Bu Blogda Ara

Türk Dili ve Edebiyatı sitesi, Edebiyat derslerine yardımcı,

20 Ekim 2008 Pazartesi

DUVAR YAZILARI, KOMİK YAZILAR, GÜLDÜREN SÖZLER

Allah ım kendim için bi şey istemiyorum ama bir kerede şu karne gününde babamı sevindir yarabbimm

lütfen yerlere tükürmeyiniz tükürülecek onca surat varken
adamın biri yüzmüş karısı da 101

bir adam eczacıya demiş ki:bit ilacınız var mı?
eczacıda demiş:bitinizin neyi vardı? ha!ha!ha!


dost acı söyler söyle de yiyelim

ağlarsa anam ağlar gerisi playback yapar

Babama değerimi sordum "dünyalar kadar" dedi, dünyanın değerini sordum "beş para etmez" dedi

hava korsanı uçağı kaçırmış evine otobüsle gitmiş

ALKOLLÜ ARABA KULLANMAYINIZ BENZİNLİSİNİ TERCİH EDİNİZ...

şişşşt susun yerin kulağı var derler benimde kulağım var peki ben yer miyim? hayırr yememm!

geçen gün arkadaşlarla fırında patates yiyorduk fırın sıcak geldi bahçede yedik
notlarım hep zayıf ne yapiim notlarım rejime girmiş!!!

SEVEN UNUTMAZ,EIGHT UNUTUR

Nescafe bile 3'ü 1 arada Ben Yalnızım

Son gülen SEN olacaksın çünkü geç anlıyorsun...

Bukalemunun ikiz yavruları olmuş, isimlerini : Şukalemun, Okalemun koymuş...

Hayvanları çok seviyorum,özellikle kızarmış tavuğu !

Dış görünüşe önem vermem, röntgen filmi çektirip gelin.

Yumurtanı sahanda mı yersin? Yoksa deplasmanda mı?

adamın biri yarın ölücem demiş. yarmışlar hakikaten ölmüş

aya baktım seni gördüm sana baktım AYI gördüm

Kızımız çok hamarattır.Çok iyi kafa ütüler

Kabadayılığa yer yok demişler, kabadayı ayakta kalmış
Tam öğrenmeye başlamıştım ki okul bitti.
Bana karne notlarını söyle sana babanın tansiyonunu söyleyeyim.
Okusaydım adam olacaktım, şimdi milyarderim!

Ya olduğun gibi görün ya da gözüme gözükme.

Matematik dersi artık okullarda işlenmeyecekmiş çünkü "X" i bulmuşlar.

Hi-men Bankaya Gidip Kimin Adına Hesap Açtırır?... Gölgelerin Gücü Adına.

Ara Sıra Ameliyat Olun İçiniz Açılır.
Koş Ali koş. Baban karneni gördü.
Sıfır alınca üzülme hayat zaten boş.
Senin zayıflaman için daha 40 fırın ekmek yemen lazım.
Karnedeki her kırığın bir hikayesi vardır.
Eskiden karasızdım ama şimdi artık emin değilim.
Deniz dalgasız, öğrenci zayıfsız olmaz
Kadının biri o kadar cimriydi ki kilolarını bile vermiyordu.
Çalışmak eğlencelidir; ama şimdi eğlencenin sırası değil...
Vicdani tertemizdi zira onu hiç kullanmamıştı.
Dünya döner , ay köfte.
Ne zaman inek görse kaçardı çünkü ot kafalıy dı...
Bir evin çatısı yanmış , duvarları düz..
Dünya ve ahrette yanmanın yolu pilajlardan geçer
ahmaga yüz, aptala söz vermege gelmez.
Madem geldin dünyaya çalış Fizik Kimyaya :)
Dünya delikanlı olsaydı yuvarlak olmazdı.

Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste...
Bağırsak solucanları bağırsakta yasar bağırmasak da

Yaav burada yazısız bir duvar vardı nereye gitti.
İnsanlar konuşur, aptallar gürültü yapar!

Buraya bir şeyler yazacaktım ama masa bitti !!!!
Bitkisel hayata girdim, maksat yeşillik olsun.



Bu kadar cehalet ancak tahsille olur!
Hakan Şükür maçta sakatlanınca onu kim taşır? Tabi ki Hakan Taşıyan.

Senin söylediklerine kim inanır. Tabi ki Kadir İNANIR.
Yarasa çok faydalı bir hayvandır. Öyle olmasa YARAMASA derlerdi.

Bebeğe araba çarpmış fakat ölmemiş, neden? Çünkü bebeğin bezi BARİYERLİymiş.
Koş Ali koş. Baban karneni gördü.

Sınava kopyasız girmek, savaşa silahsız girmek gibidir.
Üzülme son gülen sen olacaksın. Çünkü hep geç anlıyorsun.

Hükümete Uyarı!..Krizini başıboş bırakırsan ya işçiye kaçar yada memura.
Dolar yine fırlamış. O ne fırlamadır siz bilemezsiniz.

Vatandaş öldü. Allah TAKSİTLERİNİ affetsin.
Eskiden ekmek aslanın ağzındaydı. Şimdi aslanda aç.

Kültür mantarı dışındaki mantarların çoğunun faciaya yol açtığı söyleniyor. Kültürsüz olduktan sonra, ha mantar, ha insan fazla bir şey değişmiyor. Sonuçta ikisi de faciaya yol açıyor.
İnsanların seni ezmesine izin verme; Ehliyet al, sen onları ez...

