Türk Dili ve Edebiyatı sitesi, Edebiyat derslerine yardımcı,
12 Eylül 2007 Çarşamba
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK EDEBİYATI
SÖZLÜ EDEBİYAT
Dini törenler şaman,baskı,kam,ozan adını alan kişilerce yönetilirdi.Bunlar milli sazlarıyla(kopuz),bazı destan parçalarını veya koşuk,sagu adı verilen şiirlerini söylerlerdi.
İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ
1.Şiirler hece ölçüsüyle söylenmiştir.
2.Genellikle yarım uyak kullanılmıştır
3.Nazım birimi dörtlüktür.
4.Dildeki sözcük sayısı sınırlı kalmıştır,yabancı dillerin etkisi yoktur.
5.Tabiatla iç içe oldukları için benzetmelerde doğadan yararlanılmıştır.
6.İşlenen konular kahramanlık,yiğitlik,ölüm,savaş ve aşktır.
SÖZLÜ ÜRÜNLER
KOŞUK:
Dörtlüktür.Yiğitlik,aşk,tabiat gibi konular işlenir.Hece vezni kullanılır. Av,sığır törenlerinde vs.okunur.Uyak düzeni aaab,cccb,dddb şeklindedir.Halk edebiyatındaki karşılığı “koşma”,divan edebiyatındaki karşılığı “gazel”dir.
SAGU:
Devlet büyüklerinin ölümü üzerine duyulan acıyı dile getirmek için söylenen şiirlerdir.Halk edebiyatındaki karşılığı “ağıt”,divan edebiyatında ise “mersiye”dir. Yuğ adı verilen cenaze törenlerinde söylenir.
Dörtlükler halindedir.aaab cccb dddb.
Uyak düzeni koşuktaki gibidir. En eski sagu,Saka Türklerinden Alp Er Tunga adına söylenmiştir.
SAV:
Kısa ve özlü sözlerdir.Atasözüdür.
DESTAN:
Eski çağlarda savaş,göç ve afet gibi önemli olayların etkisiyle söylenmiş,uzun,manzum,yiğitlik öykülerinin derlenip düzenlendiği şiirlere denir.
*Kişiler olağanüstü nitelikler gösterir.Tanrılar olaylara karışır.Milli dil ve nazım şekilleriyle söylenir.
DOĞAL DESTANLAR:
Yunanlılar:İlyada ve Odesa(Homeros)
Finliler:Kalevela
Hintliler:Ramayana ve Mahabarata
Almanların:Niebulungen
Sümerlerin:Gılgamış
Fransızların:Chanson Roland
İspanyolların:Cid
Rusların:igor
Japonların:Şinto
YAPMA DESTANLAR:
Dante:İlahi Komedya
Tasso:Kurtarılmış Kudüs
Milton:Kaybolmuş Cennet
TÜRK DESTANLARI
Bir destanın oluşmasında üç aşama vardır:Önce toplumu derinden etkileyen bir olay meydana gelir.Sonra toplumun içinden yetişen şairler,o olayla ilgili şiirler söylerler.Üçüncü aşamada ise bu şiirler yine o milletin içinden gelen bir şair tarafından yazıya geçirilir.Türk destanları arasında bir şair tarafından yazıya geçirilmiş olanı yoktur.Türk destanları hakkındaki bilgiler yabancı kaynaklardan öğrenilmiştir.
1.SAKA TÜRKLERİ
*Alp Er Tunga Destanı:Türk-İran savaşı.(Şehname’de Afrasiyap)
*Şu Destanı:İskender ile Türkler arasındaki savaş.Hükümdar Şu.
2.HUN TÜRKLERİ:
*Oguz Destanı:Hun hükümdarı Mete.
3.GÖKTÜRKLER
*Bozkurt Destanı:Yaralanan bir Türkün,dişi bir kurt tarafından kurtarılması,Zamanla Türklerin çoğalması.
*Ergenekon Destanı:Bir yenilgi sonrasında Ergenekon’a çekilen Türklerin orada çoğalıp bir demir dağı erittikten sonra kurtulmasını anlatır.
4.UYGUR TÜRKLERİ
*Türeyiş Destanı:
Uygur hakanının,üç kızını insanoğluyla evlendirmeyi uygun bulmayarak tanrıya,kızlarıyla evlenmesi için yakarması ve tanırının bir kurt suretinde görünerek hakanın kızıyla evlenmesi ve Uygur Türklerinin bu evlilikten çoğaldığı anlatılır.
*Göç Destanı:
Türklerin,kutsal taşı Çinlilere vermeleri üzerine,tanrı tarafından cezalandırılmaları;kuraklığın başlaması nedeniyle de göç etmeleri anlatılır.
*Yaradılış Destanı:Tanrı Kayra Hanın dünyayı yaratması ve şeytanı (erglig)huzurundan kovması anlatılır.
Türk Destanlarının Oluşum Sırası:Saka,Hun,Göktürk,Hun
İSLAMİYET SONRASI TÜRK DESTANLARI
Manas Destanı:Kırgız Türklerinin milli destanıdır.Baştan sona Manas’ın kahramanlıklarını anlatır.En hacimli destanlardandır.Asırlarca “Manasçı” denilen saz şairleri tarafından söylenmiştir.
İlk defa Rus bilgini Radloff yazıya geçirmiştir.400.000 dize tutar.Dünyanın en uzun destanıdır.
Satuk Buğra Han Destanı(Karahanlı Destanı)
Cengiz-name(Türk-Moğol)
Battal Gazi Destanı(Selçuklu Dön.-Osmanlı)
Danışment Gazi Destanı(Selçuklu-Osmanlı)
Köroğlu Destanı(selçuklu-Osmanlı)
YAZILI EDEBİYAT
Bilinen ilk eser mezar taşları yazılarıdır.Bu dönemde Türkler Göktürk ve Uygur alfabelerini kullanmışlardır.
En önemli yazılı eser Yenisey Nehri kenarındaki Orhun Abideleridir.Bu,Göktürk alfabesi ile yazılmıştır.(MS 720-735)Yazarları bellidir:Bilge Tonyukuk,Yolluğ Tigin’dir.
*Göktürklerin bağımsızlıkları için Çinlilerle yaptığı savaşlar ve bu savaşlar sonucunda devleti yeniden nasıl kurduklarını anlatır.Dil oldukça sadedir.Halkın konuştuğu dil kullanılmıştır.
İlk kez 1893’te Danimarkalı Thomsen tarafından okunmuştur.
İSLAMİ DEVİR TÜRK EDEBİYATI
KUTADGU BİLİG:
Yusuf Has Hacip.1070.Mutlu Olma Bilgisi.Buğra Han’a sunulmuş.Aruzla yazılmış ilk eser.İlk mesnevi.İdeal bir devlet yönetiminin nasıl olması gerektiği sembollerle anlatılmış. Politika kitabı,siyasetnamedir.Türk şiirine özgü dörtlükler,cinaslar bulunur.Hakaniye Türkçesiyledir.Arapça,Farsça sözcükler de vardır.Adalet,akıl,mutluluk ve akıl konuşturulur.Didaktikti
ATABETÜ’L HAKAYIK (Gerçeklerin Eşiği)
12.yy.başı.Edip Ahmet Yükneki.Hakaniye lehçesi.Ayet ve hadislere dayanarak İslam ahlakını öğretmeye çalışan didaktik bir eserdir.Aruz ölçüsüyle ve Kutadgu Bilig’in kalıbıyla yazılmış.Kaside biçimindedir.
DİVANÜ LÜGATİ’T-TÜRK:(Türk Dilleri Sözlüğü)
1072-1074.Kaşgarlı Mahmut.Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılmıştır.İlk sözlük ve ilk dilbilgisi kitabı.Şiir örnekleri(koşuk,sagu,destan,sav ve deyimler)vardır.Ansiklopediktir.Tarih,coğrafya,folklor bilimleri açısından temel kaynaktır.Türk illeri haritası vardır.Arapça olarak yazılmış
DİVAN-I HİKMET:
12.yy.Türk tasavvuf edebiyatının ilk şairi.Türkistanlı Ahmet Yesevi.Didaktik şiir kitabı.Koşma nazım biçimi ve hece ölçüsüyle yazılmış.Dörtlüktür.(bilgece söylenmiş söz)Yarım uyak çok.Hakaniyece yazılmış.Arapça,Farsça sözcükler az.Gazel ve mesnevi biçimiyle yazılmış hikmetler de vardır.Hepsi ona ait değildir.Birçok kimseyi etkilemiştir.Sadedir.
DESTANLAR:
Satuk Buğra Han destanı:İlk Müslüman Türk devleti olan Karahanlıların hükümdarı Satuk Buğra Han’ın Müslüman olmayanlarla yaptığı mücadeleleri anlatır.
Manas Destanı:Kırgız Türkleri.Manas adlı yiğit bir kişinin kafirlerle savaşı anlatılır.Radloff derlemiştir.Tamamı manzum.Dünyanın en uzun destanı.400 bin
mısradan fazla.
Köroğlu Destanı:24 ayrı biçimi var.Her biri değişik şairlerce söylenmiş.Bolu Beyinden intikam alır.
Battal Gazi Destanı:Kahraman Battal Gazi ile Malatya Beyi Ömer’dir.
Cengiz Han,Timur,Danışment Gazi,Genç Osman destanı gibi destanlar da vardır.
HALK EDEBİYATI:
Kaynağı halk kültürüdür.Halkın diliyle,halkın duygu ve düşüncelerini;sorunlara,dünyaya bakışını yansıttığı için Halk edebiyatı olarak adlandırılmıştır.Halkın ortak malıdır.Tekke ve Aşık edebiyatı da bunun içindedir.
ANONİM HALK EDEBİYATI(Ortak)
Sözlü gelenek vardır:Maniler,Türküler(11’li heceli),ağıtlar,ninniler,atasözleri,bilmeceler,fıkralar,karagöz,ortaoyunu,efsaneler,masallar,halk hikayeleri(Dede Korkut,Kerem ile Aslı,Ferhat ile Şirin,Tahir ile Zühre…
DEDE KORKUT HİKAYELERİ
Oğuz boylarının destansı serüvenlerini anlatır.Nazım-nesir karışıktır.Doğaüstü varlıklar(Azrail,Tepegöz) vardır.Gerek dilinin seçkin ve kalıcı olmasıyla gerek soylu kişilerin acılarını,iç çatışmalarını ustalıkla dile getirmesiyle üslubunun sağlamlığıyla bizim klasiğimiz sayılabilecek bu eser dilbilim açısından da büyük önem taşır.Bir önsözle 12 hikayeden oluşur.Kim tarafından yazıya geçirildiği bilinmiyor.
HALK EDEBİYATININ ÖZELLİKLERİ
1.Hem şiir,hem düz yazı vardır.Ama şiir ağırlıklıdır.
2.İslamiyetten önceki dönemden izler taşır.
3.Sözlü edebiyatın uzantısıdır.
4.Genelde somut ve gerçekçi konular işlenmiştir.Biçimden çok konu önemsenmiştir.Aşk,doğa sevgisi,ayrılık,özlem,yiğitlik,din
5..Nazım birimi dörtlüktür.Hece ölçüsüdür.7,8 ve 11’li kalıplar.
6.Divan şiirinden etkilenmeler sonucu bazı halk şairleri aruz ölçüsünü de kullanmışlardır.(Yunus,Aşık Ömer,Gevheri,Dertli)
7.Şiirler saz eşliğinde söylenmiştir.Şairler genelde okuma yazma bilmedikleri için doğaçtan şiir söylemişlerdir.
8.En çok yarım uyak vardır.Cinaslar çoktur.
9.İşledikleri konulara göre güzelleme,koçaklama,taşlama,ağıt,ilahi…gibi adlar almıştır.
10.Koşma,türkü,mani,destan,semai.. gibi nazım biçimleri vardır.
11.Söz sanatlarına ve kalıplaşmış söyleyişler vardır.
12.Dil konuşma dilidir.
13.Anlatım içten,canlı ve yalındır.
AŞIK EDEBİYATI:
Din dışı konuları işler.16.yy. başında oluşmaya başlar.
1.Bu edebiyatın yaratıcıları usta-çırak ilişkisiyle yetişen ozanlardır(aşıklar)
2.Dil çok yalın.Söz sanatları azdır.
3.Şiirlerin son dörtlüğünde şairin adı geçer.
4.Şiirler doğaçlama söylenir.Aruzla da şiir yazanlar vardır.
5.Saz eşliğinde söylenir.
6.Aşk,ayrılık,özlem,doğa sevgisi,ölüm,yoksulluk temaları…
7.Şiirler “cönk” adı verilen defterlerde toplanmıştır.(Şiir antolojisi)
Sanatçıları:Karacaoğlan(17),Köroğlu(16),Aşık Ömer(17),Gevheri(17),Dadaloğlu(19),Kayıkçi Kul Mustafa(17),Dertli(19),Bayburtlu Zihni(19),Erzurumlu Emrah(19),Ruhsati,Aşık Veysel(20.yy)
TEKKE EDEBİYATI (TASAVVUF EDEBİYATI. DİNİ/TASAVVUFİ TÜRK EDEBİYATI)
13.yy.da gelişmeye başlar.Asıl kurucusu Türkistanlı Ahmet Yesevi’dir.Tasavvuf bir yaşam felsefesidir,bir dünya görüşüdür.
1.Amacı,insanlara tasavvuf düşüncesini benimsetmektir.
2,Allah aşkı,Allah’a ulaşmanın yolu,dünyanın geçiciliği,nefsin öldürülmesi,insan sevgisi,ölüm… üzerinde en çok durulan temalardır.
3.Şiirde dini bir lirizm görülür.
4.Nazım birimi dörtlüktür.En çok yarım uyak vardır.Aruz da kullanılmıştır.
5.Dil,genelde halkın anlayabileceği dildir.Arapça ve Farsçadan da kelimeler vardır.Dini sembolik kavramlar da vardır.
6.Söz sanatlarına çok yer verilmemiştir.
7.Şiirlerin çoğu ezgilidir.
8.İlahi,nefes,deme,şathiye,devriye,nutuk başlıca nazım türleridir.
Yunus Emre:Divan,Risalet-ün Nushiyye(13.yy)
Hacı Bayram Veli:Bayramiyye Tarikatı
Kaygusuz Abdal:Alevi-Bektaşi şiiri.Nefesleri önemli.Budala-name(14.yy)
Eşrefoğlu Rumi:Aruz ve heceyle yazmış.H.Bayram’a damat olur.
Pir Sultan Abdal:Tekke ve aşık edeb.Alevi-Bektaşi şiiri ustası.asıldı(16.yy)
Aziz Mahmut Hüdai
AŞIK EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ
1.KOŞMA:
Hece vezninin 11’li kalıbıyla yazılır.Dörtlük sayısı 3 ila 5 arasında değişir.baba veya xaxa,diğer dörtlükler:ccca,ddda biçimindedir.Son dörtlükte mahlas söylenir.Konu bakımından gazelin karşılığıdır.Mani dışındaki bütün halk şiiri koşma biçiminde uyaklanır.
Konularına göre
a)Güzelleme:
Doğa güzellikleri,kadını,atı övmek için yazılır.En güzel örneğini Karacaoğlan vermiştir.
B)Taşlama:
Bir kimseyi yermek,toplumun bozuk yönlerini iğneleyici bir dille eleştirmek için yazılır.
C)Ağıt:
Divan edebiyatında mersiye,İslamiyet'ten önceki Türk edebiyatında sagu denir.
D)Koçaklama:
Savaş,yiğitlik,kahramanlık şiiri.Epiktir.Coşkulu ve edalı söylenişi vardır.En güzel örneklerini Köroğlu,Dadaloğlu vermiştir.
2.SEMAİ:
8’li kalıpla yazılır(4+4)Dörtlük sayısı 3 ile 5 arasında değişir.Sevgi,doğa,güzellik konuları işlenir çoğunlukla.Koşmaya göre daha canlı ve kıvrak bir üslubu vardır.Kendine özgü bir ezgisi vardır.
3.VARSAĞI:
Güney Anadolu’da yaşayan Varsak Türkleri tarafından söylenmiştir.8’li kalıpla yazılır.Yiğitçe bir havayla okunur.”Bre,hey,hey,behey gibi ünlemler kullanılır.
Destan:En uzun nazım şekli.Genellikle 11’li kalıpla yazılır.Savaş,yangın,deprem,salgın hastalık gibi felaketlerden;eşkıya maceralarından,toplumun sakat yönlerini alaya alma gibi konular işlenir.
Not:Destan türü ile epope’leri karıştırmamalıdır.
İLAHİ:
Koşma biçimindedir.Allah’ı övmek,O’na yakarmak için yazılır.Özel bir ezgiyle okunur.Dörtlük sayısı 3-7 arasında değişir.İlahi denince akla Yunus Emre gelir.
Bektaşilerde “deme”,alevi şairlerde “nefes” adını alır.
ŞATHİYE:
Dini konuları iğneli ve mizahlı bir dille anlatan şiirlerdir.Zaman zaman Allah’la alay eder gibi yazıldığı için küfür sayanlar da olmuştur.
