı. (Temel

*Okulun içinde farklı, dışarıda farklı davranırdı. (Yan)

*Dolmanın içi tam pişmemiş. (Yan)

*Bunların içinde iyisi de var, kötüsü de…(Yan)

 

           

Bırakmak

_Bunu size on milyona bırakırım. (Yan:Belli bir fiyata vermeyi kabul etmek)

_Elindekileri bırakıp annesine sarıldı. Temel:elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak)

_Size gelmeyi haftaya bıraktık. (Yan:ertelemek)

_Acaba kalemimi nerede bıraktım. (Yan:unutmak)

_Sigarayı bıraktı, rahata kavuştu. (Yan:Bir alışkanlıktan vazgeçmek)

 

Yatmak

 

*Babam erkenden yattı. (Temel)

*Arabası üç gündür garajda yatıyor. (Yan)

*Bu bölgenin her karışında bir şehit yatıyor. (Yan)

*Bu suçtan dolayı en az bir yıl yatar. (Yan)

Asıl anlam. :el, göz, yol, ekmek, taş

 

            Bakmak:

 

Hastaya hangi doktor baktı. (muayene etmek, tedavisiyle ilgilenmek)

Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur. (emek vermek)

Kumaşın rengi maviye bakıyor. (benzemek, andırmak)

Baktım, annem üzülüyor, ben de vazgeçtim. (görüp anlamak9

Nereye bakıyorsun öyle)(Görmek için bir şeyin üzerine gözlerini çevirmek)

 

            Parlamak:

 

Mesleğinde kısa sürede parladı. (ün kazanmak, meşhur olmak)

Sakin tavırlı bir insandı;böyle parlamasına bir anlam veremedim. (birdenbire öfkelenmek)

Daha ilk eseriyle parlamış, herkesçe sevilen bir yazar olmuştu. (meşhur olmak)

Bidondaki benzin parlayınca kaçışmaya başladılar. (tutuşup alev çıkarmak)

Gökyüzünde yıldızlar bir parlıyor, bir kayboluyordu. (aldığı ışınları yansıtmak)

Söz kardeşinden açılınca gözleri parlıyor, bir şeyler söylemek istiyordu. (yüzünde sevinç ve istek belirmek)

            Ağır

*Kazada çok ağır yaralandı. (tehlikeli, korkulu, vahim)

*Bu konu öğrencilere ağır geldi. (çetin, zor)

*Araba ağır ağır yaklaştı. (yavaş)

*Ağır hastalar hastaneye yatırıldı. (tehlikeli, korkulu, vahim)

*Odaya birdenbire ağır bir hava çöktü. (sıkıntı veren)

*Çok ağır sözler söyledi. (dokunaklı, insanın gücüne giden, kırıcı söz)

 

            Vurmak

*Babasına piyangodan büyük ikramiye vurmuş. (isabet etmek

*Ölü balıklar kıyıya vurdu. (sapmak, yönelmek)

*Öfkelenince yumruğunu masaya vurdu. (Elini hızla indirmek)(G)

*Sokakta oynarken başına güneş vurmuş. (Etkisi altına almak)

*Ayakkabı ayağımı vuruyor. (Rahatsız etmek)

 

            Okumak

*Kötü niyetli biri olduğunu bakışlarından okudum. (sezmek, anlamak)

*Okul gecesinde o da şiir okumuş. (sesli olarak söylemek)

*Üniversiteyi yurt dışında okuyacak(eğitim görmek)

*Doktorların yazısını herkes  okuyamaz. (işaretleri, yazıyı anlamak)

*Biz lisede birlikte okumuştuk. (eğitim görmek)

            Çıkmak

 

1. Bu sütten çok miktarda yağ çıkar. (elde edilmek, sağlanmak)

2. Hukuk fakültesinden çıkınca hemen avukatlığa başlamış. (mezun olmak)

3. Son girdiği işten de kısa bir süre sonra çıktı. (Ayrılmak)

4. Hapisten çıkalı bir yıl oldu. (süresi dolunca ayrılmak)

5. Bu dairede işler kolay çıkmaz. (yapılmak, yürümek)

6. Sekizden üç çıkarsa beş kalır. (eksilmek)

7. Çorabım çıktı. (sıyrılmak, ayrılması)

8. Bu adam adamlıktan çıkmış. (Başka bir duruma dönüşmek)

9. Bu dağın tepesine çıktık. (Bir şeyin yukarısına varmak, ya da yükselmek)

10. Sudan bakteri çıkınca dağıtımı engellendi. (inceleme sonucu bulmak)

11. Bu iş için bakana çıktı.  İş için yetkili birini makamında görmek

12. Ona piyangodan yüklü bir para çıktı. (isabet etmek, vurmak)

13. Önüne çıkan yayaya çarpmamak için ani fren yaptı. (birdenbire görünmek)

14. Geziye çıktılar. Erken yola çıktık. (gitmek, koyulmak)

15. Bu ev beş milyara çıktı. (mal olmak)

16. Bu yol nereye çıkar. (ulaşmak, varmak)

17. Çöplükten pis kokular çıkıyordu. ((yayılmak)

18. Gömleğinin boyası atletine çıkmış. (bulaşmak)

19. Evin ikinci katını çıkmadan kış geldi. (yapmak)

20. Annesi az önce alışverişe çıkmıştı. (bir nedenle bulunulan yerden ayrılmak)

21. Çocuğun kolu çıktı. (yerinden oynamak)

22. Tencerenin bakırı çıkmış.

23. Ekinler çıkmaya başladı. (bitmek, büyümek,

24. İnsanın her gördüğü rüya çıkmaz ya!(gerçekleşmek)

25. Akşama doğru fırtına çıktı. (oluşmak, olmak)

 

            Yakıştırma(Yan anlam)

 

Ayağında burnu aşınmış eksi bir kundura vardı.

*Dikiş makinesinin kolunu koparacakmış gibi çeviriyordu.

*Arabanın torpido gözü, uçağın kanadı

 

MECAZ ANLAM

 

Bir sözcüğün gerçek anlamından uzaklaştırılarak benzetmeli şekilde kullanılmasıdır.

            Not:Sözcüğün mecaz anlamda kullanıldığı anlamak için, sözcüğün yeni kazandığı anlamın gerçekte mümkün olup olmadığına bakmak gerekir.

_İçimin ateşi hiç küllenmedi. (Kişinin içinde küllenmeyen bir ateşin olması mümkün değildir. )

_Annesi yufka yürekli bir kadındır.

 

*Bu işi yapmanın bir yolu olmalı. (çare, yöntem, metod)

*Çocuğu kırmasanız iyi olur.