Dost kara günde KARANLIĞA KARIŞIR.
Çok yardımseverimdir, bütün yardımları kabul ederim.

Ateş düştüğü yeri yakar sonradan yangın çıkar.
Araçlarda arabesk müzik yasaklansın, artık BATMASIN BU DÜNYA.

Acele kopyaya öğretmen yetişir.
Tarihin hatalarından biri sürekli kendini tekrar etmesi

İyi başlayan her şey kötü biter, kötü başlayan her şey berbat biter.
Sıfır alınca üzülme hayat zaten boş.
Ajda Pekkan yüzünü gerdirmeye devam ediyor... yüzündeki ben eskiden ayağındaymış... Sayın kulumuz, kılınmamış namaz borcunuz gözükmektedir. Amel defterinizin günahtan kapanmaması için, lütfen borcunuzu ödeyiniz. MÜNKER NEKİR AHİRET HİZMETLERİ.
Tam bir serseri gibiydi.Sonunda bir serseri kurşuna kurban gitti. Türkçeyi katlettiler. CÜMLEmizin başı sağ olsun.
Her politikacının bir DARBE yiyişi vardır. Artık yalan söyleyeni dokuz köye muhtar yapıyorlar.
Bakırköy'den Hale, Jale, Lale taşınmıştır. Kamuoyuna duyurulur. Memurlar maaş artışlarına KÜS KÜS gülüyorlar...
ALTIN KALPLİ sunucunuz soyuldu. Şu an kalp cerrahide acil KALP nakli bekliyor. Ben ettim sen etme! Bırak tuvalet temiz kalsın
Ne kadar dönersen dön, popon arkanda kalır. Çözümün bir parçası değilsen, sorunun bir parçasısındır.
Dikkatli sür, insanın yedek parçası yoktur. Silahlar insanları öldürmezler, sadece öldürmeyi kolaylaştırırlar.
Bu tüp bebek hatalı, hep GAZ kaçırıyor. Aşk öyle ciddi bir hastalıktır ki iki kişiyi birden yatağa düşürür.
İnsan öldüğü zaman değil, unutulduğu zaman ölür. Senin zayıflaman için daha 40 fırın ekmek yemen lazım.
Sigara sağlığa zararlıdır. ( İmza puro ) Karnedeki her kırığın bir hikayesi vardır.
En kıyak meslek öğretmenliktir. Müşterisi hiç bitmiyor da ondan. Her çözüme mutlaka bir problem bulunur.
Keyfiniz yerinde değilse anneniz bir yere kaldırmıştır... Tencere yuvarlanır kapağını, kopyacı yuvarlanır sıfırı bulur...
Atı alan Üsküdar'ı, notu alan sınıfı geçer... Kafanız bozulduğunda garanti belgenizi de yanınızda getirin.
Deli deliyi nerede bulacağını bilir. "Bütün kadınlar güzeldir." lafı sürümden kazanmak isteyen erkeklerin uydurmasıdır.
Ölüm kalıtsaldır. Eskiden kibirliydim ama şimdi kusursuzum!
++++++++++

Şanssızlığa katlanabiliriz , çünkü dışarıdan gelir ve tümüyle rastlantısaldır. Oysa yaşamda bizi asıl yaralayan , yaptığımız hatalara hayıflanmaktır. Oscar Wilde

♥ Herkesin üç kişiliği vardır; Ortaya çıkardığı , sahip olduğu , sahip olduğunu sandığı. Alphonse Karr

♥ İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur. Mevlana

♥ Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur. Whoopi Goldberg

♥ Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır. S. M. Power

♥ Büyük adamların hataları güneş tutulmasına benzer, onları herkes görür. Cucong

♥ Boş zaman yoktur boşa geçen zaman vardır. Tagore

♥ Acınmaktansa kıskanılmak dana iyidir. Heredot

♥ Düşman isterseniz dostlarınızı geçmeye çalışınız. Dost isterseniz , bırakın , dostlarınız sizi geçsin. La Rochefoucauld

♥ Yirmi yaşındaki bir insan, dünyayı değiştirmek ister . Yetmiş yaşına gelince , yine dünyayı değiştirmek ister, ama yapamayacağını bilir. Clarence S.Darrow

♥ Doğruluk sonsuzluğun güneşidir. Nasıl olsa doğar. Wendell Phillips

♥ Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen, birkaç adım geriye gitmek zorundadır. Bugün yarına dünle beslenerek yol alır. Bertolt Brecht

♥ Sık ve çok gülmek; zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini, şefkatini kazanmak; dürüst eleştirilerin taktirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek; güzelliği taktir edebilmek, başkalarındaki "en iyiyi bulabilmek"; sağlık Ralph Waldo Emerson

♥ Herşeyi denerim; ama yapabildiklerimi yaparım. Herman Melville

♥ Aşk bir kadının yaşamının tüm öyküsü, erkeğin ise yalnızca bir serüvenidir. Madama de Stael

♥ Aşkın gizemi, ölümün gizeminden daha büyüktür. Oscar Wilde

♥ Niçin hep birlikte barış ve uyum içinde yaşamayalım? Hepimiz aynı yıldızlara bakıyoruz, aynı gezegenin üzerindeki yol arkadaşlarıyız ve aynı gökyüzünün altında yaşıyoruz. Aunius Aurelius Simachus

♥ Aşk hakkında herşey doğru, herşey yanlıştır. Hakkında söylenecek hiçbir şeyin saçma olmadığı tek şey aşktır. Chamfort

DÜZ YAZI TÜRLERİ

ROMAN

İnsanların yaşadıkları ya da yaşayabilecekleri olayları, yere, zamana ve şahsa bağlayarak anlatan eserlere roman denir.