DEVRİYE:
Alevi-Bektaşi şairleri yazar.İnsanın Allah’tan gelip Allah’a dönmesi anlatılır.
NUTUK:
Tarikata yeni girmiş üyelere tarikatın edep ve kurallarını öğretmek amacıyla şeyhlerin kaleme aldığı şiirlerdir.
HİKMET:
Dini,ahlaki ve felsefi konularını anlatan öğüt şiirleridir.
HALK EDEBİYATI ŞAİRLERİ
Aşık Edebiyatı Sanatçıları
PİR SULTAN ABDAL(15.16.YY)
Tasavvuf yönü ağı.Bir köylü ayaklanmasına önderlik ettiği için Sivas’ta asılarak öldürüldü.Divan edebiyatından hiç etkilenmemiş;açık ve sade bir dille dini konuların yanı sıra dindışı konularda da şiirler yazmıştır.
KÖROĞLU
Mert,coşkulu seslenişle söylediği koçaklamalarıyla tanınır.Sevgiyi ve doğa güzelliklerini işledi.Şiirlerinde “bre,hey” gibi nidalara yer vermiştir.Bolu Bey’ine karşı mücadele vermiştir.
KARACAOĞLAN(17.YY)
Yaşamı,doğayı seven bir şair.Toroslarda,Türkmen aşiretleri arasında yaşadığı söylenir.Dili sade,anlatımı canlıdırÇoğunlukla bağlandığı kömür gözlü,kuğuya,sunaya benzeyen güzelleri;onların verdiği sevinci,bazen de ayrılıktan doğan üzüntüyü dile getirir.
Gevheri ve Aşık Ömer,dindışı Halk şiirimizin en önemli şairleridir.Divan edebiyatının etkisiyle aruz ölçüsünü de kullanmışlar,şiirlerinde yabancı sözcüklere ve mazmunlara yer vermişlerdir.(17.18.yy)
DADALOĞLU(19.YY)
Tarih ve toplum olaylarını,sade bir dille,yiğitçe ve içli bir söyleyişle dile getirmiştirTürkmenlerin Avşar boyundandır.”Ferman padişahınsa dağlar bizimdir” ifadesinde bulan bir meydan okuyuşun simgesi olmuştur.
Not:Erzurumlu Emrah,Dertli,Bayburtlu Zihni ve Seyrani gibi şairlerde,dil ve söyleyiş bakımından Divan edebiyatının etkisi görülür.Hatta Bayburtlu Zihni aruzla yazdığı şiirleriyle Divan da düzenlemiştir.
AŞIK VEYSEL
Çiçek hastalığı yüzünden gözlerini kaybetti.Sivas’ta Şarkışla’da doğdu.”Dostlar Beni Hatırlasın”,”Sazımdan Sesler” adlı kitapları vardır.
DİVAN EDEBİYATI (KLASİK TÜRK EDB.)
Türklerin İslam kültüründen etkilenmeleriyle oluşmuştur.(Havas edebiyatı,yüksek zümre edebiyatı)adı da verilir.Şairlerin,şiirlerini “Divan” adlı yazma kitaplarda toplamalarından dolayı bu adla anılır daha çok.
Arap ve Fars kültürünün etkisiyle çıkmıştır.11.yy.dan 1860’a kadar ürünler vermiştir.Daha çok şiir ağırlıklı bir edebiyattır.
DİVAN EDEBİYATININ KAYNAKLARI
İslam inançları,islami bilimler,İslam tarihi,tasavvuf felsefesi,terimleri,iran mitolojisi(kişiler,olaylar),Peygamberlerle ilgili öyküler,mucizeler,efsaneler,tarihi,efsanevi,mitolojik kişiler ve olaylar,çağın bilimleri,Türk tarihi ve kültürü,dönemin edebiyatı anlayışı,Arapça,Farsça sözcük ve tamlamalar.
DİVAN ŞİİRİNİN ÖZELLİKLERİ
1.Divan şiirinde dil Osmanlıcadır.16.yy.dan sonra dil ağırlaşır.
2.Toplumla ilgili şiirlere hemen hiç yer verilmemiş,şairler bazen bireysel sorunlarını dile getirmişlerdir.(Fuzuli:şikayetname,Şeyhi:Harname.)Eleştiriler düzene değil,kişiyedir.
3.Konular oldukça sınırlıdır:aşk,kadın,din,tasavvuf,bazen felsefe.
4.Kuralcı bir şiirdir.Konudan çok konunun işlenişi(üslup,anlatım) önemlidir.Anlatım süslü ve sanatlıdır.
5.Kalıplaşmış sözler(mazmunlar) çok kullanılmıştır.
6.Nazım birimi beyittir.
7.Bütün güzelliği değil,parça(beyit)güzelliği vardır.
8.Divan şiirine Türklerin kattığı iki nazım biçimi “tuyug” ve “şarkı” dır
9. Aruz ölçüsü kullanılmıştır.Tam,zengin uyak vardır.”Göz için uyak”
10.Şiirde tasavvuf ve Sebk-i Hindi ve mahallileşme akımlarının etkileri görülür.
11.Divan şiirinde Aşık Paşa,Nedim ve Şeyh Galip heceyle birer şiir denemesi yapmışlardır.
12.Şiirde en küçük nazım birimi tek dizeden oluşur.(Azade mısra,müfred)
13.Nazım biçimleri:Gazel,kaside,mesnevi,müstezat,terkib-i bent,terci-i bent,kıt’a,tuyug,rubai,murabba,musammatlar,şarkı.
DİVAN NESRİNİN ÖZELLİKLERİ
1.Divan edebiyatında nesir ikinci plandadır.;şiir en önemli türdür.Divan nesri “inşa”,nesirle uğraşan kişiler “münşi”,nesirden oluşan eserler de “münşeat” olarak adlandırılır
2.Bir düşünceyi anlatmaktan çok,onu süslü biçimde ifade etmek önemlidir.
3.Cümleler oldukça uzundur.Yer yer çok ağır dil kullanılır.
4.Süslü nesirde “seci” denilen iç uyaklara yer verilmiştir.
5.Noktalama işaretleri yoktur.
6.Sade nesir,süslü nesir,orta nesir olarak üç bölümde incelenir.
Sade Nesir:Halka yöneliktir. Kolay anlaşılır olma amaçtır.Yabancı sözcükler azdır. Evliya Çelebi:Seyahatname,Mercimek Ahmet:Kabus-name,Kul Mesut’un “Kelile ve Dimne” çevirisi ve Katip Çelebi’nin kimi eserleri buna örnektir.
Süslü Nesir:Düşünceler ikinci plandadır.Ustaca söz söylemek önemlidir.Secilere çok yer verilmiş,şiirsel bir dil kullanılmıştır.Sinan Paşa’nın “Tazarru-name’si tipik örnektir.Veysi ve Nergisi gibi sanatçılar da vardır.
Orta Nesir:Daha çok tarihle ilgili kitaplarda,tezkirelerde ve vakanüvislerin(olayları günübirlik yazan kişilerin) eserlerinde rastlanır.Aşıkpaşazade,Naima,Peçevi..gibi tarih yazarlarının eserlerinde görülür.
13.yy:Sultan Veled,Ahmet Fakih,Şeyyad Hamza,Hoca Dehhani
14.yy:Seyyid Nesimi,Ahmedi,Aşık Paşa,Kadı Burhaneddin
15.yy:Şeyhi,Ahmet Paşa,Necati,Ali Şir Nevai,Süleyman Çelebi
16.yy:.Fuzuli,Bağdatlı Ruhi,Taşlıcalı Yahya,Baki
17.yy:Nef’i,Şeyhülislam Yahya,Naili,Nabi
18.yy:Nedim,Şeyh Galip,
19.yy:Enderunlu Vasıf,Leskofçalı Galip
DİVAN EDEBİYATINDA ŞİİRLER İŞLEDİKLERİ KONULARA GÖRE ŞU ADLARI ALIR:
Tevhid: Allah’ın birliği (Kaside,terkib-i Bent,terci-i bent şeklindedir
Münacat:Allah’a yakarış.Genelde kaside biçimindedir.
Naat:Peygamberimizi öven şiirlerdir.Genelde kaside biçimindedir.
Mehdiye:Padişahları,vezirleri övmek için.Kaside biçiminde.
Fahriye:Şairlerin kendilerini ve sanatlarını övdükleri şiirlerdir.
Not: Divan edebiyatında şiirlerin özel bir adı yoktur.Gazel,kaside.. şeklinde başlık taşır.Gazellerde uyak ve rediflere göre,kasidelerde betimleme(tasvir) bölümüne göre yapılır.
DİVAN EDEBİYATIYLA İLGİLİ BAZI ÖNEMLİ TERİMLER
Hamse:Beş mesneviden oluşan eserler topluluğuna denir.
Lugaz:Şiir biçiminde oluşturulan bilmece.
Nazire:Bir şairin,başka bir şairin,şiirine benzeterek-aynı ölçüyle- yazdığı şiir.
Tehzil:Ciddi bir esere gülmece yoluyla nazire yazma.
Sur-name:Sünnet,düğün,şenlik gibi sevinçli olayları anlatan eser.
Gazavat-name:Savaşta gösterilen yiğitlikleri anlatan eser.
Velayet-name:Ermiş kişilerin,evliyaların yaşamlarını anlatan eser.
Şehrengiz:Bir şehrin güzelliklerinden söz eden manzum eser.
Tezkire:Biyografi.Şairlerin hayatı.
Mahlas:Şairlerin şiirde kullandıkları takma ad.
Siyer:Hz.Muhammed’in hayatını anlatan eser.
Tegazzül:Kaside veya mesnevi içine sıkıştırılan gazel.
DİVAN EDEBİYATINDA NAZIM ŞEKİLLERİ
Beyitlerle kurulanlar:
GAZEL:
Divan edebiyatının en çok sevilen şiirleri bu alanda verilmiştir.İlk beyti “matla”,son beyti “makta” denir.En güzel beyti “beytü’l-gazel” (şahbeyit) denir. Son beyitte şairin mahlası yer alır.
Beyitler arasında konu birliği şartı yoktur.Beyit sayısı 5-15 arasında değişir.
aa xa,xa,xa… şeklindedir uyak düzeni.
Bütün beyitlerde aynı konu işleniyorsa,yek-ahenk gazel denir.
Bütün beyitlerin aynı söyleyiş güzelliğine sahip olması ise yek-âvâz gazel denir.
Fuzuli,Baki,Nedim gazelin tanınmış şairleridir.Yahya Kemal,yeni anlayışla bunu denemiştir.
KASİDE
Anlamı “kesfetmek,yönelmek”tir.Belirli bir gaye ile yazılır
Din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılır.Uyak düzeni, gazelinkiyle aynıdır.Ancak gazelden çok uzundur.Şarin mahlasının bulunduğu beyte taç-beyit denir.En güzel beytine beytü’l-kasid denir.
*En az 33,en çok 99 beyit olur.Buna uymayan kasideler de vardır.
Bölümleri vardır:
Nesip (teşbib): Giriş
Girizgâh: Övgüye giriş
Medhiye:Kasidenin sunulduğu kişinin övüldüğü bölüm.
Tegazzül: Aynı ölçü ve uyakta bir gazelin verilmesi
Fahriye:Şairin kendini övdüğü bölüm(Taç)
Dua:
*Kasideler nesip bölümlerinde işlenen konulara göre,Bahariye,İydiyye(bayram) Ramazaniye,Şitaiyye(kış),Sayfiye(yaz);rediflerine göre:su kasidesi,sühan,gül kasidesi gibi isimler alır. Nef’i kasideleriyle ünlüdür.
*Konularına göre adlandırılması:
Tevhit,Münacat,Naat,Methiye,Mersiye,Hicviye,Fahriye,Nazire,Tazmin
*Baki’nin Kanuni Mersiyesi en ünlü mersiye örneklerindendir.
*Nef’i hicviyede önemlidir: Siham-ı Kaza en tanınmışıdır.
Tazmin:Bir dize ya da beytin başka bir şairce herhangi bir nazım biçimine tamamlanmasıdır.
MESNEVİ
Öğüt verici bir olayı anlatan uzun şiirlerdir.Her çeşit konu işlenebilir.Roman ve öykünün yerini tutan bir nazım şeklidir.Beyit sayısı ve konu bakımından sınırı yoktur.Aruzun kısa kalıpları ile yazılır. aa bb cc dd ee.. şeklindedir uyak düzeni.
*Edebiyatımızda ünlü Mesneviler
Ahmedi:İskendername
Süleyman Çelebi:Mevlid
Şeyhi:Harname
Nabi:Hayrabat
Fuzuli:Leyla ile Mecnun
Şeyh Galip:Hüsn ü Aşk
MÜSTEZAT:
“Artık,ziyade mısra” demektir.Gazel tarzında bir nazım şeklidir.Uyak düzeni gazelinki gibidir.Matla beyti yoktur.Gazelde işlenen konular işlenir.
Her beyitte uzun dizelerin sonuna eklenen ziyade adı verilen kısa dizeler yer alır.
KITA:
Genel olarak iki beyitten oluşur.Uyak düzeni xa,xa… şeklindedir.En çok 16 beyit olur.
DÖRTLÜKLERLE OLUŞTURULAN DİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ
1.RUBAİ:
Dört dizeliktir.Uyak düzeni aaxa biçimindedir.İran edebiyatına aittir.En büyük şairi Ömer Hayyam’dır.Türkçede ise Yahya Kemal.
2.TUYUĞ:
Dört dizeliktir.Uyak düzeni rubai gibidir.Aruzun sadece fâilâtün, fâilâtün,fâilün kalıbıyla yazılır.Konu sınırlaması yoktur.
En çok aşk,çekilen acılar ve şarap için söylenmiştir.Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir nazım şeklidir
Kadı Burhanettin,Ali Şir Nevai,Nesimi tuyuğları ile tanınmıştır.
3.ŞARKI:
Besteyle okunmak için yazılır.Dörtlük sayısı 3-5 arasında değişir.Nakaratları vardır.Uyak düzeni abab,cccb,dddb… biçimindedir.Şarkılar aşk şiirleridir.
Türkler edebiyatımıza kazandırmıştır.Nedim şarkı türünün en önemli ismidir.Yeni edebiyatımızda ise Yahya Kemal,şarkı türünü ustalıkla kullanmıştır.
4.MURABBA:
Uyak düzeni aaaa bbba,ccca…biçimindedir.Felsefi konular ve aşk işlenir.Namık Kemal murabba örnekleri vermiştir.
DİĞER NAZIM ŞEKİLLERİ
1.TERKİB-İ BENT:
Bentlerden kurulmuştur.bent bölüm demektir.Her bent 7 ya da 10 beyitten oluşur.Beyit sayısı 5 ile 15 arasında değişir.Bentler birbirine “vasıta beyti” denilen beyitlerle bağlanır.Terkib-i bentlerde vasıta beyti her bentten sonra değişir.
*Bentlerin uyak düzeni gazeldeki gibidir.Felsefi düşünceler,toplumsal konular işlenir.En ünlü ismi Bağdatlı Ruhi’dir.Tanzimat şairi Ziya Paşa da başarılı örnekler v ermiştir.
2.TERCİ-İ BENT:
Şekil olarak terkib-i bent gibidir.Ancak terkib-i bentte sürekli değişen vasıta beyti terci-i bentte aynen tekrar edilir.Vasıta beytin aynen tekrarlanması bütün bentlerde aynı konunun işlenmesini gerektirir.En ünlü terci-i bent yazarı Ziya Paşa’dır.Daha çok felsefi konularda yazılır.Allah’ın kudreti,kainatın sırları,tabiatın zıtlıkları işlenir.
3.TERBİ(DÖRTLEME):
Bir gazelin beyitlerinin üstüne,başka bir şair tarafından aynı ölçü ve uyakla ikişer dize eklenmesiyle oluşur.(aaaa,bbba,ccca,ddda)
4.TAHMİS(BEŞLEME)
Bir gazelin beyitleri üzerine üçer dize eklenmesiyle oluşur.(aaaaa,bbbba,cccca)
5.TAŞTİR:
Tahmisin değişik bir biçimidir.Gazelin beyitlerine üç dize eklenir.Ancak eklenen dizeler,beyitlerin iki dizesi arasına konur.(aaaaa,bbbba,cccca)
6.TESDİS (ALTILAMA)
Gazelin beyitleri üstüne dörder dize eklenmesiyle oluşur.(aaaaaa,bbbbba,ccccca)
7.MUHAMMES
Beş dizelik bentlerden oluşur.(aaaaa,bbbaa,cccaa,dddaa)ya da(aaaaa,bbbba,cccca)Dördüncü ve beşinci dizeler nakarat olarak da tekrarlanabilir.
8.TARDİYE:
Muhammesin özel bir biçimidir.Muhammes,aruzun her kalıbıyla yazıldığı halde tardiye mef’ûlü,mefa’ilün,fa’ülün kalıbıyla yazılır.Her bendin ilk dört dizesi kendi arasında uyaklıdır.