*Boş sözlerle kimseyi kandıramazsınız. (Yararsız, lüzumsuz, gereksiz)

*Arkadaşlarının başarısını çekemiyordu. (kıskanmak)

*Annem o konuda da bana ışık tutacaktır. (izleyeceği yolu göstermek)

*Şöyle bir nabzını yokla bakalım, ne diyecek?(Birinin niyet ve eğilimini öğrenmeye çalışmak)

*Doktor, hastanın nabzını inceledi. (gerçek)

*Suçunu örtmek için yalan bile söylerdi. (gizlemek, belli etmemek)

*Onun bu pişkinliğine bir anlam veremedik. (aldırmazlık)

*Sizin böyle harcanmanıza razı olamam.

*Bizi çok soğuk karşıladılar.

*Üşüyen çocuk sıcak çorbayı içince ısındı. (gerçek)

*Yeni başladığı işe birkaç günde ısındı(mecaz)(hoşlanır hale gelmek)

*Bahçedeki ateşi kim yaktı?

*Ahmet Bey, çok ateşli bir konuşma yapmıştı.

*Bu iş beni sarmadı(mecaz)

*Ateşler her yanı sardı(Yan)

*Araba yokuşu çıkarken bozuldu. (gerçek)

*Bu sözleri duyunca çok bozuldu. (mecaz)

*Yılandan korkarım

*Bu yılanı aramıza sokmayalım. (mecaz)

 

TERİM ANLAMI

 

Bir bilim, sanat, meslek veya spor dalıyla ilgili olarak özle ve belirli bir kavramı ifade eden sözdür. Her bilim dalının kendine ait terimleri vardır. Kesin anlamlıdır.

            Tek anlamı vardır, o da terimin bağlı bulunduğu bilim, sanat, meslek alanı dışında kullanılamaz. Bu bakımdan terimlerde yan anlamdan söz etmek mümkün değildir.

Matematik:kare, açı, yarıçap, üçgen, daire

Müzik:Porte, sol anahtarı, güfte, nota, solfej

Denizcilik:Alabora, alabanda, demir atmak

Coğ. :Meridyen, paralel, delta, ova, ekvator

Tıp:Anestezi, ameliyat, kadavra, anatomi

Fizik:madde, kuvvet, hacim, vektör

Kimya:asit, mol

Biyoloji:Kromozom, hücre

Resim:tuval

Astronomi:galaksi, meteor, Samanyolu

Spor:penaltı, gol, taç, frikik, avut

Tiyatro:dekor, suflör, senaryo, perde,

*Bu üçgendeki geniş açıyı hesaplayın.

*Geniş bir bakış açısı vardır onun.

 

DEYİM ANLAMI

 

            Bir sözcüğün gerçek anlamından ayrı bir anlam taşıyan, klişeleşmiş biçimde hep aynı kalıpta kullanılmasıdır. Genellikle mecaz anlamdadırlar. Tek sözcükler deyim sayılmaz. . Genel kural niteliği taşımaz, genellikle yargı bildirmez. Anlatıma çekicilik kazandırır. Deyimlerin büyük bir bölümü mastar şeklindedir. Kimi deyimler cümle biçimindedir(Ayıkla pirincin taşını, dostlar alışverişte görsün, atı alan Üsküdar’ı geçti. )

Deyimi oluşturan sözcüklerin arasına kimi zaman başka sözcükler girebilir:Canı çok sıkılmak.

*Kulak vermek, küplere binmek(öfke), etekleri tutuşmak(telaş), göze girmek, gözden düşmek, göz boyamak(kandırmak)başına çorap örmek…

 

*O, girdiği hiçbir işte dikiş tutturamamıştı.

*Suçsuzluğunu ispatlayıncaya kadar akla karayı seçti.

*Yanlış yapmaktan korktuğu için her işi ince eleyip sık dokurdu.

*Söylediğimi yapmamak için bin dereden su getirdi.

            *Bazı deyimlerde, deyimi oluşturan sözcüklerin gerçek anlamı korunmuştur:çoğu gitti azı kaldı, ismi var cismi yok, kimi kimsesi yok, yükte hafif pahada ağır, hem suçlu hem güçlü, akıllı uslu, arayıp sormamak…

            Not:Deyimler cümlenin anlamına uygun kullanılmazsa veya yapısı bozulursa anlatım bozukluğu meydana gelir:

Gökten boşalırcasına yağmur yağıyordu. (Bardaktan boşalırcasına olmalı)

            Not:Özellikle cümle biçimindeki deyimler biçimce atasözlerine yakındır, bunlar birbiriyle karıştırılmamalıdır. Deyimler yalnız sözü etkili kılmak amacıyla kullanılır, durum belirtir ve sadece o durum için geçerlidir. Atasözleri ise genel kural niteliğindedir. öğüt verme amacı taşır, her zaman için geçerlidir.

            Not:Deyimler, cümledeki yargıya uygun kullanılmazsa deyim yanlışından kaynaklı anlatım bozukluğu ortaya çıkar:

_Tembelliğiyle, yaramazlığıyla dillere destan olmuş bir öğrenciydi.

            Not:Açıklamasıyla birlikte kullanılan deyimler anlatım bozukluğuna yol açar.

 

ATASÖZLERİ

 

            Halk tarafından bilinip kullanılan, gözlem veya tecrübelerle ortaya çıkan, söyleyene belli olmayan özlü sözlerdir. Yol gösterir, ders verir öğüt verir.

            Kalıplaşmıştır. Sözcükleri değiştirilemez. Çoğu mecazlı sözlerdir. Mecaz olmayanları da vardır. (Dost ile ye iç, alışveriş etme;Bugünün işini yarına bırakma, Son pişmanlık fayda etmez, İyilik eden iyilik bulur, Ev ala, komşu al)

            *Bazı atasözleri de hem gerçek hem mecaz anlamlıdır:

Ağlamayan çocuğa meme vermezler.

Armut dibine düşer.

Atılan ok geri dönmez.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

            Not. Atasözleriyle ilgili her türlü değişiklik anlatım bozukluğuna yol açar.

Horozu çok olan köyün sabahı erken olur. (erken yerine “geç” olmalıydı. )

 

SOMUT ANLAM-SOYUT ANLAM

 

            Soyut anlamlı sözcükler somut, somut anlamlı sözcükler de soyut anlam kazanabilir.

Kafa:somut

Kafasız çocuk, kafanı kullan. (soyut)

Kötü:soyut

Kötülerden sakınmak gerek. (somut)

Parmak:somut

Bu işte mutlaka onun parmağı vardır.