*Romanda olaylar geniş ve ayrıntılı olarak anlatılır.
*Ana olay etrafında olaycıklar vardır.
*Şahıs kadrosu geniştir.Karakter çözümlemeleri yapılır.
*Zaman olarak geri dönüşler olur.

Romanlar çeşitli türlere ayrılır;

- Tarihi Roman: Konusunu tarihten alır.
- Töre Romanı: Toplumun yaşayış tarzını, geleneklerini, adetlerini işleyen romandır.
- Psikolojik Roman: Ruh çözümlemelerinin yapıldığı romanlardır.
- Egzotik Roman: Uzak ve yabancı ülkelerin doğa ve insanlarını anlatan romandır.
- Tezli Roman: Bir görüş veya düşünceyi savunan romandır.
- Polisiye Roman: Dedektif hikayelerini anlatan romandır.

HİKAYE

Olmuş ya da olması mümkün olan olayları anlatan kısa sanat eserleridir.

*Tek bir olay vardır.Olaycıklar yoktur.
*Şahıs kadrosu romana göre dardır.
*Kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir anı içinde anlatılır.

*İki tür hikaye görülür;

a)Olay Hikayesi: Maupassant tarzı da denir. Olay esastır.Bizdeki temsilcisi, Ömer Seyfettindir.

b)Durum Hikayesi: Çehov tarzı da denir. Olaydan çok insanın belli bir zaman dilimindeki durumu anlatılır.Bizdeki temsilcisi, Sait Faik Abasıyanıktır

MASAL

Olağanüstü olayların anlatıldığı sözlü bir edebiyat ürünüdür.

*Olaylar hayal ürünüdür.
*Yer ve zaman belli değildir.
*Kahramanlar insanüstü nitelikler gösterir.
*İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür.
*iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır.
*Eğiticilik esastır. Evrensel konular işlenir.
*Olaylar miş'li geçmiş zaman kullanılarak anlatılır.

MAKALE

Bir gerçeği açıklamak, bir konuda görüş ve düşünceler öne sürmek ya da bir tezi savunmak, desteklemek için yazılan yazılara makale denir.
*Anlatım yalın ve yoğundur, nesnel bir nitelik taşır.
*Öne sürülen düşünce ve tez kanıtlanır.
*Söz oyunlarına baş vurulmaz, süslü anlatımdan uzak durulur.
*Her konuda makale yazılabilir.
*Gazete ve dergilerde yayımlanır.

DENEME

Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini, kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlattığı yazı türüdür.

*Yazar, kendisiyle konuşuyormuş gibi bir hava sezdirir.
*Samimi bir dil kullanılır.
*Yazar, öne sürdüğü görüşleri ispatlamak zorunda değildir.
*Yazarın kesin bir sonuca varma zorunluluğu yoktur.
*Nurullah Ataç "Deneme, ben ülkesidir" der.
*Yazar anlatımda ve konu seçiminde özgürdür.

*Türün ünlüleri, Ahmet Haşim, Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Selahattin Eyyüboğlu.

FIKRA

Yazarın, gündelik olayları, özel bir görüşle, güzel bir üslupla, kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa, günübirlik yazılardır.

*Gazete yazısıdır.
*Yazar düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez.
*Dil tabiidir.Günlük deyimlere, yer yer nükteli sözlere yer verilir.
*Okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir hava sezdirilir.

*Türün ünlüleri, Ahmet Rasim, Falih Rıfkı, Ahmet Haşim, Hüseyin Cahit Yalçın, Peyami Safa.

SOHBET

Yazarın, gündelik olaylarla ilgili düşüncelerini, okuyucu ile karşı karşıya oturup konuşuyormuş gibi içten bir hava içinde yazdığı yazılardır.

*Herkesi ilgilendiren konular seçilir.
*Cümleler çoğu zaman konuşmadaki gibi devriktir.
*Yazar, sorulu-cevaplı cümlelerle konuşuyormuş hissi verir.
*İçtenlik, samimilik,doğallık sohbetin özelliklerindendir.
*Türün ünlüleri, Ahmet Rasim, Şevket Rado, Atilla İlhan.

ELEŞTİRİ

Sanat, edebiyat, düşünce eserlerini hem öz hem yapı yönünden açıklayan, başarılı ve başarısız ya da değerli ve değersiz yönlerini gösteren, bunları örneklerle somutlayıp belirten yazı türüdür.

*Eleştiri objektif olmalıdır.
*Eleştiride amaç okura ve yazara yol göstermektir.
*Eleştirmenin kişisel duygularını kattığı eleştirilere öznel eleştiri, kişisel duygularını katmadığı,objektif olduğu eleştirilere de nesnel eleştiri denir.

GÜNLÜK (GÜNCE)

Yaşanan olayların, izlenimlerin, tarih atılarak, günü gününe yazılması ile oluşan türe günlük denir.