9.MÜSEDDES:
Altı dizelik bentlerden oluşur.(aaaaaa,bbbbba,cccccca)
Nazire:Divan edebiyatında bir şairin başka bir şairin şiirini model alarak aynı uyak,redif ve ölçüde yazdığı benzer şiirdir.Nazire yazan kişi,nazire yazdığı şairin üslubunu beğendiği gösterir.Nazire,eğer şaka ve alay amacıyla yazılırsa buna “tehzil” denir
TÜRK EDEBİYATINDA NAZIM TÜRÜ VE BİÇİMLERİ
“Tür” sözcüğü konu yönünden;biçim sözcüğü de uyak,ölçü ve nazım birimi gibi biçim özellikleri yönünden bir adlandırmadır.
Nazım Biçimleri
A)İslamiyetin Kabulünden önce kullanılan
1.Koşuk
2.Sav(Atasözü)
3.Sagu (Ağıt)
4.Destan
B)İslamiyetin Kabulünden sonra kullanılan
1.Halk Edebiyatı
2.Divan Edebiyatı
HALK EDEBİYATI
1,Aşık Tarzı Halk Edebiyatı
2.Anonim Halk Edebiyat (söyleyeni belli olmayan)
3. Dini-Tasavvufi Halk Edebiyatı
Aşık Tarzı Tekke Edebiyatı
a)Koşma
b)Semai
c)Varsağı
d) Destan
Dini-Tasavvufi Türk Halk Edebiyatı
a)İlahi,
b)Nefes
c)Deme
d)Şathiye
e) Devriye
f)Nutuk
Anonim Türk Halk Edebiyatı
a)Türkü
b)Mani
c)Destan
d) Ninni
e)Ağıt
2.Divan Edebiyatı
A)Beyitle oluşturulan
1.Gazel
2.Kaside
3.Mesnevi
4.Kıt'a
5.Müstezat
B) Dörtlükle/ Bentlerle oluşturulanlar
1.Rubai
2. Şarkı
3. Murabba
4.Tuyug
5.Terkibibent
6.Terciibent
7.Musammatlar
C)Batı Edebiyatından alınanlar
1.Sone
2.Terze-rima
3.Balat
4.Triyola
……………………….
Mani :Halk şiirinin en küçük nazım biçimidir.7 heceli dört dizeden oluşur. aaxa. İlk iki dize temel düşünceye giriştir.temel düşünce son iki dizededir.
İlk dizesinin hece sayısı 7’den az manilere “kesik mani” denir.İki dize daha eklenirse “artık mani” ya da “yedekli mani” denir.
Türkü:Ezgiyle söylenir.Söyleyeni belli olan türküler de vardır.İki bölümden oluşur:Asıl sözlerin olduğu bölüm(bent) ile her bendin sonunda tekrarlanan “nakarat” denen ikinci bölüm.
SONE:
14 dizeliktir. abba-abba-ccd-eed biçimindedir.
Asıl amaç son iki üçlükte söylenir.İlk iki dörtlük konuya hazırlıktır.Bizde ilk kez Cenap Şehabettin tarafından kullanılmıştır.Lirik konular işlenir genelde.(S.Fünun’da)
TERZE-RİMA:
İlk kez S.Fünun’da kullanılmış.üçer mısralık bentlerle kurulur.
aba-bcb-cdc e. İtalyan edebiyatı nazım şekli olup Dante’nin İlahi Komedya’sı böyle yazılmıştır.
TRİYOLE:
On dizeliktir. ab-aaaa-bbbb.
BALAD:
Eski Fransız şiirinde görülür.Acılı aşk öykülerinin anlatıldığı şiirlerdir.Üç uzun kısa bir kısa bentten meydana gelir.Her bendin sonundaki dize nakarat gibi tekrarlanır..Cumhuriyetten sonra kullanılmaya başlanmıştır.
BATI ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI
TANZİMAT EDEBİYATI
Hazırlık Dönemi
Tanzimat edebiyatının hazırlık döneminde ve öncesinde gerçekleşen önemli yenilikler şunlardır:
*İlk resmi gazete olan Takvim-i Vekayi’nin çıkarılması(1831)
*İlk yarı resmi gazete olan Ceride-i Havadis’in çıkarılması(1840)
*Şinasi,Ethem Pertev Paşa gibi sanatçıların Fransız şiirinden yaptıkları çeviriler(1858)
*Hayrullah Efendi’nin “Hikaye-i İbrahim Paşa be-ibrahim-i Gülşeni” adlı oyun denemesi(1844)
*Yusuf Kamil Paşa’nın Fransız yazarı Fenelon’dan 1856’da yaptığı ilk roman çevirisi.
**Tanzimat Edebiyatı,1860’ta Agâh Efendi ile Şinasi’nin çıkardığı Tercüman-ı Ahval gazetesiyle başlar:Bu edebiyatın asıl kurucuları Şinasi,Namık Kemal ve Ziya Paşa’dır.
I.DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI
(1860-1876)Önemli temsilcileri:İbrahim Şinasi,Ahmet Midhat Efendi,Namık Kemal,Ahmet Vefik Paşa,Ziya Paşa,Şemsettin Sami.
Özellikleri
1.Edebiyat halk eğitiminde bir araçtır.Toplum için sanat anlayışı vardır.Bu yüzden sade bir dille yazmak amaçlanmış,ancak başarı gösterilememiştir.
2.Roman,öykü,makale,fıkra,eleştiri,tiyatro,gazete…gibi türler ilk kez edebiyatımıza girmiştir.
3.Edebiyata hak,adalet,eşitlik,özgürlük gibi kavramlar ilk kez girmiştir.
4.Eserler taklit olduğu için teknik yönden zayıftır.
5.Divan şiirinin nazım biçimleri aynen kullanılmış,fakat şiirin içeriği değişmiştir.
6.Genelde aruz ölçüsü kullanılmış,ancak hece ölçüsü de denenmiştir.(Ziya Paşa,Namık Kemal,A.Vefik Paşa,A.Hamit Tahran,Recaizade Ekrem hece ölçüsünü denemiştir.)
7.Şinasi ve A.Vefik Paşa Klasisizmden;Namık Kemal,Ahmet Mithat Efendi ve Şemsettin Sami ise Romantizmden etkilenmişlerdir.
Fransız Edebiyatı örnek alınmıştır.
II.DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI(1876-1895)
Recaizade Mahmut Ekrem:Araba Sevdası
Nabizade Nazım:Karabibik
A.Hamit Tahran:Sahra,Makber
Samipaşazade Sezai:Sergüzeşt
Muallim Naci:
Direktör Âli Bey:
1.Siyasal baskı sebebiyle topluma dönük sanat yapamamışlar,”sanat için sanat”anlayışını benimsemişlerdir.Bu yüzden sade dil anlayışı terk edilmiş,dil ağırlaşmış,sanatlı söyleyişe önem verilmiştir.
2.Tiyatro eserlerini oynanmak için değil,okunmak için yazılmıştır.
3.Divan şiiri nazım biçimleri terk edilmeye başlanmış,Batılı biçimlerin ilk örnekleri verilmiştir.
4.Aruz ölçüsünün kullanımı sürdürülmüş,A.Hamit Tahran bazı tiyatrolarında hece ölçüsünü denemiştir.
5.Roman ve öykü tekniği daha gelişmiş,Batı ölçülerine uygun eserler verilmeye başlanmıştır.
6.Şiirin konusu genişletilmiştir.Felsefi düşünceler şiire konu olmuştur.
7.Gazetecilik eski işlevini yitirmiştir.
8.Bu dönemin şiiri Servet-i Fünun şiirine örnek olmuştur.
9..A.Hamit,romantizmden;S.Sezai,Recaizade Mahmut Ekrem,realizmden,Nabizade Nazım ise Natüralizmden etkilenmişlerdir.
10.Muallim Naci,bu dönemde yaşayıp Divan edebiyatını savunan tek önemli sanatçıdır.
11.1.Dönem şairleri Divan edebiyatını eleştirerek yıkmaya çalışmışlardır.II.Dönem şairleri ise şiiri sanat açısından ele alıp estetiğe önem vermişlerdir.
12.Şiirdeki değişmenin temelini Şinasi atmıştır.Şinasi,yazdığı kasidelerde klasik kasidenin biçimsel özelliklerin dikkate almamıştır.
13.Şiirde konu bütünlüğü esas alınmış,beyitler arasında anlam bütünlüğü sağlanmıştır.
14.Yeni Türk şiirinde doğa betimlemesinin ilk örnekleri verilmiş;A.Hamit Tarhan ilk pastoral şiirleri yazmıştır.
ROMAN VE ÖYKÜ
.Romanda konular günlük yaşamdan ya da tarihten alınmıştır.Duygusal ve acıklı konular ön plandadır.Kişiler tek yönlü ela alınmış,sanatçılar kişiliklerini eserlerine yansıtmışlardır.Kahramanlar İstanbul’un aydın çevrelerinden seçilmiştir.İlk kez Nabizade Nazım,ilk gerçeğine eğilmiş,Anadolu insanının sorunlarını ele almıştır.(Karabibik)
Şemsettin Sami:ilk yerli romanı yazar:Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat.
İlk öykü örnekleri:Letaif-i Rivayat:Ahmet Mithat Efendi.Samipaşazade Sezai’nin yazdığı “Küçük Şeyler” adlı öykü kitabı Batı ölçülerine daha uygundur.
İlk edebi romanımız:Namık Kemal:İntibah.
İlk tarihi romanımız:Cezmi:Namık Kemal.Realist akıma uygun ilk eser:Recaizade Mahmut Ekrem:Araba Sevdası.
TİYATRO
Şinasi ilk yerli oyunu yazmıştır:Şair Evlenmesi.(1860)A.Vefik Paşa,Moliere’den yaptığı çevirilerle tanınmıştır.
Namık Kemal ve A.Hamit Tarhan,tiyatro türünde en çok eser veren yazarlardır.Namık Kemal,tiyatroyu eğlencelerin en faydalısı olarak görmüş,halkı eğitmenin önemli bir aracı saymıştır.A.Hamid,,oynanmak için değil,oynanmak için yazmıştır.Âli Bey de tiyatroya hizmet edenlerdendir.
ELEŞTİRİ
Eleştiri türünün öncüleri Ziya Paşa ve Namık Kemal’dir.Ziya Paşa:Şiir ve İnşa(Divan edebiyatını kötüler)”Harabat Mukaddimesi”nde halk edebiyatını kötüler,Divan edebiyatını yüceltir.
N.Kemal:Ziya Paşa’nın Divan edebiyatıyla ilgili görüşlerini “Tahrib-i Harabat” ve “Takip” adlı eserlerinde eleştirir;Divan edebiyatına karşı çıkar.
Recaizade Mahmut Ekrem:Talim-i Edebiyat.,Zemzeme,Takdir-i Elhan.
Muallim Naci:Demdeme.
Muallim Naci ile Recaizade arasındaki eski-yeni kavgası meşhurdur.
GAZETECİLİK
İlk resmi gazete:Takvim-i Vekayi’dir(1831)
Ceride-i Havadis yarı resmi bir gazetedir.(W.Churchill tarafından çıkarılmıştır)
İlk özel gazete:Şinasi-Agâh Efendi:Tercüman-ı Ahval.(1860)Şinasi tek başına tasvir-i Efkar’ı çıkarmış,bu gazetenin yönetimini bir süre sonra Namık Kemal üstlenmiştir.
Muhbir,Hürriyet,Basiret,İbret,Devir diğer gazetelerdir.
SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI(EDEBİYAT-I CEDİDE)
Servet-i Fünun adlı derginin etrafında toplanan yazarların oluşturduğu bir edebiyattır.Edebiyatımız tamamen Batıya yönelir.Bu açıdan S.Fünun edebiyatı bir başlangıçtır.
II:Abdülhamit’in iktidar olduğu yıllarda ürün vermiştir.1901’de Hüseyin Cahit Yalçın,Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” makalesini S.Fünun’da yayımlar.Bunun üzerine dergi kapatılır;topluluk dağılır.
Temsilcileri:Tevfik Fikret,Cenap Şehabettin,Halit Ziya,Mehmet Rauf,Hüseyin Cahit,Celal Sahir,Ahmet Hikmet Müftüoğlu,Süleyman Nazif,Hüseyin Suat,Hüseyin Siret,Faik Ali.Uyarı:Bu topluluğga katılmayan,bağımsız kalan sanatçılar:Hüseyin Rahmi,Ahmet Rasim.
ORTAK ÖZELLİKLER
1.Hemen hepsi Batı kültürüyle yetişmiş sanatçılardır;birkaç dil bilirler.
2.Fransız edebiyatını yakından izlediler.Fransız edebiyatının ve Batılı akımların etkileri görülür.
3.Divan edebiyatını-aruz ölçüsü dışında- tamamen reddettiler..Doğu kültürünü iyi bilmezler ve Divan şiirinden hoşlanmazlar.
4.”Sanat için sanat”.Bireysel sorunları dile getirdiler.
5.II:Abdülhamit’ten ve dönemi siyasal koşullarından nefret ederler.
ŞİİR
1.Şiirin konusu iyice genişlettiler.
2.Aruz ölçüsü kullanılmış,hece küçümsenmiştir.T.Fikret heceyi denemiştir.
Aruz ölçüsü Türkçeye başarıyla uygulandı.
3.Şiir nesre yaklaştırılmıştır.
4.Divan şiiri nazım biçimleri tamamen bırakılmış,müstezat serbestleştirilmiştir.(Sone
terze-rima ilk kez kullanılmıştır.
5.Bütün güzelliğine önem verildi.
6.Divan ve Tanzimat edebiyatındaki “göz için kafiye” anlayışı yıkılmış;”kulak için kafiye” görüşü benimsenmiştir.
7.Dil,çok ağır ve sanatlıdır
8.Edebiyatımızda ilk kez “mensur şiir” örnekleri bu dönemde verilmiştir.(Halit Ziya)
9.Parnasizm ve sembolizm akımları etkili olur
ÖYKÜ VE ROMAN
Çağdaş Fransız edebiyatı örnek alındı.Realizm ve natüralizmin etkileri vardır.İstanbul’un aydın çevreleri ile saray ve konak yaşamı konu edinilmiştir.İçinde yaşadıkları çevreyi anlatmışlardır.”Ev içi” ile ilgilenmişlerdir.Öykülerde sıradan kişilere ve halkın yaşantısına daha çok yer verilmiş.Gerçekçi akımların gereği olarak sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir.Teknik yönü sağlam romanlar yazıldı.Dil ve üslupta hatalı bulunmuşlardır.Dil ve üslupta aydınlara hitap eden bir anlayış benimsenmiştir.
TİYATRO
Oynanmasına izin verilmeyeceğini bildikleri için tiyatro eseri yazmamışlardır.Tiyatro alanında bir iki eser veren Halit Ziya bu türde başarılı değildir.Mehmet Rauf(Pençe,Cidal),C.Şehabettin(Yalan,Körebe)
ELEŞTİRİ
Edebiyat eleştirisiyle ilgilenen tek sanatçı Ahmet Şuayp’tır.Fransız eleştirmeni Hippolyte Taine’den etkilenir.Nesnel olmaya çalışır.
FECR-İ ÂTİ(1901-1908)
Temsilcileri
Ahmet Haşim,Refik Halit Karay,Yakup Kadri Karaosmanoğlu,Emin Bülent Serdaroğlu,Tahsin Nahit,Faik Ali Ozansoy,Celal Sahirr,Fuat Köprülü,Hamdullah Suphi Tanrıöver,Şehabettin Süleyman,Cemil Süleyman,Ali Canip Yöntem,İzzet Melih.
*Faik Ali’nin önerisiyle Fecr-i Ati adını benimsedi topluluk.Ama uzun ömürlü olamadı.Milli edebiyat hareketinin doğuşuyla dağılıp gitti.(1912)
1.S.Fünun’a tepki olarak ortaya çıkmışlar,ama bunu açık seçik ortaya koyamamışlardır.S.Fünun’un bir uzantısı olarak kalmışlardır.
2.”Sanat şahsi ve muhteremdir” ilkesiyle hareket ettiler;şiirde Sembolizmi,öykü ve romanda Maupassant’ı tiyatroda H.İbsen’i örnek aldılar.
3.Sanatçıların her biri yalnız kendi duyuşuna,beğenisine göre bir güzellik yaratma çabası içine girmiştir.
4..Duyuş,düşünüş,üslup ve sanat anlayışında S.Fünun sanatçılarını taklit etmişler,şiirde ağır bir dil kullanmışlardır.
5.Aruz ölçüsünü esas aldılar;serbest müstezat,sone,terze-rima nazım biçimleriyle yazmışlardır.
6.Aşk ve doğa konuları üzerinde durmuşlar;duygulu,romantik bir aşktan söz etmişler,gerçeğe uygun düşmeyen doğa betimlemeleri yapmışlardır.
7.S.Fünuncuların Batı edebiyatını yeterince tanıyamadıklarını söylemişler,Batıdaki akımlardan ve görüşlerden genişçe yararlanmak amacı güttüklerini belirtmişlerdir.S.Fünun edebiyatını aşacaklarını iddia etmişlerdir.
ŞİİR
S.Fünun’a tepki olarak çıkmışlar,ama onlardan farklı bir şiir çizgisine ulaşamamışlardır.Sembolizm ve Empresyonizm akımları etkili olmuş.Duygusal söyleyiş ağır basar.Ölçü aruzdur.