 

EŞ ANLAMLILIK(ANLAMDAŞ) KELİMELER

 

Anlatım bozukluklarıyla ilgisi vardır. Anlam bakımından tam olarak birbirinin yerini tutabilen sözcüklerdir.

 

Anne(valide), özlem(hasret), saygı(hürmet), şahıs(kişi), zarf(belirteç), kuvvet(güç), örnek(misal), eleştiri(tenkit), Ak(beyaz), Anlam(mana), mecmua(dergi), göçmen(muhacir), İfade(anlatım), Boğuk(kısık), merkep(eşek), cihan(dünya), atlı(süvari), abide(anıt), çekingen(ürkek), derman(ilaç), duru(temiz, berrak), rica(dilek), soylu(asil), yarış(musabaka), alkım(gökkuşağı), bağır(göğüs)

 

KARŞIT(ZIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER

 

Genellikle sıfatlar ve fiiller arasından çıkar.

Güzel-çirkin, az-çok, ağlamak-gülmek, barış-savaş, bayat-taze, cesur-korkak, diri-ölü, fayda-zarar, iyi-kötü, geniş-dar, ıslak-kuru, uzak-yakın, kolay-zor, yalan-doğru, kuzey-güney, sağ-sol

(Bir kelimenin olumsuzu, o kelimenin karşıt anlamlısı olmaz)

 

SESTEŞ(EŞSESLİ) KELİMELER

 

Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı kelimelerdir.

 

Ocak, serin, el, kır, boğaz, kara, asma, gül, dolu, artık, çay, diz, al, yüz, yaz, bel, ben, gül,

 

Gül dedi, bülbül güle

Dilim seni dilim dilim dileyim.

Gül ki güller açsın yüzünde.

Kır saçlı adam kırdı bütün odunları.

Beni etkileyen dudağının kenarındaki bendi.

 

YAKIN ANLAMLI KELİMELER

 

Anlatılmak istenen bir durumu veya nesneyi birbirine yakın oranda ifade eden sözcüklerdir. Az  bir anlam farkı bulunur.

 

İstemek-dilemek, ışık-aydınlık, sevinmek-gülmek, bakmak-seyretmek, hısım-akraba-eşdost, izlemek-takip etmek, kırılmak-küsmek.

Acı-ağrı-sızı, sancı, ıstırap

Zeka-akıl-sağduyu

Ürkmek, korkmak-çekinmek

Sevmek-beğenmek-hoşlanmak

Alınmak-darılmak, gücenmek, bozulmak-kırılmak

Tam-eksiksiz-mükemmel-şahane-kusursuz

Garanti-güvence-teminat

Kader-kısmet-şans-nasip

Üstünkörü-baştan savma-yarım yamalak-yüzeysel

Diretmek-ısrar etmek-dayatmak

 

 

AD AKTARMASI(MECAZ-I MÜRSEL, DÜZDEĞİŞMECE)

 

Bir sözün ya da sözcüğün benzerlik ilgisi olmaksızın kendi anlamının dışında başka bir söz yerine kullanılmasıdır. Benzetme yok.

*Parça-bütün ilişkisi:

Akşama doğru yolun başında iki göz belirdi. (insan)

_Tüten bir baca var uzakta.

_Gemi, İzmir’de bir süre bekletildi.

*İç-dış ilişkisi:

_Yine eve haber vermeden çekip gitti.

_İki günde bütün saksılar kurumuş.

_Kolonya kırılınca odanın kokusu değişti.

*Sanatçı-eser:

_Necip Fazıl’ı okudun mu?(eserlerini)

_Tolstoy, dilimize başarıyla çevrilmiştir.

*Eylem-zaman ilişkisi:

Birazdan öğlen okunacak. (ezan okuma)

 

İki kadeh içince sarhoş oldu.

Bir daha onun kapısını çalmam.

Yarışa yirmi yelken katıldı.

Vapur, Üsküdar’a yanaştı.

Sobayı yak.

Bereket yağıyor.

Bizim okul hafta sonu geziye gidecek. O çocukta kafa yok.

Bir bardak içti.

Seni cepten ararım.

Batı, Irak’taki gelişmeleri yakından takip ediyor.

Kalemiyle karşı çıkıyordu haksızlıklara.

 

 

DEYİM AKTARMALARI

(İSTİARE, EĞRETİLEME)

 

Benzetme amacı güdülerek yapılır.

Açık İstiare:Sadece kendisine benzetilenle yapılır.

Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor. (asker)

Kurban olam beşikte yatan kuzuya. (bebek)

Kapalı istiare:Sadece benzeyenle yapılır.

Yürüyordum ağlıyordu ırmaklar.

Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor.

 

A)insandan doğaya:

İhtiyar çınar ağacı yıllardır tarihe tanıklık eder.

B)Doğadan insana:

Süleyman Bey derin bir insandır.

C)Doğadan doğaya:

Sular yandı?Neden tunca benziyor mermer?

D)Duyular arası aktarma:

Üzgünüm, acı sözlerim için.

 

GÜZEL ADLANDIRMA

 

İlk söylendiğinde insanda olumsuz çağrışımlar meydana getiren söz veya söz öbeklerinin yerine insanı rahatsız etmeyecek olumlu söz veya söz öbekleri kullanmaktır.

Verem:ince hastalık

Sağır:işitme engelli

Kör:görme engelli

Hastalık:Şifayı kapmak

Cin-peri:iyi saatte olsunlar

Ölüm:son yolculuk

 

KİŞİLEŞTİRME(TEŞHİS)

 

Durgun suda dinleniyordu yamaçlar.

Gül hasretinle yollara tutsun kulağını.

 

DUYU AKTARMASI

 

Taş gibi sesim var, diyordu. (görme, dokunma, işitme)

Senin bu acı sözlerinden bıktık. (tatma-işitme)

 

ANLAM AKTARMASI

 

Ağız, burun, ayak, kol, göz, boğaz gibi organlarımızın şekil özellikleri doğaya aktarılır. Moda Burnu, masanın ayağı, kapının kolu

 

DOLAYLAMA

 

Bir sözcükle anlatılabilecek kavramı çeşitli anlam ilgileriyle en az iki sözcükle anlatmaya denir. Kalıplaşmış sözdür. Halkın dilinde yaygın olması gerekir. Mecazlaşır.