*Kısa yazılardır.
*Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
*Yazarın hayatından izler taşır.
*İçten ve sevecendir.
*Ruzname de denir.
*Türün ünlüleri, Oktay Akbal, Suut Kemal Yetkin, Seyit Kemal Karaalioğlu.

HATIRA (ANI)

Bir yazarın kendisini yaşadığı ya da tanık olduğu olayları, sanat değeri taşıyan bir üslupla anlattığı yazılardır.

*Geçmişteki olay üzerine yazılır.
*Yazar, olayları kendi bakış açısından anlatır.
*Anılar, yaşandığı dönem hakkında bilgi verir.
*Anılarda, yazarın kişisel bakışı söz konusudur.
*Türün ünlüleri, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Rasim, Halit Ziya, Hüseyin Cahit, Falih Rıfkı.

BİYOGRAFİ

Ünlü kişilerin hayatını anlatan yazı türüdür.
*Kişiyi tüm yönleriyle tanıtır.
*Açık, sade bir dil kullanılır.
*Divan edebiyatında şairleri anlatan bu eserlere, "Tezkire" denirdi.
*Türün ünlüleri; Mithat Cemal Kuntay, Şevket Süreyya Aydemir.

OTOBİYOGRAFİ

Bir kimsenin kendi yaşam olaylarını anlattığı eserlerdir.
*Çoğu zaman bunlarda, sanatçı kendisiyle beraber aile büyüklerinden, çevreden, aile içi durumlardan da söz eder.

MEKTUP

Bir düşünce veya duygunun birilerine iletilmesi amacıyla yazılan özel yazılardır.
*Türün ünlüleri; Fuzuli, Namık Kemal, Ziya Gökalp, A. Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı.

GEZİ YAZISI

Gezilip görülen yerler hakkında yazılan yazılardır.
*Gezi yazısında yazar daima, gezdiği yerleri anlatmalı, uydurma, yanlış bilgiler vermemelidir.
*Yazar gördüklerini, okuyucusunun daha iyi algılaması için, karşılaştırma yapar.Okur sanki o yerleri sanatçıyla gezer gibi olur.

TİYATRO

Hayattaki olayları konu edinen, sahnede oynanmak amacıyla yazılan edebi eserdir.

*Roman ve hikaye soyut olduğu halde, tiyatro somuttur.
*Tiyatro eserleri, konularına göre dram, trajedi ve komedi gibi türlere ayrılır.

A-TRAJEDİ: 

Seyirciye, hayatın acıklı yönlerini göstermek, ahlak, erdemi anlatmak için yazılmış manzum eserlerdir.

*Konusunu seçkin kimselerin hayatından ya da mitolojiden alır.
*Kahramanları tanrılar, tanrıçalar ve soylu kimselerdir.
*Kusursuz bir üslubu vardır. Kaba sözlere yer verilmez.
*Eser baştan sona kadar ağırbaşlı, ciddi bir hava içinde geçer.
*Çirkin olaylar, seyircinin gözü önünde gerçekleştirilmez, sahne arkasında gerçekleştirilir. Bu olaylar haberciler tarafından sahnede aktarılır.
*Üç birlik kuralına uyulur.( Yer, zaman, olay )
*Oyunda korolara yer verilir.

*Ünlü trajedi yazarları; Eski Yunan; Aiskhylos, Eurupides, Sophokles. Fransız; Corneille, Racine.

B-KOMEDİ:

İnsanların ve olayların gülünç yönlerini ortaya koymak, izleyenleri güldürmek ve düşündürmek amacıyla yazılmış tiyatro eseridir.

*Konusunu, yaşanılan hayattan ve günlük olaylardan alır.
*Kişiler halktan ve yüksek zümreden her çeşit insan olabilir.
*Her türlü söze şakaya yer verilir.
*Kişilerin her türlü davranışları sahnede gösterilir.
*Birbirini izleyen diyalog ve koro bölümlerinden oluşur.
*Manzum olarak yazılır.
*Üç birlik kuralına uyulur.
Türün yazarları, Yunan-Aristophanes, Fransız- Moliere.

C-DRAM:

Hayatı olduğu gibi acıklı ve gülünç yönleriyle sahnede göstermek için yazılan tiyatro eseridir.

*Hayatı olduğu gibi yansıtır. Trajedi ve Komedi kaynaşmıştır.
*Konusunu günlük yaşamdan ve tarihten alır.
*Üçbirlik kuralına uyma zorunluluğu yoktur.
*Olaylar, çirkin dahi olsa sahnede gösterildiği gibi kişiler hangi sınıf ve halktan olursa olsun dramda yer alır.

CÜMLEDE ANLAM İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALAR

1.EŞANLAMLI YA DA YAKIN ANLAMLI CÜMLE

Farklı sözcüklerle kurulan fakat aynı düşünceyi anlatan cümlelerdir.
----Sevgi sadakatle taçlaşmadıkça ömrü kızgın çöllerdeki bir damla yaş kadardır.
----Sadakatin olmadığı bir sevgi uzun ömürlü olamaz.
----Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyen insan yeni okyanuslar keşfedemez.(Andre Gide)
----Hayatında riskleri göze alamayan insan başarılı olamaz.
----Eğer bir insan hangi limana yelken açtığını bilmiyorsa, hiçbir rüzgar işine yaramaz.
----Belirli bir hedefi olmayan insan, hangi olanaklara sahip olursa olsun başarılı olamaz.
----Yaşamak, karanlık geceye rağmen, buğulanmış pencere camına güneşi çizebilmektir.(Anonim)
----En zor anlarda bile umudunu kaybetmeyen insan gerçekten yaşıyor demektir.
----Yaşam içinde siyah da bulunan bir gökkuşağıdır.
----Yaşam tüm güzelliklerinin yanında olumsuzlukları da barındırır.