TİYATRO
1908’de II.Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte tiyatro canlılık kazandı,ama önemli bir gelişme gösteremedi.
ÖYKÜ VE ROMAN
Dil konusunda S.Fünun’u izledikleri için pek başarılı olamadılar.Yapmacıklığa düştüler.Realizm ve natüralizm etkileri vardır.
MİLLİ EDEBİYAT
Türk milliyetçiliği düşüncesinin edebiyatta yansıması olarak değerlendirilebilir.Yabancı etkilerden uzak olmayı,milli kaynaklardan beslenmeyi ilke edinmişlerdir.
Batıcılık,Osmanlıcılık,İslamcılık ve Türkçülük akımları vardı bu dönemde.Türkçülük,Milli Edebiyat akımının doğmasına yol açtı.Bu akımın kökleri Tanzimat dönemine kadar götürülebilir.(Ahmet Vefik Paşa,Semsettin Sami,Ahmet Cevdet Paşa)
Mili Edebiyat adıyla anılan bu akımı asıl başlatanlarsa,Selanik’te çıkardıkları Genç Kalemler dergisiyle Ömer Seyfettin,Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp’tir.Ömer Seyfettin’in “Yeni Lisan” başlıklı yazısı,bu edebiyatın bildirgesi gibidir.
Bu akımın gelişmesini sağlayan dergi ve gazeteler
Çocuk Bahçesi,Türk Derneği,Genç Kalemler,Türk Yurdu,Halka Doğru ve Türk Sözü,Yeni Mecmua,Dergah.
Milli Mücadele Dönemi Edebiyatı(1911-1922 arası)
Bu dönemin en önemli isimleri:Yahya Kemal,Yakup Kadri,Halide Nusret Zorlutuna,Ruşen Eşref Ünaydın,İsmail Habip Sevük,Halide Edip Adıvar,Hamdullah Suphi Tanrıöver,Falih Rıfkı Atay.
Milli Edebiyat Akımının İlkeleri
1.Halkın konuştuğu Türkçeyi konuşmak(İst.ağzı)
2.Aruz yerine heceyi benimsemek
3.Yerli hayatı ve milli tarihle ilgili konuları işlemek
4.Halk edebiyatı biçimlerinden yararlanmak.
Milli Edebiyatın Önemli Temsilcileri
Mehmet Emin Yurdakul,Yakup Kadri,Ö.Seyfettin,Refik Halit,Ziya Gökalp,Ali Canip Yöntem,Halide Nusret Zorlutuna,Halide Edip,Rıza Tevfik,Reşat Nuri,Faruz Nafiz Çamlıbel,Ruşen Eşref Ünaydın,Orhan Seyfi Orhon,Peyami Safa,Enis Behiç Koryürek,Memduh Şevket Esendal,Yusuf Ziya ortaç,Halikarnas Balıkçısı,Halit Fahri Ozansoy,A.Sinasi Hisar.
*Şiirde “Beş Hececiler” topluluğu önemli bir çıkış olmuştur.
BEŞ HECECİLER
1917’den sonra çıktı.Milli Edebiyat’a bağlıdırlar.Orhan Seyfi Orhon,Faruz Nafiz,Halit Fahri,Enis Behiç Koryürek,Yusuf Ziya ortaç.
Bu şairlerin eserlerinde şu özellikler görülür:
1.Bireysel konuları ve yurt güzelliklerini anlatma
2.Anadolu’ya romantik bir tutumla yaklaşma.
3.Sade bir dille yazma
4.Hece ölçüsünü kullanma ve Halk şiiri geleneğinden yararlanma.
MİLLİ EDEBİYATTA ÖYKÜ VE ROMAN
1.Anadolu’ya açılmış,yurt sorunları gözleme dayalı olarak anlatılmıştır.
2.Yakup Kadri,Reşat Nuri,Refik Halit ve Halide Edip gibi yazarların öncülüğünde “memleket edebiyatı” çığırı açılmıştır.
3.Yalın ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.
4.Öykü ve roman tekniği çok gelişmiştir.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
1923-1940 arası Türk Edebiyatı
1940 sonrası(son dönem) Türk edebiyatı
1923-1940 YILLARI ARASI TÜRK EDEBİYATI
Cumhuriyetin ilan edilmesiyle başlayan siyasal ve toplumsal değişimler edebiyatımızı etkilemiştir.
.Milli edebiyat akımıyla başlayan Anadolu’ya ve halkın sorunlarına yönelinmiş,ilgi çoğalmıştır..Kurtuluş Savaşının izleri görülür eserlerde.Dil genelde sadedir.Anadolu insanının konuşmasına daha çok yer verilmiştir.Halk şiirinden yararlanılmış,hece ölçüsü kullanılmıştır.Her türde eserler yazılmıştır.
a)MEMLEKET EDEBİYATI
Ziya Gökalp ve Mehmet Emin gibi sanatçılar tarafından temeli atılmıştır.İyimser bir psikoloji ile şiirler yazmışlar,ama Anadolu’nun sorunlarını köklü bir biçimde dile getirememişlerdir.Yakup Kadri,Halide Edip,Reşat Nuri’nin eserlerinde Anadolu’ya daha tutarlı bir bakış vardır,daha ciddidir.
İstiklal Savaşı başlı başına bir konudur.
Kurtuluş Savaşını Konu Edinen Romanlar:
Ateşten Gömlek,Vurun Kahpeye:Halide Edip Adıvar
Yaban:Yakup Kadri.Yorgun Savaşçı:Kemal Tahir.Kalpaklılar,Doludizgin:Samim Kocagöz.
Küçük Ağa:Tarık Buğra.
Toz Duman İçinde:Talip Apaydın.
b)MİSTİK-RUHÇU EDEBİYAT ANLAYIŞI
Necip Fazıl,,Peyami Safa,Asaf Halet Çelebi.Manevi değerlere ve ruhun üstünlüğü ilkesine büyük önem vermiş,bu doğrultuda eserler vermişlerdir.Maddeci(materyalist) dünya görüşüne karşı çıktı.Ahmet Hamdi Tanpınar,Abdülhak Şinası Hisar gibi sanatçılar da rüya,hayal ve hatıralara yönelmişlerdir.
c)YEDİ MEŞALECİLER
1928.Milli Edebiyatçılara tepki olarak ortaya çıkarlar ve şu görüşleri savunurlar:
*Sanat,sanat için olmalıdır.
*Edebiyatta daima”yenilik,içtenlik,canlılık” peşinde olmalıdır.
*Sanatçılar geleneksel temalar yerine yeni temalar bulup işlemelidir.
*Batılı ilkelerle sanat yapılmalıdır.
Sanatçılar:Kenan Hulusi Koray,Cevdet Kudret Solok,Muammer Lütfi Bahşi,Sabri Esat Siyavuşgil,Yaşar Nabi Nayır,Vasfi Mahir Kocatürk,,Ziya Osman Saba.
d)SERBEST ŞİİR ANLAYIŞI
En büyük temsilcisi Nazım Hikmet’tir.Mayakovski’den etkilenmiştir.
1940 SONRASI TÜRK EDEBİYATI
A)GARİPÇİLER (I.YENİ HAREKETİ)
Geleneksel şiir anlayışına tepki olarak çıkarlar.1941’de yayımladıkları “Garip” adlı kitapta yayımlarlar.Öncüleri:Orhan Veli Kanık,Melih Cevdet Anday,Oktay Rıfat Horozcu.
Şiir Anlayışları
1.Şiir,ölçüden ve uyaktan kurtarılmalıdır.
2.Şiirde asıl olan söyleyiştir.Dildeki her sözcük şiire girmeli,şairane sözlerden kaçınmalıdır.Şiir dili halkın konuştuğu dil olmalıdır.
3.Şiirde edebi sanatlara yer verilmemelidir.
4.Şiirde esprili,nükteli,şaşırtmaya dayalı bir anlayış benimsenebilir.
5.Günlük yaşamdaki her şey şiirin konusu olabilir.Şiirde en basit,en sıradan insanlar ve olaylardan söz edilebilir.
Garipçilerin kuramcısı Orhan Veli’dir.Diğer ikisi onun ölümünden sonra yeni bir şiir söyleyişi geliştirmiştir.
Batı edebiyatındaki Sürrealizm akımından da bir ölçüde etkilenen Birinci Yeni Hareketinin görüşleri “garip” karşılandığı için bu topluluk Garipçiler olarak adlandırılmıştır.
1950’lere doğru bu şiir anlayışı tıkanmıştır.
b)İKİNCİ YENİ HAREKETİ
1950’den sonra Garip hareketine tepki olarak ortaya çıkan bu akımın başlıca temsilcileri şunlardır:Cemal Süreya,Edip Cansever,Sezai Karakoç,Ece Ayhan,Turgut Uyar,İlhan Berk,Ülkü Tamer.
Şiir anlayışı şudur:
1.imgeye kapıları yeniden ve sonuna kadar açmak
2.Edebi sanatlara özgürlük tanımak
3.”Basitlik,aleladelik ve sadelik”ten ayrılmak
4.Konuşma diline sırt çevirmek
5.Halk kültüründen uzaklaşmak,”folklor”dan uzaklaşmak
6.Nükte,şaşırtma ve tekerlemeden kaçmak
7.Şiiri akıldan ve anlamdan uzaklaştırmak
8.Duyguya ve çağrışımlara yaslanmak
9.Konuyu,hikayeyi,olayı atmak
10.Aydınlara seslenmek
c)HİSARCILAR
1950’den sonra Mehmet Çınarlı’nın çıkardığı Hisar dergisi çevresinde toplanırlar.Garipçilere tepki göstermişler;milli,manevi değerlere dayalı bir şiir anlayışı ortaya koymuşlardır.Şiirde ölçü,uyak gibi öğeleri önemseyen;aşk,doğa ve yurt sevgisi…temalarını işlerler
Temsilcileri:Mehmet Çınarlı,İlhan Geçer,Munis Faik Ozansoy,Mustafa Necati Karaer,Yavuz Bülent Bakiler…
*1940’tan sonraki dönemde Fazıl Hüsnü Dağlarca,Behçet Necatigil,Zeki Ömer Defne gib şairler sözü edilen topluluklara katılmamış,bağımsız kalmışlardır.Yine bu dönemde Attile İlhan,kendine özgü bir şiir anlayışı geliştiren önemli bir şairdir.
d)TOPLUMSAL GERÇEKÇİLER
Halka,köye,köylü sorunlarına yönelip gözlemci bir gerçekçilikle eser vermişlerdir.Daha çok sosyalist dünya görüşünden yola çıkmışlar,sanatı bu görüşü yayma doğrultusunda kullanmışlardır.Konuşma diliyle yazmışlardır.
Temsilcileri:Yaşar Kemal,Orhan Kemal,Kemal Tahir,Necati Cumalı,Haldun Taner
Hazırlık Dönemi
Tanzimat edebiyatının hazırlık döneminde ve öncesinde gerçekleşen önemli yenilikler şunlardır:
*İlk resmi gazete olan Takvim-i Vekayi’nin çıkarılması(1831)
*İlk yarı resmi gazete olan Ceride-i Havadis’in çıkarılması(1840)
*Şinasi,Ethem Pertev Paşa gibi sanatçıların Fransız şiirinden yaptıkları çeviriler(1858)
*Hayrullah Efendi’nin “Hikaye-i İbrahim Paşa be-ibrahim-i Gülşeni” adlı oyun denemesi(1844)
*Yusuf Kamil Paşa’nın Fransız yazarı Fenelon’dan 1856’da yaptığı ilk roman çevirisi.
**Tanzimat Edebiyatı,1860’ta Agâh Efendi ile Şinasi’nin çıkardığı Tercüman-ı Ahval gazetesiyle başlar:Bu edebiyatın asıl kurucuları Şinasi,Namık Kemal ve Ziya Paşa’dır.
I.DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI
(1860-1876)Önemli temsilcileri:İbrahim Şinasi,Ahmet Midhat Efendi,Namık Kemal,Ahmet Vefik Paşa,Ziya Paşa,Şemsettin Sami.
Özellikleri
1.Edebiyat halk eğitiminde bir araçtır.Toplum için sanat anlayışı vardır.Bu yüzden sade bir dille yazmak amaçlanmış,ancak başarı gösterilememiştir.
2.Roman,öykü,makale,fıkra,eleştiri,tiyatro,gazete…gibi türler ilk kez edebiyatımıza girmiştir.
3.Edebiyata hak,adalet,eşitlik,özgürlük gibi kavramlar ilk kez girmiştir.
4.Eserler taklit olduğu için teknik yönden zayıftır.
5.Divan şiirinin nazım biçimleri aynen kullanılmış,fakat şiirin içeriği değişmiştir.
6.Genelde aruz ölçüsü kullanılmış,ancak hece ölçüsü de denenmiştir.(Ziya Paşa,Namık Kemal,A.Vefik Paşa,A.Hamit Tahran,Recaizade Ekrem hece ölçüsünü denemiştir.)
7.Şinasi ve A.Vefik Paşa Klasisizmden;Namık Kemal,Ahmet Mithat Efendi ve Şemsettin Sami ise Romantizmden etkilenmişlerdir.
Fransız Edebiyatı örnek alınmıştır.
II.DÖNEM TANZİMAT EDEBİYATI(1876-1895)
Recaizade Mahmut Ekrem:Araba Sevdası
Nabizade Nazım:Karabibik
A.Hamit Tahran:Sahra,Makber
Samipaşazade Sezai:Sergüzeşt
Muallim Naci:
Direktör Âli Bey:
1.Siyasal baskı sebebiyle topluma dönük sanat yapamamışlar,”sanat için sanat”anlayışını benimsemişlerdir.Bu yüzden sade dil anlayışı terk edilmiş,dil ağırlaşmış,sanatlı söyleyişe önem verilmiştir.
2.Tiyatro eserlerini oynanmak için değil,okunmak için yazılmıştır.
3.Divan şiiri nazım biçimleri terk edilmeye başlanmış,Batılı biçimlerin ilk örnekleri verilmiştir.
4.Aruz ölçüsünün kullanımı sürdürülmüş,A.Hamit Tahran bazı tiyatrolarında hece ölçüsünü denemiştir.
5.Roman ve öykü tekniği daha gelişmiş,Batı ölçülerine uygun eserler verilmeye başlanmıştır.
6.Şiirin konusu genişletilmiştir.Felsefi düşünceler şiire konu olmuştur.
7.Gazetecilik eski işlevini yitirmiştir.
8.Bu dönemin şiiri Servet-i Fünun şiirine örnek olmuştur.
9..A.Hamit,romantizmden;S.Sezai,Recaizade Mahmut Ekrem,realizmden,Nabizade Nazım ise Natüralizmden etkilenmişlerdir.
10.Muallim Naci,bu dönemde yaşayıp Divan edebiyatını savunan tek önemli sanatçıdır.
11.1.Dönem şairleri Divan edebiyatını eleştirerek yıkmaya çalışmışlardır.II.Dönem şairleri ise şiiri sanat açısından ele alıp estetiğe önem vermişlerdir.
12.Şiirdeki değişmenin temelini Şinasi atmıştır.Şinasi,yazdığı kasidelerde klasik kasidenin biçimsel özelliklerin dikkate almamıştır.
13.Şiirde konu bütünlüğü esas alınmış,beyitler arasında anlam bütünlüğü sağlanmıştır.
14.Yeni Türk şiirinde doğa betimlemesinin ilk örnekleri verilmiş;A.Hamit Tarhan ilk pastoral şiirleri yazmıştır.
ROMAN VE ÖYKÜ
.Romanda konular günlük yaşamdan ya da tarihten alınmıştır.Duygusal ve acıklı konular ön plandadır.Kişiler tek yönlü ela alınmış,sanatçılar kişiliklerini eserlerine yansıtmışlardır.Kahramanlar İstanbul’un aydın çevrelerinden seçilmiştir.İlk kez Nabizade Nazım,ilk gerçeğine eğilmiş,Anadolu insanının sorunlarını ele almıştır.(Karabibik)
Şemsettin Sami:ilk yerli romanı yazar:Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat.
İlk öykü örnekleri:Letaif-i Rivayat:Ahmet Mithat Efendi.Samipaşazade Sezai’nin yazdığı “Küçük Şeyler” adlı öykü kitabı Batı ölçülerine daha uygundur.
İlk edebi romanımız:Namık Kemal:İntibah.
İlk tarihi romanımız:Cezmi:Namık Kemal.Realist akıma uygun ilk eser:Recaizade Mahmut Ekrem:Araba Sevdası.
TİYATRO
Şinasi ilk yerli oyunu yazmıştır:Şair Evlenmesi.(1860)A.Vefik Paşa,Moliere’den yaptığı çevirilerle tanınmıştır.
Namık Kemal ve A.Hamit Tarhan,tiyatro türünde en çok eser veren yazarlardır.Namık Kemal,tiyatroyu eğlencelerin en faydalısı olarak görmüş,halkı eğitmenin önemli bir aracı saymıştır.A.Hamid,,oynanmak için değil,oynanmak için yazmıştır.Âli Bey de tiyatroya hizmet edenlerdendir.