 

Derya kuzusu:balık 

Yavru vatan:Kıbrıs

Bacasız sanayi:Turizm

Kara elmas:Kömür

File bekçisi:Kaleci

Beyaz perde:Sinema

Beyaz cam:televizyon

Meşin yuvarlak:top

Beyaz altın:pamuk

Amansız hastalık:kanser

Avanak otu:sigara

Sarı halka:alyans

Vatani görev:askerlik

Delikli demir:tüfek

Ormanlar kralı:aslan

Beyaz zehir:eroin

Eksik etek:kadın

İmamın kayığı:tabut

Kasa faresi:hırsız

 

GENEL ANLAM- ÖZEL ANLAM

 

Varlık-canlı-bitki, ağaç, meyve ağacı, elma ağacı

Varlık-canlı-insan-öğrenci-kız-Ayşe

Balık avlama mevsimi başladı; palamut, istavrit, hamsi bollaştı.

 

İKİLEMELER

 

İkilemeler arasına hiçbir noktalama işareti konulmaz, yerleri değiştirilemez, her zaman ayrı yazılır

 

1. Eş ya da yakın anlam:sorgu sual, ses seda, kılık kıyafet, eş dost, doğru dürüst, ar namus

2. Karşıt anlam:Aşağı yukarı, dost düşman, er geç, iyi kötü, yerli yersiz

3. Ayrı sözcüklerle:kurda kuşa, paraya pula, güle oynaya, deli dolu, göz göze

4. Bir sözcüğü anlamlı ikilemeler:Eski püskü, yırtık pırtık, ufak tefek, yamru yumru, çoluk çocuk

5. İkisi de anlamsız:ıvır zıvır, abur cubur, abuk sabuk, mırın kırın, eciş bücüş

6. Aynı sözcükten:yürüye yürüye, bile bile, ağır ağır,

7. Yansımalı sözcükler:şırıl şırıl, vızır vızır, fısıl fısıl

8. Birinci sözcüğe “m” sesi yakıştırılarak:

para mara, oyun moyun

Not:İkilemeler söze “nitelik, çoğaltma, abartma, yineleme” gibi anlamlar katabilir:

_Adam baygın baygın yatıyordu(nitelik)

_Kova kova su döktük ateşe. (çoğaltma)

_Satır satır ezberledim o romanları(abartma)

_Bunları deneye deneye öğrendim. (yineleme)

 

SOMUTLAŞTIRMA

 

Deyim aktarmasının bir türü olan somutlaştırma, bir sözcüğe yeni anlamlar yükleme, onun çok anlamlı durumuyla  ilgilidir;ancak somutlaştırma, soyut bir kavramın aktarma yoluyla somut kavramları karşılayan sözcüklerle anlatılmasıdır

 

*İşinde zaman içinde çok pişti

*İşine dört elle yapıştı.

Sen bu pembe hayallerinden vazgeç.

*Bu adam, sivri fikirleriyle halkın tepkisini çekiyor.

*Bu ölüm dahi onun taş yüreğini yumuşatamadı.

*Hüzün geldi, başköşeye oturdu.

*Ve ruh, atılan oklarla delik deşik.

 

**Somutlaştırmanın en belirgin ve güçlü örneklerini deyimlerimizde görürüz:

Denizden geçip çayda boğulmak,  it izi at izine karışmak, kalburla su taşımak(verimsiz bir işle uğraşmak), şirazeden çıkmak(şiraze:çiltçilikte kitap yapraklarını düzgün tutmaya yarayan ince örülmüş şerit), akıl dengesini yitirmek

 

*Söyleyişine çarpıcılık kazandırmak için boyalı bir yol seçiyor. (özentili)

*…buna karşılık elde edilen başarı, keçiboynuzu yemek gibi bir şey(çok sıkıntı karşılığında az yarar elde etmek)

 

SOYUTLAMA

 

Doktor, hastanın kalp atışlarını dinledi. (somut)

O, kalpsizin biridir(soyutlama)

Onun kafasında saç kalmamış(somut)

Senin kafan pek çalışmaz. (soyutlama)

Bu leke ile nasıl yaşayacak.

 

NİTEL VE NİCEL ANLAMLI SÖZCÜKLER

 

Nicel. ölçülebilen, artıp azalabilen

Nitel:öznellik vardırölçülemeyen

 

Büyük başın derdi büyük olur. (nitel)

Onun babası cömert bir insandır. (nitel)

Evin salonunda küçük bir vazo var. (nicel)

Maaşlarımıza on milyon zam aldık. (nicel)

Sıcak çayı bir anda içti(nicel)

_Elinde ağır bir çanta vardı. (nicel)

_Ona darıldım;çok ağır konuştu. (nitel)

 

KİNAYE: (DEĞİNMECE)

 

Hem gerçek, hem mecaz anlam var. Kastedilen mecaz anlamdır.

Ateş düştüğü yeri yakar.

Mum dibine ışık vermez.

 

DOKUNDURMA: (TARİZ)

 

Bir sözü tam tersini kastederek söyleme sanatıdır. Alay amaçlanır.

Not:Kinayeli söz de deniyor. Kinayeyle ilgili sorularda istenen sanatın tariz olup olmadığına da bakmak gerekir.

O kadar güzel anlattı ki hiçbir şey anlamadık.

Çok cesur adamdı, çıtırtıdan bile ürkerdi.

Mahallenin en dürüst insanıydı; mahallede dolandırmadığı kişi kalmadı.

Bu kadar zeki birini görmedim,  hiçbir şeyi üç kez anlatmadan anlamıyor.

 

 

, sözcüğün hangi varlığı, kavramı bildirmek için kullanıldığını anlamakla mümkündür.

            Sözcükler, duygu ve düşünceler dile getirilirken değişik anlamlar kazanabilir. Birden çok anlam taşıyan sözcüklerin hangi anlamda kullanıldığı cümledeki kullanımından anlaşılabilir.

            Dildeki en küçük anlatım birimine sözcük\kelime denir.

            Kelimeler ihtiyaçtan doğar.

            Kelimelerle düşünürüz, düşüncelerimizi kelimelerle ifade ederiz. Düzenli, sağlıklı bir iletişimin sağlanabilmesi için kelimeler doğru kullanılmalı ve iyi seçilmelidir.

            Kelimelerin çoğu birden fazla anlam taşır.

            Tek başına anlamlı kelimeler olduğu gibi, tek başına anlamı olmayan sözcükler de vardır.

            Türkçede sözcükler kullanıldıkları yerlere göre anlam kazanır. Her sözcüğün bir sözlük anlamı vardır.

            Sözcükler ortaya çıkışlarıyla ilk anlamlarını almışlardır. Dil, canlı bir varlık olduğu için zamanla değişikliğe uğrar.