2.NEDEN- SONUÇ CÜMLESİ

Yargının gerçekleşme nedeni ve sonucu cümle içinde verilir .
----Sınavda heyecanlandığı için bazı soruları yapamadı.
----Bakımsızlıktan ev harabeye dönmüştü.
----Matbaanın bulunmasıyla okuma yazma oranı arttı.
----Aşırı sıcaklar can kaybına yol açtı.
----Yoğun kar yağışı nedeniyle yollar trafiğe kapatıldı.
----Hediye almadım diye bana darılmış.

3.AMAÇ – SONUÇ CÜMLESİ

Öznenin işi, hareketi gerçekleştirme amacı ve sonucu cümle içinde verilir.
----Borçlarından kurtulmak için evini satmış.
----Ailesini görmeye Almanya’ ya gitmiş.
----Başbakan, ticari anlaşmalar yapmak üzere yurtdışına çıkıyor.
----Bu ,bizi birbirimize düşürmek maksadıyla söylenmiş bir sözdür.
----Şair, şiirinde herkes anlayabilsin diye yalın bir dil kullanmış.
----Yazar,eleştirmene şirin görünmek maksadıyla iki yüzlü davranıyor.

4.KOŞUL CÜMLESİ

Eylemin ya da hareketin gerçekleşmesi bir şarta (koşula) bağlı olan cümlelerdir
----Sanatçı yapıtında toplumu anlatırsa ölümsüzleşir
----Akşam baban gelsin , alışverişe çıkarız.
----Müzik dinleyebilirsin ama sesini fazla açmayacaksın.
----Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin.
----Bizim buralara yağmur yağdıkça her yer toprak kokardı.
----Her güneş doğduğunda beni hatırla.

5.KARŞILAŞTIRMA BİLDİREN CÜMLELER

İki kavram arasında benzerlik ya da farklılıkların ortaya konmasıdır.
----Sinema da tiyatro gibi görsel bir sanattır.
----Doğu Anadolu’nun kışı Akdeniz Bölgesi’ne göre daha çetin geçer.
----Yahya Kemal de Necip Fazıl da şiirlerinde ölüm temasına çok yer vermiştir.
----Bu yılki ürün geçen yıla nazaran daha bereketliydi.
----Sanatçı,diğer çağdaşlarına göre daha sade bir dil kullanmıştır.
----Ressam bu yapıtında ise diğerlerine göre daha canlı
renkleri kullanmıştır.

6. ÖZNEL ANLATIMLI CÜMLELER

Söyleyenin kendi kişisel duygu ve düşüncelerini içeren cümlelerdir.
----İzmir,tarihi ve doğal güzellikleriyle eşsiz bir şehrimizdir.
----Şair söyleyiş güzelliğiyle türkü tadında bir şiir sunuyor bize.
----Konferansa katılanların saçma sapan fikirleri beni iyice sıkmıştı.
----Yazar,sürükleyici anlatımı ve ilginç betimlemeleriyle
okuyucuyu olayın içinde yaşatıyor.
----Çatık kaşları,yaralı yüzüyle insanı ürküten bir havası vardı.

7.NESNEL ANLATIMLI CÜMLELER

Doğruluğu ya da yanlışlığı gözlem ve deneylerle kanıtlanabilir nitelikli cümlelerdir.Bu cümlede konuşanın duygu ve düşünceleri yer almaz.
----Filmde olaylar küçük bir kasabada geçiyor.
----Eser dört bölüm halinde sinemaya uyarlanmış.
----Turizm gelirleri geçen yıla oranla yüzde 5’lik bir artış göstermiştir.
----Aruz ölçüsüyle yazılan şiirde nazım birimi dörtlüktür.
----Dört perdede oluşan bu oyunda yazar,aile bireyleri arasındaki sorunları anlatır.

8.DOĞRUDAN ANLATIMLI CÜMLELER

Herhangi bir konuda bir kişinin görüş ve düşünceleri hiçbir değişikliğe uğratılmadan verilir.Bu cümle genellikle tırnak içinde gösterilir.
----Çiçero’nun “Bir yerde yaşam varsa orada umut da vardır.”sözü çok hoşuma gider.
----Kadın,arkadaşının kulağına eğilerek: “Birazdan kalkalım mı?”diye fısıldadı.
----Bu konuda atalarımız: “Cesurun bakışı,korkağın kılıcından keskindir.”der.
----Deskartes’in: “Düşünüyorum öyleyse varım.”sözü çok ünlüdür.


9.DOLAYLI ANLATIMLI CÜMLELER

Bir kişinin sözünün söylendiği biçimde değil de,bazı değişiklikler yapılarak aktarıldığı cümlelerdir.
----Onunla bir daha konuşmayacağını söyledi.
----Bernard Shaw,düşünmenin ruhun kendisiyle konuşması olduğunu söylerdi.
----Doktor,babama ilaçları mutlaka içmesi gerektiğini tembih etti.
----Yazar,sanatçı olunabilmek için çok çalışılması gerektiğini vurguladı.