ELEŞTİRİ
Eleştiri türünün öncüleri Ziya Paşa ve Namık Kemal’dir.Ziya Paşa:Şiir ve İnşa(Divan edebiyatını kötüler)”Harabat Mukaddimesi”nde halk edebiyatını kötüler,Divan edebiyatını yüceltir.
N.Kemal:Ziya Paşa’nın Divan edebiyatıyla ilgili görüşlerini “Tahrib-i Harabat” ve “Takip” adlı eserlerinde eleştirir;Divan edebiyatına karşı çıkar.
Recaizade Mahmut Ekrem:Talim-i Edebiyat.,Zemzeme,Takdir-i Elhan.
Muallim Naci:Demdeme.
Muallim Naci ile Recaizade arasındaki eski-yeni kavgası meşhurdur.
GAZETECİLİK
İlk resmi gazete:Takvim-i Vekayi’dir(1831)
Ceride-i Havadis yarı resmi bir gazetedir.(W.Churchill tarafından çıkarılmıştır)
İlk özel gazete:Şinasi-Agâh Efendi:Tercüman-ı Ahval.(1860)Şinasi tek başına tasvir-i Efkar’ı çıkarmış,bu gazetenin yönetimini bir süre sonra Namık Kemal üstlenmiştir.
Muhbir,Hürriyet,Basiret,İbret,Devir diğer gazetelerdir.
SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI(EDEBİYAT-I CEDİDE)
Servet-i Fünun adlı derginin etrafında toplanan yazarların oluşturduğu bir edebiyattır.Edebiyatımız tamamen Batıya yönelir.Bu açıdan S.Fünun edebiyatı bir başlangıçtır.
II:Abdülhamit’in iktidar olduğu yıllarda ürün vermiştir.1901’de Hüseyin Cahit Yalçın,Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” makalesini S.Fünun’da yayımlar.Bunun üzerine dergi kapatılır;topluluk dağılır.
Temsilcileri:Tevfik Fikret,Cenap Şehabettin,Halit Ziya,Mehmet Rauf,Hüseyin Cahit,Celal Sahir,Ahmet Hikmet Müftüoğlu,Süleyman Nazif,Hüseyin Suat,Hüseyin Siret,Faik Ali.Uyarı:Bu topluluğga katılmayan,bağımsız kalan sanatçılar:Hüseyin Rahmi,Ahmet Rasim.
ORTAK ÖZELLİKLER
1.Hemen hepsi Batı kültürüyle yetişmiş sanatçılardır;birkaç dil bilirler.
2.Fransız edebiyatını yakından izlediler.Fransız edebiyatının ve Batılı akımların etkileri görülür.
3.Divan edebiyatını-aruz ölçüsü dışında- tamamen reddettiler..Doğu kültürünü iyi bilmezler ve Divan şiirinden hoşlanmazlar.
4.”Sanat için sanat”.Bireysel sorunları dile getirdiler.
5.II:Abdülhamit’ten ve dönemi siyasal koşullarından nefret ederler.
ŞİİR
1.Şiirin konusu iyice genişlettiler.
2.Aruz ölçüsü kullanılmış,hece küçümsenmiştir.T.Fikret heceyi denemiştir.
Aruz ölçüsü Türkçeye başarıyla uygulandı.
3.Şiir nesre yaklaştırılmıştır.
4.Divan şiiri nazım biçimleri tamamen bırakılmış,müstezat serbestleştirilmiştir.(Sone
terze-rima ilk kez kullanılmıştır.
5.Bütün güzelliğine önem verildi.
6.Divan ve Tanzimat edebiyatındaki “göz için kafiye” anlayışı yıkılmış;”kulak için kafiye” görüşü benimsenmiştir.
7.Dil,çok ağır ve sanatlıdır
8.Edebiyatımızda ilk kez “mensur şiir” örnekleri bu dönemde verilmiştir.(Halit Ziya)
9.Parnasizm ve sembolizm akımları etkili olur
ÖYKÜ VE ROMAN
Çağdaş Fransız edebiyatı örnek alındı.Realizm ve natüralizmin etkileri vardır.İstanbul’un aydın çevreleri ile saray ve konak yaşamı konu edinilmiştir.İçinde yaşadıkları çevreyi anlatmışlardır.”Ev içi” ile ilgilenmişlerdir.Öykülerde sıradan kişilere ve halkın yaşantısına daha çok yer verilmiş.Gerçekçi akımların gereği olarak sanatçılar eserlerinde kişiliklerini gizlemişlerdir.Teknik yönü sağlam romanlar yazıldı.Dil ve üslupta hatalı bulunmuşlardır.Dil ve üslupta aydınlara hitap eden bir anlayış benimsenmiştir.
TİYATRO
Oynanmasına izin verilmeyeceğini bildikleri için tiyatro eseri yazmamışlardır.Tiyatro alanında bir iki eser veren Halit Ziya bu türde başarılı değildir.Mehmet Rauf(Pençe,Cidal),C.Şehabettin(Yalan,Körebe)
ELEŞTİRİ
Edebiyat eleştirisiyle ilgilenen tek sanatçı Ahmet Şuayp’tır.Fransız eleştirmeni Hippolyte Taine’den etkilenir.Nesnel olmaya çalışır.
FECR-İ ÂTİ(1901-1908)
Temsilcileri
Ahmet Haşim,Refik Halit Karay,Yakup Kadri Karaosmanoğlu,Emin Bülent Serdaroğlu,Tahsin Nahit,Faik Ali Ozansoy,Celal Sahirr,Fuat Köprülü,Hamdullah Suphi Tanrıöver,Şehabettin Süleyman,Cemil Süleyman,Ali Canip Yöntem,İzzet Melih.
*Faik Ali’nin önerisiyle Fecr-i Ati adını benimsedi topluluk.Ama uzun ömürlü olamadı.Milli edebiyat hareketinin doğuşuyla dağılıp gitti.(1912)
1.S.Fünun’a tepki olarak ortaya çıkmışlar,ama bunu açık seçik ortaya koyamamışlardır.S.Fünun’un bir uzantısı olarak kalmışlardır.
2.”Sanat şahsi ve muhteremdir” ilkesiyle hareket ettiler;şiirde Sembolizmi,öykü ve romanda Maupassant’ı tiyatroda H.İbsen’i örnek aldılar.
3.Sanatçıların her biri yalnız kendi duyuşuna,beğenisine göre bir güzellik yaratma çabası içine girmiştir.
4..Duyuş,düşünüş,üslup ve sanat anlayışında S.Fünun sanatçılarını taklit etmişler,şiirde ağır bir dil kullanmışlardır.
5.Aruz ölçüsünü esas aldılar;serbest müstezat,sone,terze-rima nazım biçimleriyle yazmışlardır.
6.Aşk ve doğa konuları üzerinde durmuşlar;duygulu,romantik bir aşktan söz etmişler,gerçeğe uygun düşmeyen doğa betimlemeleri yapmışlardır.
7.S.Fünuncuların Batı edebiyatını yeterince tanıyamadıklarını söylemişler,Batıdaki akımlardan ve görüşlerden genişçe yararlanmak amacı güttüklerini belirtmişlerdir.S.Fünun edebiyatını aşacaklarını iddia etmişlerdir.
ŞİİR
S.Fünun’a tepki olarak çıkmışlar,ama onlardan farklı bir şiir çizgisine ulaşamamışlardır.Sembolizm ve Empresyonizm akımları etkili olmuş.Duygusal söyleyiş ağır basar.Ölçü aruzdur.
TİYATRO
1908’de II.Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte tiyatro canlılık kazandı,ama önemli bir gelişme gösteremedi.
ÖYKÜ VE ROMAN
Dil konusunda S.Fünun’u izledikleri için pek başarılı olamadılar.Yapmacıklığa düştüler.Realizm ve natüralizm etkileri vardır.
MİLLİ EDEBİYAT
Türk milliyetçiliği düşüncesinin edebiyatta yansıması olarak değerlendirilebilir.Yabancı etkilerden uzak olmayı,milli kaynaklardan beslenmeyi ilke edinmişlerdir.
Batıcılık,Osmanlıcılık,İslamcılık ve Türkçülük akımları vardı bu dönemde.Türkçülük,Milli Edebiyat akımının doğmasına yol açtı.Bu akımın kökleri Tanzimat dönemine kadar götürülebilir.(Ahmet Vefik Paşa,Semsettin Sami,Ahmet Cevdet Paşa)
Mili Edebiyat adıyla anılan bu akımı asıl başlatanlarsa,Selanik’te çıkardıkları Genç Kalemler dergisiyle Ömer Seyfettin,Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp’tir.Ömer Seyfettin’in “Yeni Lisan” başlıklı yazısı,bu edebiyatın bildirgesi gibidir.
Bu akımın gelişmesini sağlayan dergi ve gazeteler
Çocuk Bahçesi,Türk Derneği,Genç Kalemler,Türk Yurdu,Halka Doğru ve Türk Sözü,Yeni Mecmua,Dergah.
Milli Mücadele Dönemi Edebiyatı(1911-1922 arası)
Bu dönemin en önemli isimleri:Yahya Kemal,Yakup Kadri,Halide Nusret Zorlutuna,Ruşen Eşref Ünaydın,İsmail Habip Sevük,Halide Edip Adıvar,Hamdullah Suphi Tanrıöver,Falih Rıfkı Atay.
Milli Edebiyat Akımının İlkeleri
1.Halkın konuştuğu Türkçeyi konuşmak(İst.ağzı)
2.Aruz yerine heceyi benimsemek
3.Yerli hayatı ve milli tarihle ilgili konuları işlemek
4.Halk edebiyatı biçimlerinden yararlanmak.
Milli Edebiyatın Önemli Temsilcileri
Mehmet Emin Yurdakul,Yakup Kadri,Ö.Seyfettin,Refik Halit,Ziya Gökalp,Ali Canip Yöntem,Halide Nusret Zorlutuna,Halide Edip,Rıza Tevfik,Reşat Nuri,Faruz Nafiz Çamlıbel,Ruşen Eşref Ünaydın,Orhan Seyfi Orhon,Peyami Safa,Enis Behiç Koryürek,Memduh Şevket Esendal,Yusuf Ziya ortaç,Halikarnas Balıkçısı,Halit Fahri Ozansoy,A.Sinasi Hisar.
*Şiirde “Beş Hececiler” topluluğu önemli bir çıkış olmuştur.
BEŞ HECECİLER
1917’den sonra çıktı.Milli Edebiyat’a bağlıdırlar.Orhan Seyfi Orhon,Faruz Nafiz,Halit Fahri,Enis Behiç Koryürek,Yusuf Ziya ortaç.
Bu şairlerin eserlerinde şu özellikler görülür:
1.Bireysel konuları ve yurt güzelliklerini anlatma
2.Anadolu’ya romantik bir tutumla yaklaşma.
3.Sade bir dille yazma
4.Hece ölçüsünü kullanma ve Halk şiiri geleneğinden yararlanma.
MİLLİ EDEBİYATTA ÖYKÜ VE ROMAN
1.Anadolu’ya açılmış,yurt sorunları gözleme dayalı olarak anlatılmıştır.
2.Yakup Kadri,Reşat Nuri,Refik Halit ve Halide Edip gibi yazarların öncülüğünde “memleket edebiyatı” çığırı açılmıştır.
3.Yalın ve anlaşılır bir dil kullanılmıştır.
4.Öykü ve roman tekniği çok gelişmiştir.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
1923-1940 arası Türk Edebiyatı
1940 sonrası(son dönem) Türk edebiyatı
1923-1940 YILLARI ARASI TÜRK EDEBİYATI
Cumhuriyetin ilan edilmesiyle başlayan siyasal ve toplumsal değişimler edebiyatımızı etkilemiştir.
.Milli edebiyat akımıyla başlayan Anadolu’ya ve halkın sorunlarına yönelinmiş,ilgi çoğalmıştır..Kurtuluş Savaşının izleri görülür eserlerde.Dil genelde sadedir.Anadolu insanının konuşmasına daha çok yer verilmiştir.Halk şiirinden yararlanılmış,hece ölçüsü kullanılmıştır.Her türde eserler yazılmıştır.
a)MEMLEKET EDEBİYATI
Ziya Gökalp ve Mehmet Emin gibi sanatçılar tarafından temeli atılmıştır.İyimser bir psikoloji ile şiirler yazmışlar,ama Anadolu’nun sorunlarını köklü bir biçimde dile getirememişlerdir.Yakup Kadri,Halide Edip,Reşat Nuri’nin eserlerinde Anadolu’ya daha tutarlı bir bakış vardır,daha ciddidir.
İstiklal Savaşı başlı başına bir konudur.
Kurtuluş Savaşını Konu Edinen Romanlar:
Ateşten Gömlek,Vurun Kahpeye:Halide Edip Adıvar
Yaban:Yakup Kadri.Yorgun Savaşçı:Kemal Tahir.Kalpaklılar,Doludizgin:Samim Kocagöz.
Küçük Ağa:Tarık Buğra.
Toz Duman İçinde:Talip Apaydın.
b)MİSTİK-RUHÇU EDEBİYAT ANLAYIŞI
Necip Fazıl,,Peyami Safa,Asaf Halet Çelebi.Manevi değerlere ve ruhun üstünlüğü ilkesine büyük önem vermiş,bu doğrultuda eserler vermişlerdir.Maddeci(materyalist) dünya görüşüne karşı çıktı.Ahmet Hamdi Tanpınar,Abdülhak Şinası Hisar gibi sanatçılar da rüya,hayal ve hatıralara yönelmişlerdir.
c)YEDİ MEŞALECİLER
1928.Milli Edebiyatçılara tepki olarak ortaya çıkarlar ve şu görüşleri savunurlar:
*Sanat,sanat için olmalıdır.
*Edebiyatta daima”yenilik,içtenlik,canlılık” peşinde olmalıdır.
*Sanatçılar geleneksel temalar yerine yeni temalar bulup işlemelidir.
*Batılı ilkelerle sanat yapılmalıdır.
Sanatçılar:Kenan Hulusi Koray,Cevdet Kudret Solok,Muammer Lütfi Bahşi,Sabri Esat Siyavuşgil,Yaşar Nabi Nayır,Vasfi Mahir Kocatürk,,Ziya Osman Saba.
d)SERBEST ŞİİR ANLAYIŞI
En büyük temsilcisi Nazım Hikmet’tir.Mayakovski’den etkilenmiştir.
1940 SONRASI TÜRK EDEBİYATI
A)GARİPÇİLER (I.YENİ HAREKETİ)
Geleneksel şiir anlayışına tepki olarak çıkarlar.1941’de yayımladıkları “Garip” adlı kitapta yayımlarlar.Öncüleri:Orhan Veli Kanık,Melih Cevdet Anday,Oktay Rıfat Horozcu.
Şiir Anlayışları
1.Şiir,ölçüden ve uyaktan kurtarılmalıdır.
2.Şiirde asıl olan söyleyiştir.Dildeki her sözcük şiire girmeli,şairane sözlerden kaçınmalıdır.Şiir dili halkın konuştuğu dil olmalıdır.
3.Şiirde edebi sanatlara yer verilmemelidir.
4.Şiirde esprili,nükteli,şaşırtmaya dayalı bir anlayış benimsenebilir.
5.Günlük yaşamdaki her şey şiirin konusu olabilir.Şiirde en basit,en sıradan insanlar ve olaylardan söz edilebilir.
Garipçilerin kuramcısı Orhan Veli’dir.Diğer ikisi onun ölümünden sonra yeni bir şiir söyleyişi geliştirmiştir.
Batı edebiyatındaki Sürrealizm akımından da bir ölçüde etkilenen Birinci Yeni Hareketinin görüşleri “garip” karşılandığı için bu topluluk Garipçiler olarak adlandırılmıştır.
1950’lere doğru bu şiir anlayışı tıkanmıştır.
b)İKİNCİ YENİ HAREKETİ
1950’den sonra Garip hareketine tepki olarak ortaya çıkan bu akımın başlıca temsilcileri şunlardır:Cemal Süreya,Edip Cansever,Sezai Karakoç,Ece Ayhan,Turgut Uyar,İlhan Berk,Ülkü Tamer.
Şiir anlayışı şudur:
1.imgeye kapıları yeniden ve sonuna kadar açmak
2.Edebi sanatlara özgürlük tanımak
3.”Basitlik,aleladelik ve sadelik”ten ayrılmak
4.Konuşma diline sırt çevirmek
5.Halk kültüründen uzaklaşmak,”folklor”dan uzaklaşmak
6.Nükte,şaşırtma ve tekerlemeden kaçmak
7.Şiiri akıldan ve anlamdan uzaklaştırmak
8.Duyguya ve çağrışımlara yaslanmak
9.Konuyu,hikayeyi,olayı atmak
10.Aydınlara seslenmek
c)HİSARCILAR
1950’den sonra Mehmet Çınarlı’nın çıkardığı Hisar dergisi çevresinde toplanırlar.Garipçilere tepki göstermişler;milli,manevi değerlere dayalı bir şiir anlayışı ortaya koymuşlardır.Şiirde ölçü,uyak gibi öğeleri önemseyen;aşk,doğa ve yurt sevgisi…temalarını işlerler
Temsilcileri:Mehmet Çınarlı,İlhan Geçer,Munis Faik Ozansoy,Mustafa Necati Karaer,Yavuz Bülent Bakiler…
*1940’tan sonraki dönemde Fazıl Hüsnü Dağlarca,Behçet Necatigil,Zeki Ömer Defne gib şairler sözü edilen topluluklara katılmamış,bağımsız kalmışlardır.Yine bu dönemde Attile İlhan,kendine özgü bir şiir anlayışı geliştiren önemli bir şairdir.
d)TOPLUMSAL GERÇEKÇİLER
Halka,köye,köylü sorunlarına yönelip gözlemci bir gerçekçilikle eser vermişlerdir.Daha çok sosyalist dünya görüşünden yola çıkmışlar,sanatı bu görüşü yayma doğrultusunda kullanmışlardır.Konuşma diliyle yazmışlardır.