 

GERÇEK ANLAM(temel, başat, sözlük anlam)

 

            Bir sözcüğün söylendiğinde akla gelen ilk anlamıdır. Herkesçe bilinen, en yaygın ve belirgin anlamıdır.

            Gerçek anlam, temel ve yan anlamlardan oluşur.

            Temel(başat) anlam:Sözcüğün zihnimizde ilk beliren, en yaygın olan ve herkesçe bilinen anlamıdır. Sözcüğün yansıttığı ilk ve asıl anlamıdır. Sözlüklerde birinci sırada açıklanan anlam, sözcüğün başat anlamıdır.

_Burnunu yere çarpınca çok ağladı. (temel)

_Ayakkabısının burnuyla kapıya vuruyordu. (Yan)

Not:Temel anlamıyla kullanılan bir sözcüğün yerine, eşanlamlısı dışında başka sözcük kullanılamaz.

            Yan anlam, gerçek anlamıyla az çok ilişkili anlamdır. Sözcüklerin, içinde yer aldığı cümleye göre, cümlenin içinde kullanılırken kazandığı bu yan anlamlara kullanım anlamı da denir. Bu, sözcüğün kullanılış sırasında kazandığı anlamdır. (Çok anlamlılık)

*Demliğin içine bir bardak çay boşalttı. (Temel

*Okulun içinde farklı, dışarıda farklı davranırdı. (Yan)

*Dolmanın içi tam pişmemiş. (Yan)

*Bunların içinde iyisi de var, kötüsü de…(Yan)

 

           

Bırakmak

_Bunu size on milyona bırakırım. (Yan:Belli bir fiyata vermeyi kabul etmek)

_Elindekileri bırakıp annesine sarıldı. Temel:elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak)

_Size gelmeyi haftaya bıraktık. (Yan:ertelemek)

_Acaba kalemimi nerede bıraktım. (Yan:unutmak)

_Sigarayı bıraktı, rahata kavuştu. (Yan:Bir alışkanlıktan vazgeçmek)

 

Yatmak

 

*Babam erkenden yattı. (Temel)

*Arabası üç gündür garajda yatıyor. (Yan)

*Bu bölgenin her karışında bir şehit yatıyor. (Yan)

*Bu suçtan dolayı en az bir yıl yatar. (Yan)

Asıl anlam. :el, göz, yol, ekmek, taş

 

            Bakmak:

 

Hastaya hangi doktor baktı. (muayene etmek, tedavisiyle ilgilenmek)

Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur. (emek vermek)

Kumaşın rengi maviye bakıyor. (benzemek, andırmak)

Baktım, annem üzülüyor, ben de vazgeçtim. (görüp anlamak9

Nereye bakıyorsun öyle)(Görmek için bir şeyin üzerine gözlerini çevirmek)

 

            Parlamak:

 

Mesleğinde kısa sürede parladı. (ün kazanmak, meşhur olmak)

Sakin tavırlı bir insandı;böyle parlamasına bir anlam veremedim. (birdenbire öfkelenmek)

Daha ilk eseriyle parlamış, herkesçe sevilen bir yazar olmuştu. (meşhur olmak)

Bidondaki benzin parlayınca kaçışmaya başladılar. (tutuşup alev çıkarmak)

Gökyüzünde yıldızlar bir parlıyor, bir kayboluyordu. (aldığı ışınları yansıtmak)

Söz kardeşinden açılınca gözleri parlıyor, bir şeyler söylemek istiyordu. (yüzünde sevinç ve istek belirmek)

            Ağır

*Kazada çok ağır yaralandı. (tehlikeli, korkulu, vahim)

*Bu konu öğrencilere ağır geldi. (çetin, zor)

*Araba ağır ağır yaklaştı. (yavaş)

*Ağır hastalar hastaneye yatırıldı. (tehlikeli, korkulu, vahim)

*Odaya birdenbire ağır bir hava çöktü. (sıkıntı veren)

*Çok ağır sözler söyledi. (dokunaklı, insanın gücüne giden, kırıcı söz)

 

            Vurmak

*Babasına piyangodan büyük ikramiye vurmuş. (isabet etmek

*Ölü balıklar kıyıya vurdu. (sapmak, yönelmek)

*Öfkelenince yumruğunu masaya vurdu. (Elini hızla indirmek)(G)

*Sokakta oynarken başına güneş vurmuş. (Etkisi altına almak)

*Ayakkabı ayağımı vuruyor. (Rahatsız etmek)

 

            Okumak

*Kötü niyetli biri olduğunu bakışlarından okudum. (sezmek, anlamak)

*Okul gecesinde o da şiir okumuş. (sesli olarak söylemek)

*Üniversiteyi yurt dışında okuyacak(eğitim görmek)

*Doktorların yazısını herkes  okuyamaz. (işaretleri, yazıyı anlamak)

*Biz lisede birlikte okumuştuk. (eğitim görmek)

            Çıkmak

 

1. Bu sütten çok miktarda yağ çıkar. (elde edilmek, sağlanmak)

2. Hukuk fakültesinden çıkınca hemen avukatlığa başlamış. (mezun olmak)

3. Son girdiği işten de kısa bir süre sonra çıktı. (Ayrılmak)

4. Hapisten çıkalı bir yıl oldu. (süresi dolunca ayrılmak)

5. Bu dairede işler kolay çıkmaz. (yapılmak, yürümek)

6. Sekizden üç çıkarsa beş kalır. (eksilmek)

7. Çorabım çıktı. (sıyrılmak, ayrılması)

8. Bu adam adamlıktan çıkmış. (Başka bir duruma dönüşmek)

9. Bu dağın tepesine çıktık. (Bir şeyin yukarısına varmak, ya da yükselmek)

10. Sudan bakteri çıkınca dağıtımı engellendi. (inceleme sonucu bulmak)

11. Bu iş için bakana çıktı.  İş için yetkili birini makamında görmek

12. Ona piyangodan yüklü bir para çıktı. (isabet etmek, vurmak)

13. Önüne çıkan yayaya çarpmamak için ani fren yaptı. (birdenbire görünmek)

14. Geziye çıktılar. Erken yola çıktık. (gitmek, koyulmak)

15. Bu ev beş milyara çıktı. (mal olmak)

16. Bu yol nereye çıkar. (ulaşmak, varmak)

17. Çöplükten pis kokular çıkıyordu. ((yayılmak)

18. Gömleğinin boyası atletine çıkmış. (bulaşmak)

19. Evin ikinci katını çıkmadan kış geldi. (yapmak)

20. Annesi az önce alışverişe çıkmıştı. (bir nedenle bulunulan yerden ayrılmak)

21. Çocuğun kolu çıktı. (yerinden oynamak)

22. Tencerenin bakırı çıkmış.

23. Ekinler çıkmaya başladı. (bitmek, büyümek,

24. İnsanın her gördüğü rüya çıkmaz ya!(gerçekleşmek)

25. Akşama doğru fırtına çıktı. (oluşmak, olmak)

 

            Yakıştırma(Yan anlam)

 

Ayağında burnu aşınmış eksi bir kundura vardı.