10.USLUP VE İÇERİK(KONU)CÜMLESİ

Yazarın yapıtında neyi anlattığı konuya (içerik)girer.Bu konuyu işlerken kullandığı sözcükler ve cümleler de usluba girer.

----Yazar yapıtında 1.Dünya Savaşı yıllarındaki insanların çektiği acıları gözler önüne serer.(Konu)
----Betimlemelerde sıfatlara sıkça yer veren sanatçı cümleleri uzun tutmuştur.(Uslup)
----Romanda,Batı’nın yaşam tarzına özenen bir ailenin yavaş yavaş çöküşü anlatılır.(Konu)
----Şairin,şiirlerinde oldukça az kullanılan sözcüklere ve deyimlere yer vermesi dikkati çeker.(Uslup)

11.AŞAMALI DURUM BİLDİREN CÜMLELER

Bir olayın,durumun olumlu ya da olumsuz yönde giderek değiştiğini anlatan cümlelerdir.

----Kadın,her geçen gün biraz daha kötüleşiyor.
----Havalar gittikçe soğuyor.
----Bu çocuğun günden güne huyu değişiyor.
----Ülkemiz her geçen yıl biraz daha büyüyen ekonomisiyle gelecekte gelişmiş ülkeler seviyesine çıkacaktır.

12.KİNAYELİ ANLATIMLI CÜMLE

Bir gerçeği ortaya koymak amacıyla sözü imalı olarak tam karşıtı gelecek biçimde kullanmaktır.
----Okulunu ne kadar çok sevdiğin yirmi gün devamsızlık yapmandan belli.
----Eşinin gözündeki morluktan onu ne kadar çok sevdiğin anlaşılıyor.

GÜNLÜĞÜMDEN

18 Ağustos 1999 Çarşamba

DEPREM!Büyüklüğü 7.8(7.4),şiddeti 10.27 erk olan bir deprem.İlkönce 6.7 olarak söylenen,sonra Amerika’nın açıklamasıyla 7.8’e götürülen bir deprem...
Daha önce Çorum’da bir depremi yaşamıştım.5.4 büyüklüğünde bir depremdi.1996 yılı.Yine uykuda yakalamıştı insanları deprem.Saat 01 sularıydı,yanılmıyorsam.Yeni yatağıma uzanmıştım.Bir uğultu ve sallantı hissettim.O uğultunun korkunçluğunu orada anladım.Burada hissettiğim daha korkunç bir şeydi.Deprem denen felaketin korkunçluğunu asıl bu depremde yaşadım.Tek kelimeyle korkunçtu!

Bu büyük deprem de insanları yine gece yakaladı;uykularında...”Uyku küçük bir ölümdür.” Veya “Uyku ölüm gibidir.” Hakikati...İnsanoğlu ölüme ne kadar hazırlıksız!Uyuyorsun,ama uyanamayabilirsin de!Uyuyup da sahaba canlı kaldığın her gün için Allah’a şükretmek lazım.Uyuyup da uyanamayan birçok insan oldu bu depremde.Nasıl yatmışlardı yataklarına acaba)Bir sure okudular mı,duada bulundular mı,besmele çektiler mi,uyuyup da uyanamayacaklarını düşündüler mi acaba?

Aslında ölüm ne kadar da yakın insana.Ölümle hayat arasında incecik bir çizgi,kısacık bir zaman aralığı var:Bir iki saniye veya 45 saniye gibi!..45 saniye içinde insan,aslında hayatın bütün sırrını anlayabiliyor:Her şey yalan;ölümden başkası yalan!..Hayat denen şey geçici...Ölüm hayatın tek gerçeği,hakikati...45 Saniyede bunu,bu gerçeği tattırıyor insana deprem.
Yeni yatmıştım.Hafif dalmıştım.Eşim benden sonra yattığı yatağa.02.30 sularında.Yaz...Sıcak...İnsan hemen uyuyamıyor.Eşimin “Ne oluyor?” demesiyle ayağa fırladık.Kapı eşiğinde,birbirimize sarılarak bekledik.
Doğrusu saniyeler geçmek bilmedi.Depremin şiddetini hiç bu kadar büyük hissetmemiştim.Sallantı geçmek bilmiyordu adeta.Zaman uzadıkça,bu taş yığınlarının üstüme yıkılacağına dair düşüncem pekişiyordu.Evet böyle devam ederse,iki katın altında kimbilir nasıl bir halde olacaktık.Heyecanım son raddede.Kalbim küt küt atıyor.Ölüme çok yakın olduğumuz,ölümle burun buruna olduğumuz bir an!Böyle bir durumda “Allah’ın büyüklüğü” dile getirilir:Allahu Ekber!Ve son sözlerin şehadet olması da iyidir:Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühu ve rasulüh.45 saniye içinde yoğun ölüm duygularıyla bunları tefekkür ettim.Yapılabilecek bir şey yok.Sağa sola.öne arkaya sallanıyorduk.Ayakta durmak bile zorlaştı adeta.