Temsilcileri:Yaşar Kemal,Orhan Kemal,Kemal Tahir,Necati Cumalı,Haldun Taner
Etiketler:
edebiyat,
Türk edebiyatı,
Türk edebiyatı dönemleri
SÖZ SANATLARI, EDEBİ SANATLAR
SÖZ SANATLARI (EDEBİ SANATLAR)
1.BENZETME
(Gibi,kadar,sanki, güya, nitekim,meğer ki,misal,andırmak…kelimeleriyle de yapılabilir)
Kömür gibi kara gözler , Kutu gibi küçücük ev, Tilki gibi kurnaz adam,
*Güzel Benzetme:(Teşbih-i Beliğ)
Kömür göz,inci diş,selvi boy,gül yanak
Bazen isim tamlaması şeklinde yapılır:Aşk ateşi,sevda yangını,ömrümün baharı…
2.MECAZ
Bir sözcüğü kendi gerçek anlamı dışında ve bir başka sözcük yerine arada benzetme ilgisi kurarak kullanma.
Somutlaştırma amacı ağır basar.
-Epey uğraştıktan sonra beytin anlamını sökmüş.
Cesaretinin kırılmasına sen sebep oldun
3.MECAZ-I MÜRSEL(Ad aktarması)
Anlamca ilgili iki sözden birini ötekinin yerine,arada benzetme ilgisi kurmadan kullanma.Bir ilgi sebebiyle olur bu.
-Akşam gecikeceğini eve haber vereyim.
-Son gelişmeler Ankara’yı kaygılandırdı.
-Akşam yemeği için masaya oturduk.
-Aranızda Necip Fazıl’ı okumayan var mı?
4.KİŞİLEŞTİRME(TEŞHİS)ve İNTAK(Konuşturma)
İnsan dışındaki varlıklara insanda bulunan özellikleri kazandırma.
-Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Sordum sarı çiçeğe\Sen beni bilir misin?
Çiçek dedi derviş baba\Sen Yunus değil misin?
5.MÜBALAĞA (Abartma)
Bir nesneyi,bir olay veya fikri,olduğundan büyük veya küçük gösterme sanatıdır.
-Ölüm indirmede gökler,ölü püskürmede yer
O ne müthiş tipidir,savrulur enkaz-ı beşer.
-Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır
-Biraz yorulunca “öldüm”,kalabalık için “mahşer gibi”,üşüyünce “dondum” ifadeleri bu türdendir.
6.HÜSN-İ TA’LİL (Güzel neden bulma,güzele yorma)
Sebebi bilinen bir olayı asıl sebebinden daha güzel bir sebebe bağlama
-Güzel şeyler düşünelim diye\Yemyeşil oluvermiş ağaçlar
Açıklama: Ağaçların yeşil olması kendi doğasındandır. Ancak burada şair ağaçların yeşil olmasını " güzel şeyler düşünme"ye dayandırmıştır.
-Ateşten kızaran bir gül arar da
Gezer dağdan dağa çoban çeşmesi
Açıklama: Çoban çeşmesinin kendine yol bularak gitmesi kendiliğinden olan bir şeydir. Şair ise çoban çeşmesinin gezmesini " gül araması"na dayandırıyor.
7.TECAHÜL-İ ARİF (BİLMEZLİKTEN GELME)
Nükte olsun diye ya da bir anlam inceliği oluşturmak için,gerçek bilindiği halde bilmiyormuş gibi görünme.
-Sular mı yandı,neden tunca benziyor mermer?
-Şakaklarıma kar mı yağdı,ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Açıklama: Şair saçlarının beyazladığını bilmesine rağmen bilmezlikten geliyor, inanamıyor saçlarının beyazladığına.
8.İSTİFHAM (SORU SORMA)
Dikkati daha fazla çekmek için,anlatılmak isteneni soru biçiminde ortaya koyma.Çoğu zaman tecahül-i arif sanatıyla birliktedir.Yanıt beklenmeyen,heyecan ve duygudan doğan sorular.
-Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mahım!
Kurban olam var mı bunda benim günahım?
-Senin çocukluğun bir ceviz tabut muydu
Usulca denize bırakılan?
9.KİNAYE
Bir sözü hem mecaz hem gerçek anlamını düşündürecek şekilde kullanma.Asıl vurgulanmak istenen mecaz anlamdır.
-Terlemeyi göze almayan insan hayta başarılı olamaz.
-Düşe el uzatmak insanlık görevimizdir..
-Gül,dikensiz olmaz.
Onun kapısı herkese açıktır.
10.TENASÜP (UYGUNLUK)
Anlamca ilgili iki ya da daha çok sözcüğü,tezat oluşturmamak kaydıyla,bir dizede ya da cümlede kullanma.
-Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib
Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır.
Tıp ile ilgili kelime ve kavramlar bir arada kullanılmıştır: dert, ilaç, tabip, derman, zehir.
11.TEVRİYE:
Bir sözü iki gerçek anlamını da düşündürecek şekilde kullanma.Yakın anlamını kullanır görünerek uzak anlamını düşündürme.
-Dedim,dilber niçin sararıp soldun?
Dedi,çektiğim dil yarasıdır.
Açıklama:dil kelimesi iki anlama gelecek şekilde kullanılmıştır. İki anlam da gerçek anlam olarak düşünülebilir. Düşünülmesi "saçma" olmaz. Birinci anlam "gönül", ikinci anlam ise "söz" anlamındadır. Yani dil yarası: gönül yarası ve söz yarası şeklinde iki anlama gelecek şekilde kullanılmıştır.
-Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül.
Açıklama: eller iki anlama gelecek şekilde kullanılmıştır : 1.yabancı 2.organ.
Havada yaprağa döndürdü ruzgâr beri.
Açıklama: ruzgâr iki anlama gelecek şekilde kullanılmıştır:1.rüzgar 2.zaman,devir.
Beyaz gerdanına bir de ben gerek
Açıklama: ben:1.siyah nokta 2.birinci tekil kişi.
12.TARİZ (DOKUNDURMA)
Bir sözün ya da sözcüğün karşıt anlamını vurgulamak amacıyla kullanılması.Bir kimseyi iğnelemek amacıyla kullanılan bir değişmece(mecaz)Kapalıca yapılan bir sitem.Gizli bir kin,alay,öç alma vardır.
-Bakıyorum bugün erkencisin(Geç kalan birine)
-Ne zeki çocuk,on yaşında okumayı söktü.
13.TELMİH (HATIRLATMA)
Herkesçe bilinen geçmişteki bir olaya,ünlü bir kişiye,bir inanca,ya da yaygın bir atasözüne değinmek,onu anımsatmak.
-Ey dost senin yoluna
Canım vereyim Mevla
Aşkını komayayım
Oda gireyim Mevla. (Od: ateş)
Açıklama: Oda girmek, Hz.İbrahim’in mancınıkla ateşe atılması,ateşin gül bahçesi haline gelerek onu yakmaması mucizesi.
-Vahdetin şarabından
Bir cür’a nûş edeyin
Ene’l-Hak çağrışuban
Dârâ gireyin Mevla.
Açıklama: Enel-Hak sözü ile Hallac-ı Mansur’un asılması hadisesine işaret eder.
14.TEZAT (ZITLIK)
İki zıt fikir ya da kavramın birlikteymiş gibi söylenmesi.
-Ağlarım yadıma geldikçe gülüştüklerimiz
-Bir kız vardı
Yok gibi,öyle güzel
-Çın çın ötüyor
Sessizlik
15.TEKRİR (YİNELEME, TEKRARLAMA)
Etkisini güçlendirmek amacıyla,anlamın üzerinde yoğunlaştığı sözcük ya da söz öbeklerini arka arkaya yineleme.
-Çal sevdiğim,çal güzelim,çal meleğim çal!
-Ey talih,ey aşk,ey vuslat,ey tatlı ve ulvi gece!
16.CİNAS.
Sesteş, eş sesli kelimelerle yapılan bir sanattır.
Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç.
17.SECİ
Düz yazıda kafiye kullanmaya denir.
Ey gözlerin nuru,gönüllerin şüruru; başımızın tacı,dil ehlinin miracı…
18.ALİTERASYON:
Mısrada veya yazıda ünsüzlerin tekrarı.
-Öldük ölümden bir şeyler umarak
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
19.İRSAL-İ MESEL
Şiirde atasözü,özdeyiş ya da deyim kullanma.
-Kirpikleri uzundur yârin hayale sığmaz
Meşhur bir meseldir mızrak çuvala sığmaz.
20.LEFF Ü NEŞR
Bir beytin birinci dizesinde en az iki şeyi söyleyip,ikinci dizesinde bunlarla ilgili benzerlik veya karşıtlıkları verme.
-Gönlümde ateştin gözümde yaştın
Ne diye tutuştun,ne diye taştın.
21.NİDA (SESLENME)
Şiddetli duyguları ve heyecanları anlatmak için yapılan sanat.Çoğu zaman kişileştirme ve konuşturma sanatlarıyla birliktedir.
-Ey kumrulu bahçem,sümbüllü bağım
Ey bülbüllü derem,mineli dağım!
22.LEBDEĞMEZ
B,p,f,m,v dudak ünsüzlerinin bulunmaması.
23.TEDRİC (DERECELENDİRME)
Aziz dost;günler günleri,aylar ayları.yıllar yılı kovaladı.
Açıklama: gün, ay, yıl kelimeleri derecelendirilerek söyleniyor.
24.TERDİD
Sözü beklenmedik,çarpıcı bir biçimde bitirme.
En ağır işçi benim.
Gün yirmi dört saat,
Seni düşünüyorum.
25.RÜCU
Önceden söylenmiş bir fikirden dönmüş görünerek daha güçlü bir hamle yapma.
Al yanaktan buse alsam\Yanak olmaz dudak olsun.
26.AKİS
Sözleri ters çevirerek söylemek demektir.
Basit oldu mürekkep,mürekkep oldu basit
Mecaz oldu hakikat,hakikat oldu mecaz.
27.İSTİARE - EĞRETİLEME=DEYİM AKTARMASI
Bir sözün gerçek anlamından kayarak benzerliği olan başka bir söz yerine kullanılması.
A)AÇIK İSTİARE:
Yalnız benzetilenin bulunduğu istiare.(Benzeyenle benzetileninin yerleri değiştirildiğinde cümlenin anlamı değişmez.)
Dudakları arasından iki sıra inci parlıyordu.(yerine “diş” getirsek cümlenin anlamı değişmez.)
Kaçan balık büyük olur.(Kaçan fırsat büyük olur)
B)KAPALI İSTİARE.
Sadece benzeyenle yapılan istiare. Genellikle kapalı istiarenin olduğu yerde teşhis (kişileştirme) sanatı da vardır. Veya tersi de doğrudur: teşhisin olduğu yerde genellikle kapalı istiare sanatı da vardır.
Güzel gitti diye pınar ağladı.(…insan ağladı.)olmaz.
Kaldırımlar yollara bir şeyler anlatıyor.
Açıklama: Kaldırımlara insan olma özelliği verilmiş. Kaldırımlar insana benzetilmiş, benzeyen kaldırımlar'dır, ancak kendisine benzetilen insan unsuruna yer verilmemiştir. Kaldırımların insana benzetildiğini "anlatıyor" kelimesinden çıkarıyoruz..
C)TEMSİLİ İSTİARE:
Bütün bir şiire yayılan istiare demektir.
Merdiven:Ahmet Haşim
At:Faruk Nafiz Çamlıbel
Sessiz Gemi:Yahya Kemal Beyatlı
Kelile ve Dinme:Beydaba
Lafontaine Masalları
KAFİYE VE REDİFLE İLGİLİ ALIŞTIRMALAR
Gizli dertlerimi sana anlattım
Çalıştım sesimi sesine kattım
Bahçede dut iken bilmezdim sazı
Hangi kuştan aldın sen bu avazı
Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ve fayda buldum
Gezmekte bahçe bahçe mesîhâne bir nefes
Eylül sonunda ruhumu teslim eden heves
Bir taşın üstünde hayale daldım
Ben nerde doğmuşsam o yerde kaldım
Onlar ki bulutlarda gezerler Karadır kaşları benzer kömüre
Bitmeyen ışıklarda yüzerler Bu güzellik ziyan verir ömüre
Şakımazlar dallarda dallarda o kuşlar
Taşıyan onları rüzgar rüzgar
İşte bir rüzgar sağnak sağnak
Denizde nar rengi bir şafak
Su mavi buzlardan daha parlak
Al beni de karşı dağlara bırak
Gel bakma kimseye hor
Halkı yorma kendin yor
Ben sana bülbül,bana sen gülşen ol
Ko beni ağlayayın,sen gül,şen ol.
Çobanın bir kızıl yele saçları
Ateştir,alınmaz ele saçları
Düşünüyorum:O’ndan evvel zaman var mıydı?
Hakikatler,boşluğa bakan aynalar mıydı?
Çaresizlik sardı yine derdim çıktı boğaza
Moskof gözün oyarım yan bakarsan Boğaz’a
Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi;
Gördüm güzel vücudumu zümrütleyen deri.
Büyük randevu…Bilsem nerede,saat kaçta?
Tabutumun tahtası,bilsem hangi ağaçta?
Yarin bize bir selamı yok mu?
Vuslat gibi bir meramı yok mu?
Gitmiş kaybolmuşuz uzakta
Rüya sona ermeden şafakta,
Huyla tepeler,hayal ağaçlar
Durgun suda dinlenen yamaçlar
Ateşi köz öldürür Cihan altüst olurken,seyre baktın,öyle durdun da
Sürmeyi göz öldürür Bugün bir serseri,bir derbedersin kendi yurdunda.
Bu gemi bu kara tabut
Badem gözlüm beni unut
Mor menevşe boynun eğmiş
Yapracığı suya değmiş.
Ne bir yazık diyen bize
Huzurunda geldik dize.
Seni ben bekliyorum,göğsüm açık bağrım açık;
Hançer ol,göğsüme saplan;ecel ol,karşıma çık!
Zenginin yediği baklava börek
Kahvaltıya eder keteli çörek
Ümidim yılların seline düştü
Saçının en titrek teline düştü
Elinden,dal gibi düşerken ümit
Ne bir hasret dinle,ne bir ah işit
Gittikçe uzaklaşan bu sesi duya duya
Yavaşça dalacağım,o kalkılmaz uykuya
Bu ne bitmez yolmuş deme Vurdu iri davullar,vurdu çağrı kösleri
Bu ne aşılmaz dağmış deme Yerde nal şakırtısı,gökte kanat sesleri
Evden çıkar çıkmaz omuzda tabut
Sen de eller gibi adımı unut
Atıl daha ilerlere,bitti deme yol artık
Bir kurtuluş sana yetmez,kurtarıcı ol artık
Dedem koynunda yattıkça benimsin ey güzel toprak!
Neler yapmış bu millet,en yakın tarihe bir sor bak!(S.Nazif)
Eyleme vaktini zayi,deme kış yaz,oku yaz
Asmaya Gül erken
Niçin kondun a bülbül Bilmem ki yaz mı gelmiş
Kapımdaki asmaya Niçin açmış gül erken
Ben yarimden ayrılmam Aklımı kayıp ettim
Götürseler asmaya Nazlı yarim gülerken
Görenedir görene\Köre nedir,köre ne”
Kardır yağan üstümüze geceden İçimin göz görmez mağaralarına gir
Yağmurlu,karanlık bir düşünceden Senin girmediğin yerde haset kibir
Dağlar,omuz omuza yaslanan dağlar
Sular kararınca paslanan dağlar
Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir Her öğle,yolcusu karada bir sal
Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir Böyle akıp gelen koca bir masal
Bin bahçeli beldemizi yad ellere bıraktık
Gölgesinde barınacak tek ağacım yok artık
Bizim mahallede İstanbul’un kenarı demek
Sokaklarında yürünmez ki yüzme bilmeyerek
Bizim elde bahar olur,yaz olur Yaradanım affeyle
Göller dolu ördek olur,kaz olur Bende her günah
Sevgi arasında yüz bin naz olur Bir vefasız yar için
Suçumu bağışla,ben sana kurban Çekiyorum her gün ah
Beklerim haftada bir name bu yaz
Yazacaksan dediğim veçhile yaz
Uğrarız sadmesine her gelenin
Bu da bir çiftesi bir hergelenin
Bilmem ki adını onun kim saklar
Şimdiden unutmuş onu kucaklar
Mızıka çalındı düğün mü sandın
Al yeşil bayrağı gelin mi sandın?