*Dikiş makinesinin kolunu koparacakmış gibi çeviriyordu.

*Arabanın torpido gözü, uçağın kanadı

 

MECAZ ANLAM

 

Bir sözcüğün gerçek anlamından uzaklaştırılarak benzetmeli şekilde kullanılmasıdır.

            Not:Sözcüğün mecaz anlamda kullanıldığı anlamak için, sözcüğün yeni kazandığı anlamın gerçekte mümkün olup olmadığına bakmak gerekir.

_İçimin ateşi hiç küllenmedi. (Kişinin içinde küllenmeyen bir ateşin olması mümkün değildir. )

_Annesi yufka yürekli bir kadındır.

 

*Bu işi yapmanın bir yolu olmalı. (çare, yöntem, metod)

*Çocuğu kırmasanız iyi olur.

*Boş sözlerle kimseyi kandıramazsınız. (Yararsız, lüzumsuz, gereksiz)

*Arkadaşlarının başarısını çekemiyordu. (kıskanmak)

*Annem o konuda da bana ışık tutacaktır. (izleyeceği yolu göstermek)

*Şöyle bir nabzını yokla bakalım, ne diyecek?(Birinin niyet ve eğilimini öğrenmeye çalışmak)

*Doktor, hastanın nabzını inceledi. (gerçek)

*Suçunu örtmek için yalan bile söylerdi. (gizlemek, belli etmemek)

*Onun bu pişkinliğine bir anlam veremedik. (aldırmazlık)

*Sizin böyle harcanmanıza razı olamam.

*Bizi çok soğuk karşıladılar.

*Üşüyen çocuk sıcak çorbayı içince ısındı. (gerçek)

*Yeni başladığı işe birkaç günde ısındı(mecaz)(hoşlanır hale gelmek)

*Bahçedeki ateşi kim yaktı?

*Ahmet Bey, çok ateşli bir konuşma yapmıştı.

*Bu iş beni sarmadı(mecaz)

*Ateşler her yanı sardı(Yan)

*Araba yokuşu çıkarken bozuldu. (gerçek)

*Bu sözleri duyunca çok bozuldu. (mecaz)

*Yılandan korkarım

*Bu yılanı aramıza sokmayalım. (mecaz)

 

TERİM ANLAMI

 

Bir bilim, sanat, meslek veya spor dalıyla ilgili olarak özle ve belirli bir kavramı ifade eden sözdür. Her bilim dalının kendine ait terimleri vardır. Kesin anlamlıdır.

            Tek anlamı vardır, o da terimin bağlı bulunduğu bilim, sanat, meslek alanı dışında kullanılamaz. Bu bakımdan terimlerde yan anlamdan söz etmek mümkün değildir.

Matematik:kare, açı, yarıçap, üçgen, daire

Müzik:Porte, sol anahtarı, güfte, nota, solfej

Denizcilik:Alabora, alabanda, demir atmak

Coğ. :Meridyen, paralel, delta, ova, ekvator

Tıp:Anestezi, ameliyat, kadavra, anatomi

Fizik:madde, kuvvet, hacim, vektör

Kimya:asit, mol

Biyoloji:Kromozom, hücre

Resim:tuval

Astronomi:galaksi, meteor, Samanyolu

Spor:penaltı, gol, taç, frikik, avut

Tiyatro:dekor, suflör, senaryo, perde,

*Bu üçgendeki geniş açıyı hesaplayın.

*Geniş bir bakış açısı vardır onun.

 

DEYİM ANLAMI

 

            Bir sözcüğün gerçek anlamından ayrı bir anlam taşıyan, klişeleşmiş biçimde hep aynı kalıpta kullanılmasıdır. Genellikle mecaz anlamdadırlar. Tek sözcükler deyim sayılmaz. . Genel kural niteliği taşımaz, genellikle yargı bildirmez. Anlatıma çekicilik kazandırır. Deyimlerin büyük bir bölümü mastar şeklindedir. Kimi deyimler cümle biçimindedir(Ayıkla pirincin taşını, dostlar alışverişte görsün, atı alan Üsküdar’ı geçti. )

Deyimi oluşturan sözcüklerin arasına kimi zaman başka sözcükler girebilir:Canı çok sıkılmak.

*Kulak vermek, küplere binmek(öfke), etekleri tutuşmak(telaş), göze girmek, gözden düşmek, göz boyamak(kandırmak)başına çorap örmek…

 

*O, girdiği hiçbir işte dikiş tutturamamıştı.

*Suçsuzluğunu ispatlayıncaya kadar akla karayı seçti.

*Yanlış yapmaktan korktuğu için her işi ince eleyip sık dokurdu.

*Söylediğimi yapmamak için bin dereden su getirdi.

            *Bazı deyimlerde, deyimi oluşturan sözcüklerin gerçek anlamı korunmuştur:çoğu gitti azı kaldı, ismi var cismi yok, kimi kimsesi yok, yükte hafif pahada ağır, hem suçlu hem güçlü, akıllı uslu, arayıp sormamak…

            Not:Deyimler cümlenin anlamına uygun kullanılmazsa veya yapısı bozulursa anlatım bozukluğu meydana gelir:

Gökten boşalırcasına yağmur yağıyordu. (Bardaktan boşalırcasına olmalı)

            Not:Özellikle cümle biçimindeki deyimler biçimce atasözlerine yakındır, bunlar birbiriyle karıştırılmamalıdır. Deyimler yalnız sözü etkili kılmak amacıyla kullanılır, durum belirtir ve sadece o durum için geçerlidir. Atasözleri ise genel kural niteliğindedir. öğüt verme amacı taşır, her zaman için geçerlidir.

            Not:Deyimler, cümledeki yargıya uygun kullanılmazsa deyim yanlışından kaynaklı anlatım bozukluğu ortaya çıkar:

_Tembelliğiyle, yaramazlığıyla dillere destan olmuş bir öğrenciydi.

            Not:Açıklamasıyla birlikte kullanılan deyimler anlatım bozukluğuna yol açar.