Depremin sarsıntısı geçti.Giyindik,dışarı çıktık.Herkes dışarıdaydı.Sokaklarda,caddelerde herkes ayakta.Karanlıkta.Saat 03.00 suları...Karanlık.Elektrikler sarsıntıyla beraber kesildi.Yoğun bir araba trafiği..İnsanlar yollarda...Saat 05’te eve girdik.Sabah namazını kılıp yattık.Kendimizi Allah’a emanet ederek!..

Küçük bir radyodan,depremin İzmit kaynaklı olduğunu öğreniyorum.Sakarya,Bolu,Yalova,Gölcük,İstanbul’un bazı semtlerinin depremden etkilendiklerini öğreniyorum.Radyolardan felaket haberleri geliyor hep!..

Uyanıp da sabah televizyonu açtığımızda durumun felaket olduğunu o zaman anlıyoruz.Büyük bir felaket!Küçük kıyamet!

GÜNLÜĞÜMDEN

29 Temmuz 1999 Perşembe


Tolstoy’un “Karanlığın Kudreti” adlı tiyatrosunu okudum. Tolstoy’u seviyorum. Kitaplarını okuyorum. Bana çok şeyler öğretiyor.

Kitapları okurken ne düşünüyorum,ne bekliyorum onlardan?  Belki bir zevktir okumak!Bir hoşlanmadır. Bir aramadır. Bir boşalıştır. Bir kendine bakmadır.Bir kendini algılamadır.Bir kendini bilmedir,bulmadır.Bir düşünüştür,bir tefekkürdür.Bir hülyalara dalmadır. Bir özgürlüğe kanat çırpmadır. Bir alemleri gezmedir. Bir alemleri anlamadır. Bir sonsuzluğu arayıştır.Bir sonsuzluğa vurulmadır.Okuma bir alemdir. Bunlar hakkında şimdi çok fazla söz etmek istemiyorum.Ama her kitapta bunları düşündüğüm bir gerçek. İster istemez okumanın sonucu bu oluyor bende. Ancak sanat duyarlılığından, edebi unsurlardan uzaklaşmamak şartıyla. Kuru düşüncelerin,insanı anlamayan,insanı tek yönlü anlatmaya çabalayan duyguların,insana bir şeyler kazandırabilmesi beklenmemelidir.Böyle eserler,insanı olduğu yerde bırakır,ilerletmez.

Sanat eserlerindeki düşüncelerden bahsediyordum. Düşünce bizatihi bir değerdir;ancak sanat eserlerindeki düşünce daha bir değerdir.Çünkü sanat eserindeki düşünce soyut bir düşünce olmaktan çıkmış somut bir hal almıştır.Yaşayan bir gerçektir, gerçekliktir. O şekilde ebedileşmiş ve edebileşmiştir.Yaşayan, canlı olan bir hayatın içindedir o düşünce artık.Böylelikle düşünce ebedileşmiştir.

Ancak bu ebedileşmeyi de belki kendi içinde ikiye ayırabiliriz.Somut bir kahramanın düşüncesi olarak ebedileşmiştir. Roman içindeki bir kahramanı da somut olarak kabul ediyoruz. Bazı kahramanların düşünceleri zayıftır, bazılarınınki kuvvetlidir.Bazılarının doğrudur,bazılarınınki yanlıştır. Doğru ve kuvvetli olan fikirler yaşar;yanlış ve zayıf fikirler sallantıda kalır.Bazen zayıf olarak ortaya konmuş fikirler,doğru olduğu zaman, yine kendini eser dışında da kuvvetli oluşunu sürdürecektir.Bunun tersi de vakidir:Kuvvetli olarak ortaya konmuş fikirler de yanlış olduğu zaman hayatiyetini sürdüremeyecektir.Zaten bir aksilik varsa,bu eserde kendini hemen belli edecektir.Büyük sanatçılar,eserlerinde bu tür tezatları barındırmazlar.

Kahramanları fikirlerine göre oluşturamayız, kategorize edemeyiz.Bu yanlış olur.Kahramanlar belli bir fikri savunabilirler tabiî ki.Ama bu,onları fikirlerine göre tasnif edeceğiz anlamına gelmez.Sanat eserinde davranış,tavır,hareket, karakter,huy,ruh vardır her şeyden önce.Fikirleri biz sonradan tasnif ederiz veya sonradan bu davranışlar neticesinde fikirler ortaya çıkar.Yoksa kendi kendine,yani kuru sözlerle,iddialarla çıkmaz fikirler.Kahramanlar bir fikrin savunuculuğunu yapabilirler,ama bunu davranışlarına yansıtmadıkları müddetçe bu fikirler sırıtır. fikir, yaşantı halinde olmalıdır. Sanat eserlerini,fikir eserlerinden ayıran da budur.Fikir, yaşantı haline gelmedikçe,o sanat eseri olma hakkını kazanamaz.

Yazar,romanda belli bir fikrin savunuculuğunu yapacaksa,roman yazmasına da gerek yoktur.

GÜNLÜĞÜMDEN

20 Temmuz 1999 Salı

Refik Halit Karay’ın “Ayın On Dördü” adlı romanını bugün bitirdim. İnkılap ve Aka Kitabevleri yayını olan kitabı üç günde okudum. Romanın adına bakarak,bir kadından söz ettiğini zannettim. Ancak ayın on dördü dediği kadın değil, ayın ta kendisiydi; dolunay hali..