Basma bu eşikte benim kalbim var
Kalbim ki bir uzak hayale ağlar
Sevgilim,sevgilim,yanımda mısın?
Yoksa bu rüya mı,canımda mısın?
Her nefeste eyledik yüz bin günah
Bir günaha etmedik hiçbir gün ah
Dünyada ne ikbal dileriz,ne servet dileriz
Hatta ne de ukbada saadet dileriz
Kısmetindir gezdiren yer yer seni
Arşa çıksan akıbet yer yer seni
Ey kimsesizler,el veriniz kimsesizlere
Onlardır ancak el verecek kimse sizlere
Bir günah eden kişi binbir gün ah etmek gerek
Bin gün ahım var ilahi,bir günahım yok benim
Bana kefendir yatak,sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl ben gideyim,Son Peygamber Kılavuz
Mermerlerin nabzında hala çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgar o sedayı Allah bir!
Geldi ölümlü yalan,gitti ölümsüz gerçek:
Siz,hayat süren leşler,sizi kim diriltecek?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal
Hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de makam
SÖZ SANATLARI İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALAR
Cep delik cepken delik
Yen delik,kaftan delik
Kevgir misin be kardeşlik(kinaye)
Bir yetim görünce döktür dişini
Bozmaya çabala halkın işini
Her nereye gidersen eyle talanı
Öyle yap ki ağlatasın güleni
Bir saatte söyle yüz bin yalanı
El bir doğru söylerse inanma.(tariz)
Uçmakta konmadan kıyısız bir denizde ruh
Benzer mi böyle bir tufan içinde Nuh.(telmih)
Gayet çoktur,değil benim yaram az
Bana yardan gayrı cerrah yaramaz.(cinas)
Sana kimi canım,kimi cananım diye söylüyor
Nesin sen can mısın,canan mısın kâfir? (istifham)
Sev seni seveni hak ile yeksan ise
Sevme seni sevmeyeni Mısır’a sultan ise (Aliterasyon)
Bütün dünya başkanın ölümüne ağlıyor. (ad aktarması)
Bulutlar yeryüzünden intikam alıyor.(teşhis)
Günlerdir yolunu bekledi,durdu
Sen geleceksin diye çiçek açtı
Bahçeler,bütün ağaçlar süslendi. (Hüsn-i Talil)
Bulmadım dünyada gönüle mekan
Nerde bir gül bitse etrafı diken (Kinaye)
Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın? (Kinaye)
Ya şah-maran ya yılan
Zülüf müdür kâkül müdür
Ak gerdana yayılan(cinas)
Adımın,o bahçeler,her gün anıldığı yer
Bahçelerde bir böcek bir çiçeği yer (cinas)
Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar (teşhis)
Neden kondun a bülbül bağımdaki asmaya
Ben yârimden ayrılmam götürseler asmaya (cinas)
Yüce dağlar birbirine göz eder
Rüzgâr ile mektuplaşır,naz eder (teşhis)
Kimsesiz hiç kimse yok,her kimsenin var kimsesi
Kimsesiz kaldım yetiş ey kimsesizler kimsesi (cinas)
Benim için her bir sözün kıymetlidir,inciden
Gözyaşlarım akıtma gel,odur gönlüm inciden (cinas)
İçime bir kurt düştü,gece gündüz yer beni
Ben bu dertten ölürsem,kabul etmez yer beni (cinas)
Dışarda çılgın rüzgâr,içerde sen vardın (teşbih)
Sahillerin kucağında fıkırdayan deniz yatar
Kayaların kurnasında şarkı söyler bazen rüzgâr (teşhis)
Bunca yaptıklarından sonra yüzü kızarmıyor (kinaye)
Sen uyandın diye gün doğar
Şu yol sen geçtiğin için güzel
Su aksin;dal,gölgen içindir
Ve sen varsın diye
Şu dünyada yaşamam. (hüsn-i Ta’lil)
Bu gece yarısında iki kişi uyanık
Biri benim biri de serseri kaldırımlar (istiare)
Bilir misin?Neler söyler,neler anlatır geceler
Bilir misin?Çok aşıklar sabaha dek geceler (Teşhis,cinas)
Bizim süvarimiz amma da ata biner
Ayağı yere değer,başı göğe değer (abartma)
İçimde kar donar,buzlar tutuşur
Yağan ateş midir,kar mıdır bilmem? (istifham,tezat)
Irmaktan eğilmiş iki büklüm
Hasretle su içmekte söğütler
Dallar yarı çılgın yarı sarhoş (teşhis)
Kalem böyle çalınmıştır yazıma
Yazım kışa uymaz,kışım yazıma (cinas)
Anavarza at oynağı
Kana bulanmış gömleği
Kıyman a zalımlar
Kör karının bir deyneği. (mecaz)(1988)
Nedir can kim anı sen nâzenin cânâne vermezler
Sana aşık olanlar yoluna cânâ ne vermezler (cinas)(1991)
Bir ah çeksem dağı taşı eritir
Gözüm yaşı değirmen yürütür (abartma)(1991)
Kısmetindir gezdiren yer yer seni
Arşa çıksan akıbet yer yer seni (Cinas)(1988)
Adam elini uzattı;tam onu koparacağı sırada mor menekşe:”Bana dokunma!” diye bağırdı. (İntak-konuşturma)(1990)
Yalnız zaman olur bazı akşamlar
Bir kadın çehresi;yanarken camlar.
Bir lahza belirir loş aynalarda.
(Bir sözün benzetme amacıyla başka bir söz yerine kullanma.yanarken camlar:güneşin camlardaki yansıması)(1990)
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında. (mecaz-ı mürsel)(Dünyanın her tarafından toplanmış asker)
Gülmeden çatlayadursun biriken çarşı Pazar. (mecaz-ı mürsel-ad aktarması)(esnaf)
Garbın ucunda son kıyıda en gürültülü
Bir med zamanı gökyüzü kurşunla örtülü. (Açık istirae)(Benzeyen bulutlar soylenmemiş)
Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tutan en son ocak. (Kinaye)(Ocağın tütmesi gerçek;ailenin varlığını sürdürmesi mecaz)
Eski eş’arda dürbin ile mana görünür
Yeni şiirde mana gibi külfet yoktur.(tariz)
Güneş bu savaş meydanının dehşetini görmemek için ufkun arasına gizleniyor,bulutlar artık gözyaşlarını tutamıyordu. (hüsn-i Talil-teşhis)
Bülbüllerin ister seni ey gonca-dehen gel
Gül gittiğini anmayalım gülşene sen gel. (Tenasüp)
Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç. (cinas)
Bu sabah iğdeler mi çiçekte?
Giden yazlar mı gere gelmekte?
Nedir bu koku çevremi saran? (Tecahül-i Arif)
Ben aşıkım el göğüste yüz yerde
Gel efendim del sinemi yüz yerde (cinas)
Sen uyandın diye gün doğar\Şu yol sen geçtiğin için güzel\Su aksin;dal,gölgen içindir\Ve sen varsın diye\Şu dünyada yaşamam. (Hüsn-i Talil)
Olur mu dünyaya indirsem kepenk
Gözyaşı döksem Nuh Tufan’ına denk (istifham)
Bu gece yarısında iki kişi uyanık
Biri benim biri de serseri kaldırımlar (teşhis)
Bizim paşa gezerken sabah erken,yerde bulur bir maşa,maşayı vurur taşa,derken bir ateş çıkar,dağı taşı hep yakar. (seci)
Yetmedi eksinin gücü artıya
Geçmedi denizin sözü martıya (tezat,teşhis)
Bilir misin?Neler söyler,neler anlatır geceler
Bilir misin?Çok aşıklar sabaha dek geceler (kişileştirme,cinas)
Rüzgar gökte bir gezinti\Üşürüz her akşam vakti
Ne sıcak vücutlar gitti\Toprağı ısıtmak için (Hüsn-i Talil)
Bu memlekette de bir gün sabah olursa Haluk (Açık istiare)
Can kafeste durmaz uçar\Dünya bir han,konan göçer (Kapalı istiare)
Gülen çehremi görüp\Sanmayın beni bahtiyardır
Her kahkahanın içinde\Bir damla gözyaşı vardır. (tezat)
Benim için her bir sözün kıymetlidir,inciden
Gözyaşlarım akıtma gel,odur gönlüm inciden (cinas)
Çabucak gönderin çeliklere su
Çiğneyin çığlarım su çılgın çağı. (Aliterasyon)
Bir hüzün verir bu hal lakin
O hüzn ile şad olur,bu naşad (tezat)
Suya versün bağban gülzarı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzare su (tenasüp)
(Bahçıvan gül bahçesini suya versin,boşuna zahmet çekmesin;çünkü bir değil,bin gül bahçesine su verse(emek harcasa),senin yüzün gibi güzel bir tek gül açılmaz.)
Görünce uzanmış yar kucağına
Boynunu dolamış zülfü bağına
Kurşunu kahpeye atacağına
Kendine çevirdin…Aman be Ali! (terdit)
1.BENZETME
(Gibi,kadar,sanki, güya, nitekim,meğer ki,misal,andırmak…kelimeleriyle de yapılabilir)
Kömür gibi kara gözler , Kutu gibi küçücük ev, Tilki gibi kurnaz adam,
*Güzel Benzetme:(Teşbih-i Beliğ)
Kömür göz,inci diş,selvi boy,gül yanak
Bazen isim tamlaması şeklinde yapılır:Aşk ateşi,sevda yangını,ömrümün baharı…
2.MECAZ
Bir sözcüğü kendi gerçek anlamı dışında ve bir başka sözcük yerine arada benzetme ilgisi kurarak kullanma.
Somutlaştırma amacı ağır basar.
-Epey uğraştıktan sonra beytin anlamını sökmüş.
Cesaretinin kırılmasına sen sebep oldun
3.MECAZ-I MÜRSEL(Ad aktarması)
Anlamca ilgili iki sözden birini ötekinin yerine,arada benzetme ilgisi kurmadan kullanma.Bir ilgi sebebiyle olur bu.
-Akşam gecikeceğini eve haber vereyim.
-Son gelişmeler Ankara’yı kaygılandırdı.
-Akşam yemeği için masaya oturduk.
-Aranızda Necip Fazıl’ı okumayan var mı?
4.KİŞİLEŞTİRME(TEŞHİS)ve İNTAK(Konuşturma)
İnsan dışındaki varlıklara insanda bulunan özellikleri kazandırma.
-Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal!
Sordum sarı çiçeğe\Sen beni bilir misin?
Çiçek dedi derviş baba\Sen Yunus değil misin?
5.MÜBALAĞA (Abartma)
Bir nesneyi,bir olay veya fikri,olduğundan büyük veya küçük gösterme sanatıdır.
-Ölüm indirmede gökler,ölü püskürmede yer
O ne müthiş tipidir,savrulur enkaz-ı beşer.
-Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır
-Biraz yorulunca “öldüm”,kalabalık için “mahşer gibi”,üşüyünce “dondum” ifadeleri bu türdendir.
6.HÜSN-İ TA’LİL (Güzel neden bulma,güzele yorma)
Sebebi bilinen bir olayı asıl sebebinden daha güzel bir sebebe bağlama
-Güzel şeyler düşünelim diye\Yemyeşil oluvermiş ağaçlar
Açıklama: Ağaçların yeşil olması kendi doğasındandır. Ancak burada şair ağaçların yeşil olmasını " güzel şeyler düşünme"ye dayandırmıştır.
-Ateşten kızaran bir gül arar da
Gezer dağdan dağa çoban çeşmesi
Açıklama: Çoban çeşmesinin kendine yol bularak gitmesi kendiliğinden olan bir şeydir. Şair ise çoban çeşmesinin gezmesini " gül araması"na dayandırıyor.
7.TECAHÜL-İ ARİF (BİLMEZLİKTEN GELME)
Nükte olsun diye ya da bir anlam inceliği oluşturmak için,gerçek bilindiği halde bilmiyormuş gibi görünme.
-Sular mı yandı,neden tunca benziyor mermer?
-Şakaklarıma kar mı yağdı,ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Açıklama: Şair saçlarının beyazladığını bilmesine rağmen bilmezlikten geliyor, inanamıyor saçlarının beyazladığına.
8.İSTİFHAM (SORU SORMA)
Dikkati daha fazla çekmek için,anlatılmak isteneni soru biçiminde ortaya koyma.Çoğu zaman tecahül-i arif sanatıyla birliktedir.Yanıt beklenmeyen,heyecan ve duygudan doğan sorular.
-Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mahım!
Kurban olam var mı bunda benim günahım?
-Senin çocukluğun bir ceviz tabut muydu
Usulca denize bırakılan?
9.KİNAYE
Bir sözü hem mecaz hem gerçek anlamını düşündürecek şekilde kullanma.Asıl vurgulanmak istenen mecaz anlamdır.
-Terlemeyi göze almayan insan hayta başarılı olamaz.
-Düşe el uzatmak insanlık görevimizdir..
-Gül,dikensiz olmaz.
Onun kapısı herkese açıktır.
10.TENASÜP (UYGUNLUK)
Anlamca ilgili iki ya da daha çok sözcüğü,tezat oluşturmamak kaydıyla,bir dizede ya da cümlede kullanma.
-Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib
Kılma derman kim helakim zehri dermanındadır.
Tıp ile ilgili kelime ve kavramlar bir arada kullanılmıştır: dert, ilaç, tabip, derman, zehir.
11.TEVRİYE:
Bir sözü iki gerçek anlamını da düşündürecek şekilde kullanma.Yakın anlamını kullanır görünerek uzak anlamını düşündürme.
-Dedim,dilber niçin sararıp soldun?
Dedi,çektiğim dil yarasıdır.
Açıklama:dil kelimesi iki anlama gelecek şekilde kullanılmıştır. İki anlam da gerçek anlam olarak düşünülebilir. Düşünülmesi "saçma" olmaz. Birinci anlam "gönül", ikinci anlam ise "söz" anlamındadır. Yani dil yarası: gönül yarası ve söz yarası şeklinde iki anlama gelecek şekilde kullanılmıştır.
-Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül.
Açıklama: eller iki anlama gelecek şekilde kullanılmıştır : 1.yabancı 2.organ.
Havada yaprağa döndürdü ruzgâr beri.
Açıklama: ruzgâr iki anlama gelecek şekilde kullanılmıştır:1.rüzgar 2.zaman,devir.
Beyaz gerdanına bir de ben gerek
Açıklama: ben:1.siyah nokta 2.birinci tekil kişi.
12.TARİZ (DOKUNDURMA)
Bir sözün ya da sözcüğün karşıt anlamını vurgulamak amacıyla kullanılması.Bir kimseyi iğnelemek amacıyla kullanılan bir değişmece(mecaz)Kapalıca yapılan bir sitem.Gizli bir kin,alay,öç alma vardır.
-Bakıyorum bugün erkencisin(Geç kalan birine)
-Ne zeki çocuk,on yaşında okumayı söktü.
13.TELMİH (HATIRLATMA)
Herkesçe bilinen geçmişteki bir olaya,ünlü bir kişiye,bir inanca,ya da yaygın bir atasözüne değinmek,onu anımsatmak.
-Ey dost senin yoluna
Canım vereyim Mevla
Aşkını komayayım
Oda gireyim Mevla. (Od: ateş)
Açıklama: Oda girmek, Hz.İbrahim’in mancınıkla ateşe atılması,ateşin gül bahçesi haline gelerek onu yakmaması mucizesi.
-Vahdetin şarabından
Bir cür’a nûş edeyin
Ene’l-Hak çağrışuban
Dârâ gireyin Mevla.
Açıklama: Enel-Hak sözü ile Hallac-ı Mansur’un asılması hadisesine işaret eder.
14.TEZAT (ZITLIK)
İki zıt fikir ya da kavramın birlikteymiş gibi söylenmesi.
-Ağlarım yadıma geldikçe gülüştüklerimiz
-Bir kız vardı
Yok gibi,öyle güzel
-Çın çın ötüyor
Sessizlik
15.TEKRİR (YİNELEME, TEKRARLAMA)
Etkisini güçlendirmek amacıyla,anlamın üzerinde yoğunlaştığı sözcük ya da söz öbeklerini arka arkaya yineleme.
-Çal sevdiğim,çal güzelim,çal meleğim çal!
-Ey talih,ey aşk,ey vuslat,ey tatlı ve ulvi gece!
16.CİNAS.
Sesteş, eş sesli kelimelerle yapılan bir sanattır.
Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç.
17.SECİ
Düz yazıda kafiye kullanmaya denir.
Ey gözlerin nuru,gönüllerin şüruru; başımızın tacı,dil ehlinin miracı…
18.ALİTERASYON:
Mısrada veya yazıda ünsüzlerin tekrarı.
-Öldük ölümden bir şeyler umarak
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
19.İRSAL-İ MESEL
Şiirde atasözü,özdeyiş ya da deyim kullanma.
-Kirpikleri uzundur yârin hayale sığmaz
Meşhur bir meseldir mızrak çuvala sığmaz.