 

ATASÖZLERİ

 

            Halk tarafından bilinip kullanılan, gözlem veya tecrübelerle ortaya çıkan, söyleyene belli olmayan özlü sözlerdir. Yol gösterir, ders verir öğüt verir.

            Kalıplaşmıştır. Sözcükleri değiştirilemez. Çoğu mecazlı sözlerdir. Mecaz olmayanları da vardır. (Dost ile ye iç, alışveriş etme;Bugünün işini yarına bırakma, Son pişmanlık fayda etmez, İyilik eden iyilik bulur, Ev ala, komşu al)

            *Bazı atasözleri de hem gerçek hem mecaz anlamlıdır:

Ağlamayan çocuğa meme vermezler.

Armut dibine düşer.

Atılan ok geri dönmez.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

            Not. Atasözleriyle ilgili her türlü değişiklik anlatım bozukluğuna yol açar.

Horozu çok olan köyün sabahı erken olur. (erken yerine “geç” olmalıydı. )

 

SOMUT ANLAM-SOYUT ANLAM

 

            Soyut anlamlı sözcükler somut, somut anlamlı sözcükler de soyut anlam kazanabilir.

Kafa:somut

Kafasız çocuk, kafanı kullan. (soyut)

Kötü:soyut

Kötülerden sakınmak gerek. (somut)

Parmak:somut

Bu işte mutlaka onun parmağı vardır.

 

EŞ ANLAMLILIK(ANLAMDAŞ) KELİMELER

 

Anlatım bozukluklarıyla ilgisi vardır. Anlam bakımından tam olarak birbirinin yerini tutabilen sözcüklerdir.

 

Anne(valide), özlem(hasret), saygı(hürmet), şahıs(kişi), zarf(belirteç), kuvvet(güç), örnek(misal), eleştiri(tenkit), Ak(beyaz), Anlam(mana), mecmua(dergi), göçmen(muhacir), İfade(anlatım), Boğuk(kısık), merkep(eşek), cihan(dünya), atlı(süvari), abide(anıt), çekingen(ürkek), derman(ilaç), duru(temiz, berrak), rica(dilek), soylu(asil), yarış(musabaka), alkım(gökkuşağı), bağır(göğüs)

 

KARŞIT(ZIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER

 

Genellikle sıfatlar ve fiiller arasından çıkar.

Güzel-çirkin, az-çok, ağlamak-gülmek, barış-savaş, bayat-taze, cesur-korkak, diri-ölü, fayda-zarar, iyi-kötü, geniş-dar, ıslak-kuru, uzak-yakın, kolay-zor, yalan-doğru, kuzey-güney, sağ-sol

(Bir kelimenin olumsuzu, o kelimenin karşıt anlamlısı olmaz)

 

SESTEŞ(EŞSESLİ) KELİMELER

 

Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı kelimelerdir.

 

Ocak, serin, el, kır, boğaz, kara, asma, gül, dolu, artık, çay, diz, al, yüz, yaz, bel, ben, gül,

 

Gül dedi, bülbül güle

Dilim seni dilim dilim dileyim.

Gül ki güller açsın yüzünde.

Kır saçlı adam kırdı bütün odunları.

Beni etkileyen dudağının kenarındaki bendi.

 

YAKIN ANLAMLI KELİMELER

 

Anlatılmak istenen bir durumu veya nesneyi birbirine yakın oranda ifade eden sözcüklerdir. Az  bir anlam farkı bulunur.

 

İstemek-dilemek, ışık-aydınlık, sevinmek-gülmek, bakmak-seyretmek, hısım-akraba-eşdost, izlemek-takip etmek, kırılmak-küsmek.

Acı-ağrı-sızı, sancı, ıstırap

Zeka-akıl-sağduyu

Ürkmek, korkmak-çekinmek

Sevmek-beğenmek-hoşlanmak

Alınmak-darılmak, gücenmek, bozulmak-kırılmak

Tam-eksiksiz-mükemmel-şahane-kusursuz

Garanti-güvence-teminat

Kader-kısmet-şans-nasip

Üstünkörü-baştan savma-yarım yamalak-yüzeysel

Diretmek-ısrar etmek-dayatmak

 

 

AD AKTARMASI(MECAZ-I MÜRSEL, DÜZDEĞİŞMECE)

 

Bir sözün ya da sözcüğün benzerlik ilgisi olmaksızın kendi anlamının dışında başka bir söz yerine kullanılmasıdır. Benzetme yok.

*Parça-bütün ilişkisi:

Akşama doğru yolun başında iki göz belirdi. (insan)

_Tüten bir baca var uzakta.

_Gemi, İzmir’de bir süre bekletildi.

*İç-dış ilişkisi:

_Yine eve haber vermeden çekip gitti.

_İki günde bütün saksılar kurumuş.

_Kolonya kırılınca odanın kokusu değişti.

*Sanatçı-eser:

_Necip Fazıl’ı okudun mu?(eserlerini)

_Tolstoy, dilimize başarıyla çevrilmiştir.

*Eylem-zaman ilişkisi:

Birazdan öğlen okunacak. (ezan okuma)

 

İki kadeh içince sarhoş oldu.

Bir daha onun kapısını çalmam.

Yarışa yirmi yelken katıldı.

Vapur, Üsküdar’a yanaştı.

Sobayı yak.

Bereket yağıyor.

Bizim okul hafta sonu geziye gidecek. O çocukta kafa yok.

Bir bardak içti.

Seni cepten ararım.

Batı, Irak’taki gelişmeleri yakından takip ediyor.

Kalemiyle karşı çıkıyordu haksızlıklara.

 

 

DEYİM AKTARMALARI

(İSTİARE, EĞRETİLEME)

 

Benzetme amacı güdülerek yapılır.

Açık İstiare:Sadece kendisine benzetilenle yapılır.

Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor. (asker)

Kurban olam beşikte yatan kuzuya. (bebek)

Kapalı istiare:Sadece benzeyenle yapılır.

Yürüyordum ağlıyordu ırmaklar.

Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor.

 

A)insandan doğaya:

İhtiyar çınar ağacı yıllardır tarihe tanıklık eder.

B)Doğadan insana:

Süleyman Bey derin bir insandır.

C)Doğadan doğaya:

Sular yandı?Neden tunca benziyor mermer?

D)Duyular arası aktarma:

Üzgünüm, acı sözlerim için.

 

GÜZEL ADLANDIRMA

 

İlk söylendiğinde insanda olumsuz çağrışımlar meydana getiren söz veya söz öbeklerinin yerine insanı rahatsız etmeyecek olumlu söz veya söz öbekleri kullanmaktır.

Verem:ince hastalık

Sağır:işitme engelli

Kör:görme engelli

Hastalık:Şifayı kapmak

Cin-peri:iyi saatte olsunlar

Ölüm:son yolculuk

 

KİŞİLEŞTİRME(TEŞHİS)

 

Durgun suda dinleniyordu yamaçlar.

Gül hasretinle yollara tutsun kulağını.

 

DUYU AKTARMASI

 

Taş gibi sesim var, diyordu. (görme, dokunma, işitme)

Senin bu acı sözlerinden bıktık. (tatma-işitme)

 

ANLAM AKTARMASI

 

Ağız, burun, ayak, kol, göz, boğaz gibi organlarımızın şekil özellikleri doğaya aktarılır. Moda Burnu, masanın ayağı, kapının kolu

 

DOLAYLAMA

 

Bir sözcükle anlatılabilecek kavramı çeşitli anlam ilgileriyle en az iki sözcükle anlatmaya denir. Kalıplaşmış sözdür. Halkın dilinde yaygın olması gerekir. Mecazlaşır.

 

Derya kuzusu:balık 

Yavru vatan:Kıbrıs

Bacasız sanayi:Turizm

Kara elmas:Kömür

File bekçisi:Kaleci

Beyaz perde:Sinema

Beyaz cam:televizyon

Meşin yuvarlak:top

Beyaz altın:pamuk

Amansız hastalık:kanser

Avanak otu:sigara

Sarı halka:alyans

Vatani görev:askerlik

Delikli demir:tüfek

Ormanlar kralı:aslan

Beyaz zehir:eroin

Eksik etek:kadın

İmamın kayığı:tabut

Kasa faresi:hırsız

 

GENEL ANLAM- ÖZEL ANLAM

 

Varlık-canlı-bitki, ağaç, meyve ağacı, elma ağacı

Varlık-canlı-insan-öğrenci-kız-Ayşe

Balık avlama mevsimi başladı; palamut, istavrit, hamsi bollaştı.

 

İKİLEMELER

 

İkilemeler arasına hiçbir noktalama işareti konulmaz, yerleri değiştirilemez, her zaman ayrı yazılır

 

1. Eş ya da yakın anlam:sorgu sual, ses seda, kılık kıyafet, eş dost, doğru dürüst, ar namus

2. Karşıt anlam:Aşağı yukarı, dost düşman, er geç, iyi kötü, yerli yersiz

3. Ayrı sözcüklerle:kurda kuşa, paraya pula, güle oynaya, deli dolu, göz göze

4. Bir sözcüğü anlamlı ikilemeler:Eski püskü, yırtık pırtık, ufak tefek, yamru yumru, çoluk çocuk

5. İkisi de anlamsız:ıvır zıvır, abur cubur, abuk sabuk, mırın kırın, eciş bücüş

6. Aynı sözcükten:yürüye yürüye, bile bile, ağır ağır,

7. Yansımalı sözcükler:şırıl şırıl, vızır vızır, fısıl fısıl

8. Birinci sözcüğe “m” sesi yakıştırılarak:

para mara, oyun moyun

Not:İkilemeler söze “nitelik, çoğaltma, abartma, yineleme” gibi anlamlar katabilir:

_Adam baygın baygın yatıyordu(nitelik)

_Kova kova su döktük ateşe. (çoğaltma)

_Satır satır ezberledim o romanları(abartma)

_Bunları deneye deneye öğrendim. (yineleme)

 

SOMUTLAŞTIRMA

 

Deyim aktarmasının bir türü olan somutlaştırma, bir sözcüğe yeni anlamlar yükleme, onun çok anlamlı durumuyla  ilgilidir;ancak somutlaştırma, soyut bir kavramın aktarma yoluyla somut kavramları karşılayan sözcüklerle anlatılmasıdır

 

*İşinde zaman içinde çok pişti

*İşine dört elle yapıştı.

Sen bu pembe hayallerinden vazgeç.

*Bu adam, sivri fikirleriyle halkın tepkisini çekiyor.

*Bu ölüm dahi onun taş yüreğini yumuşatamadı.

*Hüzün geldi, başköşeye oturdu.

*Ve ruh, atılan oklarla delik deşik.

 

**Somutlaştırmanın en belirgin ve güçlü örneklerini deyimlerimizde görürüz:

Denizden geçip çayda boğulmak,  it izi at izine karışmak, kalburla su taşımak(verimsiz bir işle uğraşmak), şirazeden çıkmak(şiraze:çiltçilikte kitap yapraklarını düzgün tutmaya yarayan ince örülmüş şerit), akıl dengesini yitirmek

 

*Söyleyişine çarpıcılık kazandırmak için boyalı bir yol seçiyor. (özentili)

*…buna karşılık elde edilen başarı, keçiboynuzu yemek gibi bir şey(çok sıkıntı karşılığında az yarar elde etmek)

 

SOYUTLAMA

 

Doktor, hastanın kalp atışlarını dinledi. (somut)

O, kalpsizin biridir(soyutlama)

Onun kafasında saç kalmamış(somut)

Senin kafan pek çalışmaz. (soyutlama)

Bu leke ile nasıl yaşayacak.

 

NİTEL VE NİCEL ANLAMLI SÖZCÜKLER

 

Nicel. ölçülebilen, artıp azalabilen

Nitel:öznellik vardırölçülemeyen

 

Büyük başın derdi büyük olur. (nitel)

Onun babası cömert bir insandır. (nitel)

Evin salonunda küçük bir vazo var. (nicel)

Maaşlarımıza on milyon zam aldık. (nicel)

Sıcak çayı bir anda içti(nicel)

_Elinde ağır bir çanta vardı. (nicel)

_Ona darıldım;çok ağır konuştu. (nitel)

 

KİNAYE: (DEĞİNMECE)

 

Hem gerçek, hem mecaz anlam var. Kastedilen mecaz anlamdır.

Ateş düştüğü yeri yakar.

Mum dibine ışık vermez.

 

DOKUNDURMA: (TARİZ)

 

Bir sözü tam tersini kastederek söyleme sanatıdır. Alay amaçlanır.

Not:Kinayeli söz de deniyor. Kinayeyle ilgili sorularda istenen sanatın tariz olup olmadığına da bakmak gerekir.

O kadar güzel anlattı ki hiçbir şey anlamadık.

Çok cesur adamdı, çıtırtıdan bile ürkerdi.

Mahallenin en dürüst insanıydı; mahallede dolandırmadığı kişi kalmadı.

Bu kadar zeki birini görmedim,  hiçbir şeyi üç kez anlatmadan anlamıyor.