20.LEFF Ü NEŞR
Bir beytin birinci dizesinde en az iki şeyi söyleyip,ikinci dizesinde bunlarla ilgili benzerlik veya karşıtlıkları verme.
-Gönlümde ateştin gözümde yaştın
Ne diye tutuştun,ne diye taştın.
21.NİDA (SESLENME)
Şiddetli duyguları ve heyecanları anlatmak için yapılan sanat.Çoğu zaman kişileştirme ve konuşturma sanatlarıyla birliktedir.
-Ey kumrulu bahçem,sümbüllü bağım
Ey bülbüllü derem,mineli dağım!
22.LEBDEĞMEZ
B,p,f,m,v dudak ünsüzlerinin bulunmaması.
23.TEDRİC (DERECELENDİRME)
Aziz dost;günler günleri,aylar ayları.yıllar yılı kovaladı.
Açıklama: gün, ay, yıl kelimeleri derecelendirilerek söyleniyor.
24.TERDİD
Sözü beklenmedik,çarpıcı bir biçimde bitirme.
En ağır işçi benim.
Gün yirmi dört saat,
Seni düşünüyorum.
25.RÜCU
Önceden söylenmiş bir fikirden dönmüş görünerek daha güçlü bir hamle yapma.
Al yanaktan buse alsam\Yanak olmaz dudak olsun.
26.AKİS
Sözleri ters çevirerek söylemek demektir.
Basit oldu mürekkep,mürekkep oldu basit
Mecaz oldu hakikat,hakikat oldu mecaz.
27.İSTİARE - EĞRETİLEME=DEYİM AKTARMASI
Bir sözün gerçek anlamından kayarak benzerliği olan başka bir söz yerine kullanılması.
A)AÇIK İSTİARE:
Yalnız benzetilenin bulunduğu istiare.(Benzeyenle benzetileninin yerleri değiştirildiğinde cümlenin anlamı değişmez.)
Dudakları arasından iki sıra inci parlıyordu.(yerine “diş” getirsek cümlenin anlamı değişmez.)
Kaçan balık büyük olur.(Kaçan fırsat büyük olur)
B)KAPALI İSTİARE.
Sadece benzeyenle yapılan istiare. Genellikle kapalı istiarenin olduğu yerde teşhis (kişileştirme) sanatı da vardır. Veya tersi de doğrudur: teşhisin olduğu yerde genellikle kapalı istiare sanatı da vardır.
Güzel gitti diye pınar ağladı.(…insan ağladı.)olmaz.
Kaldırımlar yollara bir şeyler anlatıyor.
Açıklama: Kaldırımlara insan olma özelliği verilmiş. Kaldırımlar insana benzetilmiş, benzeyen kaldırımlar'dır, ancak kendisine benzetilen insan unsuruna yer verilmemiştir. Kaldırımların insana benzetildiğini "anlatıyor" kelimesinden çıkarıyoruz..
C)TEMSİLİ İSTİARE:
Bütün bir şiire yayılan istiare demektir.
Merdiven:Ahmet Haşim
At:Faruk Nafiz Çamlıbel
Sessiz Gemi:Yahya Kemal Beyatlı
Kelile ve Dinme:Beydaba
Lafontaine Masalları
KAFİYE VE REDİFLE İLGİLİ ALIŞTIRMALAR
Gizli dertlerimi sana anlattım
Çalıştım sesimi sesine kattım
Bahçede dut iken bilmezdim sazı
Hangi kuştan aldın sen bu avazı
Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ve fayda buldum
Gezmekte bahçe bahçe mesîhâne bir nefes
Eylül sonunda ruhumu teslim eden heves
Bir taşın üstünde hayale daldım
Ben nerde doğmuşsam o yerde kaldım
Onlar ki bulutlarda gezerler Karadır kaşları benzer kömüre
Bitmeyen ışıklarda yüzerler Bu güzellik ziyan verir ömüre
Şakımazlar dallarda dallarda o kuşlar
Taşıyan onları rüzgar rüzgar
İşte bir rüzgar sağnak sağnak
Denizde nar rengi bir şafak
Su mavi buzlardan daha parlak
Al beni de karşı dağlara bırak
Gel bakma kimseye hor
Halkı yorma kendin yor
Ben sana bülbül,bana sen gülşen ol
Ko beni ağlayayın,sen gül,şen ol.
Çobanın bir kızıl yele saçları
Ateştir,alınmaz ele saçları
Düşünüyorum:O’ndan evvel zaman var mıydı?
Hakikatler,boşluğa bakan aynalar mıydı?
Çaresizlik sardı yine derdim çıktı boğaza
Moskof gözün oyarım yan bakarsan Boğaz’a
Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi;
Gördüm güzel vücudumu zümrütleyen deri.
Büyük randevu…Bilsem nerede,saat kaçta?
Tabutumun tahtası,bilsem hangi ağaçta?
Yarin bize bir selamı yok mu?
Vuslat gibi bir meramı yok mu?
Gitmiş kaybolmuşuz uzakta
Rüya sona ermeden şafakta,
Huyla tepeler,hayal ağaçlar
Durgun suda dinlenen yamaçlar
Ateşi köz öldürür Cihan altüst olurken,seyre baktın,öyle durdun da
Sürmeyi göz öldürür Bugün bir serseri,bir derbedersin kendi yurdunda.
Bu gemi bu kara tabut
Badem gözlüm beni unut
Mor menevşe boynun eğmiş
Yapracığı suya değmiş.
Ne bir yazık diyen bize
Huzurunda geldik dize.
Seni ben bekliyorum,göğsüm açık bağrım açık;
Hançer ol,göğsüme saplan;ecel ol,karşıma çık!
Zenginin yediği baklava börek
Kahvaltıya eder keteli çörek
Ümidim yılların seline düştü
Saçının en titrek teline düştü
Elinden,dal gibi düşerken ümit
Ne bir hasret dinle,ne bir ah işit
Gittikçe uzaklaşan bu sesi duya duya
Yavaşça dalacağım,o kalkılmaz uykuya
Bu ne bitmez yolmuş deme Vurdu iri davullar,vurdu çağrı kösleri
Bu ne aşılmaz dağmış deme Yerde nal şakırtısı,gökte kanat sesleri
Evden çıkar çıkmaz omuzda tabut
Sen de eller gibi adımı unut
Atıl daha ilerlere,bitti deme yol artık
Bir kurtuluş sana yetmez,kurtarıcı ol artık
Dedem koynunda yattıkça benimsin ey güzel toprak!
Neler yapmış bu millet,en yakın tarihe bir sor bak!(S.Nazif)
Eyleme vaktini zayi,deme kış yaz,oku yaz
Asmaya Gül erken
Niçin kondun a bülbül Bilmem ki yaz mı gelmiş
Kapımdaki asmaya Niçin açmış gül erken
Ben yarimden ayrılmam Aklımı kayıp ettim
Götürseler asmaya Nazlı yarim gülerken
Görenedir görene\Köre nedir,köre ne”
Kardır yağan üstümüze geceden İçimin göz görmez mağaralarına gir
Yağmurlu,karanlık bir düşünceden Senin girmediğin yerde haset kibir
Dağlar,omuz omuza yaslanan dağlar
Sular kararınca paslanan dağlar
Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir Her öğle,yolcusu karada bir sal
Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir Böyle akıp gelen koca bir masal
Bin bahçeli beldemizi yad ellere bıraktık
Gölgesinde barınacak tek ağacım yok artık
Bizim mahallede İstanbul’un kenarı demek
Sokaklarında yürünmez ki yüzme bilmeyerek
Bizim elde bahar olur,yaz olur Yaradanım affeyle
Göller dolu ördek olur,kaz olur Bende her günah
Sevgi arasında yüz bin naz olur Bir vefasız yar için
Suçumu bağışla,ben sana kurban Çekiyorum her gün ah
Beklerim haftada bir name bu yaz
Yazacaksan dediğim veçhile yaz
Uğrarız sadmesine her gelenin
Bu da bir çiftesi bir hergelenin
Bilmem ki adını onun kim saklar
Şimdiden unutmuş onu kucaklar
Mızıka çalındı düğün mü sandın
Al yeşil bayrağı gelin mi sandın?
Basma bu eşikte benim kalbim var
Kalbim ki bir uzak hayale ağlar
Sevgilim,sevgilim,yanımda mısın?
Yoksa bu rüya mı,canımda mısın?
Her nefeste eyledik yüz bin günah
Bir günaha etmedik hiçbir gün ah
Dünyada ne ikbal dileriz,ne servet dileriz
Hatta ne de ukbada saadet dileriz
Kısmetindir gezdiren yer yer seni
Arşa çıksan akıbet yer yer seni
Ey kimsesizler,el veriniz kimsesizlere
Onlardır ancak el verecek kimse sizlere
Bir günah eden kişi binbir gün ah etmek gerek
Bin gün ahım var ilahi,bir günahım yok benim
Bana kefendir yatak,sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl ben gideyim,Son Peygamber Kılavuz
Mermerlerin nabzında hala çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgar o sedayı Allah bir!
Geldi ölümlü yalan,gitti ölümsüz gerçek:
Siz,hayat süren leşler,sizi kim diriltecek?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal
Hamallık ki sonunda ne rütbe var ne de makam
SÖZ SANATLARI İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALAR
Cep delik cepken delik
Yen delik,kaftan delik
Kevgir misin be kardeşlik(kinaye)
Bir yetim görünce döktür dişini
Bozmaya çabala halkın işini
Her nereye gidersen eyle talanı
Öyle yap ki ağlatasın güleni
Bir saatte söyle yüz bin yalanı
El bir doğru söylerse inanma.(tariz)
Uçmakta konmadan kıyısız bir denizde ruh
Benzer mi böyle bir tufan içinde Nuh.(telmih)
Gayet çoktur,değil benim yaram az
Bana yardan gayrı cerrah yaramaz.(cinas)
Sana kimi canım,kimi cananım diye söylüyor
Nesin sen can mısın,canan mısın kâfir? (istifham)
Sev seni seveni hak ile yeksan ise
Sevme seni sevmeyeni Mısır’a sultan ise (Aliterasyon)
Bütün dünya başkanın ölümüne ağlıyor. (ad aktarması)
Bulutlar yeryüzünden intikam alıyor.(teşhis)
Günlerdir yolunu bekledi,durdu
Sen geleceksin diye çiçek açtı
Bahçeler,bütün ağaçlar süslendi. (Hüsn-i Talil)
Bulmadım dünyada gönüle mekan
Nerde bir gül bitse etrafı diken (Kinaye)
Şu karşıma göğüs geren
Taş bağırlı dağlar mısın? (Kinaye)
Ya şah-maran ya yılan
Zülüf müdür kâkül müdür
Ak gerdana yayılan(cinas)
Adımın,o bahçeler,her gün anıldığı yer
Bahçelerde bir böcek bir çiçeği yer (cinas)
Ey köyleri hududa bağlayan yaslı yollar
Dönmeyen yolculara ağlayan yaslı yollar (teşhis)
Neden kondun a bülbül bağımdaki asmaya
Ben yârimden ayrılmam götürseler asmaya (cinas)
Yüce dağlar birbirine göz eder
Rüzgâr ile mektuplaşır,naz eder (teşhis)
Kimsesiz hiç kimse yok,her kimsenin var kimsesi
Kimsesiz kaldım yetiş ey kimsesizler kimsesi (cinas)
Benim için her bir sözün kıymetlidir,inciden
Gözyaşlarım akıtma gel,odur gönlüm inciden (cinas)
İçime bir kurt düştü,gece gündüz yer beni
Ben bu dertten ölürsem,kabul etmez yer beni (cinas)
Dışarda çılgın rüzgâr,içerde sen vardın (teşbih)
Sahillerin kucağında fıkırdayan deniz yatar
Kayaların kurnasında şarkı söyler bazen rüzgâr (teşhis)
Bunca yaptıklarından sonra yüzü kızarmıyor (kinaye)
Sen uyandın diye gün doğar
Şu yol sen geçtiğin için güzel
Su aksin;dal,gölgen içindir
Ve sen varsın diye
Şu dünyada yaşamam. (hüsn-i Ta’lil)
Bu gece yarısında iki kişi uyanık
Biri benim biri de serseri kaldırımlar (istiare)
Bilir misin?Neler söyler,neler anlatır geceler
Bilir misin?Çok aşıklar sabaha dek geceler (Teşhis,cinas)
Bizim süvarimiz amma da ata biner
Ayağı yere değer,başı göğe değer (abartma)
İçimde kar donar,buzlar tutuşur
Yağan ateş midir,kar mıdır bilmem? (istifham,tezat)
Irmaktan eğilmiş iki büklüm
Hasretle su içmekte söğütler
Dallar yarı çılgın yarı sarhoş (teşhis)
Kalem böyle çalınmıştır yazıma
Yazım kışa uymaz,kışım yazıma (cinas)
Anavarza at oynağı
Kana bulanmış gömleği
Kıyman a zalımlar
Kör karının bir deyneği. (mecaz)(1988)
Nedir can kim anı sen nâzenin cânâne vermezler
Sana aşık olanlar yoluna cânâ ne vermezler (cinas)(1991)
Bir ah çeksem dağı taşı eritir
Gözüm yaşı değirmen yürütür (abartma)(1991)
Kısmetindir gezdiren yer yer seni
Arşa çıksan akıbet yer yer seni (Cinas)(1988)
Adam elini uzattı;tam onu koparacağı sırada mor menekşe:”Bana dokunma!” diye bağırdı. (İntak-konuşturma)(1990)
Yalnız zaman olur bazı akşamlar
Bir kadın çehresi;yanarken camlar.
Bir lahza belirir loş aynalarda.
(Bir sözün benzetme amacıyla başka bir söz yerine kullanma.yanarken camlar:güneşin camlardaki yansıması)(1990)
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında. (mecaz-ı mürsel)(Dünyanın her tarafından toplanmış asker)
Gülmeden çatlayadursun biriken çarşı Pazar. (mecaz-ı mürsel-ad aktarması)(esnaf)
Garbın ucunda son kıyıda en gürültülü
Bir med zamanı gökyüzü kurşunla örtülü. (Açık istirae)(Benzeyen bulutlar soylenmemiş)
Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tutan en son ocak. (Kinaye)(Ocağın tütmesi gerçek;ailenin varlığını sürdürmesi mecaz)
Eski eş’arda dürbin ile mana görünür
Yeni şiirde mana gibi külfet yoktur.(tariz)
Güneş bu savaş meydanının dehşetini görmemek için ufkun arasına gizleniyor,bulutlar artık gözyaşlarını tutamıyordu. (hüsn-i Talil-teşhis)
Bülbüllerin ister seni ey gonca-dehen gel
Gül gittiğini anmayalım gülşene sen gel. (Tenasüp)
Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç. (cinas)
Bu sabah iğdeler mi çiçekte?
Giden yazlar mı gere gelmekte?
Nedir bu koku çevremi saran? (Tecahül-i Arif)
Ben aşıkım el göğüste yüz yerde
Gel efendim del sinemi yüz yerde (cinas)
Sen uyandın diye gün doğar\Şu yol sen geçtiğin için güzel\Su aksin;dal,gölgen içindir\Ve sen varsın diye\Şu dünyada yaşamam. (Hüsn-i Talil)
Olur mu dünyaya indirsem kepenk
Gözyaşı döksem Nuh Tufan’ına denk (istifham)
Bu gece yarısında iki kişi uyanık
Biri benim biri de serseri kaldırımlar (teşhis)
Bizim paşa gezerken sabah erken,yerde bulur bir maşa,maşayı vurur taşa,derken bir ateş çıkar,dağı taşı hep yakar. (seci)
Yetmedi eksinin gücü artıya
Geçmedi denizin sözü martıya (tezat,teşhis)
Bilir misin?Neler söyler,neler anlatır geceler
Bilir misin?Çok aşıklar sabaha dek geceler (kişileştirme,cinas)
Rüzgar gökte bir gezinti\Üşürüz her akşam vakti
Ne sıcak vücutlar gitti\Toprağı ısıtmak için (Hüsn-i Talil)
Bu memlekette de bir gün sabah olursa Haluk (Açık istiare)
Can kafeste durmaz uçar\Dünya bir han,konan göçer (Kapalı istiare)
Gülen çehremi görüp\Sanmayın beni bahtiyardır
Her kahkahanın içinde\Bir damla gözyaşı vardır. (tezat)
Benim için her bir sözün kıymetlidir,inciden
Gözyaşlarım akıtma gel,odur gönlüm inciden (cinas)
Çabucak gönderin çeliklere su
Çiğneyin çığlarım su çılgın çağı. (Aliterasyon)
Bir hüzün verir bu hal lakin
O hüzn ile şad olur,bu naşad (tezat)
Suya versün bağban gülzarı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzare su (tenasüp)
(Bahçıvan gül bahçesini suya versin,boşuna zahmet çekmesin;çünkü bir değil,bin gül bahçesine su verse(emek harcasa),senin yüzün gibi güzel bir tek gül açılmaz.)
Görünce uzanmış yar kucağına
Boynunu dolamış zülfü bağına
Kurşunu kahpeye atacağına
Kendine çevirdin…Aman be Ali! (terdit)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)