Refik Halit’in ilk defa bir romanını okuyorum. Bir edebiyat öğretmeni olarak büyük bir eksiklikti bu. Memleket ve Gurbet Hikayeleri’ni okumuştum, ama ilk defa bir romanını alıp okudum.Temiz,sağlam bir dil kullandığını,Türkçeye hakim bir yazar olduğunu bilmemem mümkün değil. Bu romanıyla bunu da, yani “iyi bir yazar/romancı” olduğunu kendime teyit ettirmiş oldum!”İyi yazar” dediğim kimselerin diğer eserlerini de okumayı kendime bir görev bilirim! İnsanın “iyi yazar”lardan öğreneceği çok şeyler vardır. Bunu kaçırmamaya,elden geldiğince değerlendirmeye çalışırım.Refik Halid de artık favori yazarlarımdandır.

Refik Halid’i daha önce “2000 Yılın Sevgilisi” ve “Bugünün Saraylısı” adlı romanlarının televizyona uyarlanmasıyla tanımıştım. Her ikisi de mükemmeldi.Televizyona da iyi uyarlanmıştı. Her iki eseri de televizyonda büyük bir dikkat ve ilgiyle izledim.

Refik Halid’i benim için önemli ve ilgilenmeye değer kılan yanlarından biri de “Yüzellilikler” listesinde yer alması.Yazılarından ve düşüncelerinden dolayı değişik şehir ve ülkelere sürülmüş olması. Hicivleri bazılarına herhalde çok sert gelmiş olacak ki sürülmüş. Bu da aslında onun etkili ve önemli bir yazar olduğunu gösteriyor. Susturulmaya çalışılan bir yazar. Daha çok ilgilenilmeye layık olduğunu gösteriyor bu durum.

“Kadın ruhu”nu daha çok Balzac’ın resmettiği söylenir Batı edebiyatında.Ve bu özellik olumlu şekilde söylenir. Bunu Refik Halid’in de çok güzel bir şekilde başardığını söyleyebiliriz. Romanın kahramanlarından biri de Rayiha Hanım’dır.Rayiha,kocasını seven, kocasına deli gibi aşık olan, ressam ama resim yapmayan,otuz yaşlarında bir kadındır. Balzac’ın “Otuz Yaşında” diye bir romanını hatırlıyorum. Bir aşk macerası...Otuz yaşında dul olan bir kadın vardır orada ve yazar o kadının psikolojisini Batı normlarında çok iyi verir. Rayiha da, kadın ruhunu ortaya sermesi açısından önemli bir kahramandır. Rayiha önemli bir kahraman.

Romanda dikkatimi çeken,”bilinçaltı” denen şeyin tamamen ortaya çıkarılması...Hiçbir bilimsel eser, romanlarda sunulan bilinçaltı kadar insanı derinden etkileyemez ve insanı tüm çıplaklığıyla anlatamaz. Bilinçaltıyla insanı, romanda “çıplak” olarak görürüz. İnsanın aslında çok değişik, çok renkli, çok gizemli, çok boyutlu bir “yaratık” olduğunu algılıyoruz roman gerçeğiyle. Romandaki bilinçaltı gerçekten insanı anlamada,anlamlandırmada büyük bir nimet ve fırsat. Gündelik hayatta bunu görebilmemiz zor. Düşündüklerimizi söylemiyoruz,içimizdeki dışa vurmuyoruz. Bunun değişik sebepleri var tabiî ki. Ancak bu,romanda böyle değil. Roman büyük bir fırsat. Bu fırsatı iyi değerlendirebildiği ölçüde,romana ısınıyoruz,romanı beğeniyoruz ve roman bize bir şeyler katabiliyor. Bize bir şeyler eklemeyen, bizi ruhi ve fikri zenginleştirmeyen, hayatımıza yeni şeyler katmayan, eksikliğimizi bize hissettirmeyen,eksikliklerimizi tamamlamaya fırsat vermeyen bir roman,acaba ne kadar başarılıdır? Veya başarılı mıdır?

Romandan çok şeyler bekliyorum galiba. Roman aslında bir iddiadır, iddia ile çıkmaktadır okuyucunun karşısına. Roman bir şeyleri iddia eder muhakkak. O halde buna göre romanı de eleştirebiliriz; yani iddia ettiği şeyler bakımından.Yazar,romanı yazmakla bir şeyler bekliyordur romandan.Okuyucu da bir şeyler beklemektedir. Romanda insan,”insan”ı yani kendini bulabilmelidir,hepsi değilse bile bir kısmını...İnsanı kavrayabilen,”insanı yakalayabilen” bir roman başarılıdır.Tabii bu başarısını sadece içeriğe bağlamıyorum. İşin teknik yönü de vardır. Ben sadece içerikle ilgili bir değerlendirme yapıyorum. Bütün bunları bana düşündüren “Ayın On Dördü” adlı roman.

AİLELERİN ÇOCUKLARI HAKKINDA DİKKAT ETMESİ GEREKEN NOKTALAR

Çocuğunuzun sağlık durumu ile yakından ilgileniniz. Hastalıkların bir kısmı, çocuğun hayat enerjisini önemli ölçüde azaltarak onu dermansız bırakabilir. Bir kısmı ise, doğurdukları devamlı acılar yüzünden çocuğun okul başarısına etki ettiği gibi, bazı rahatsızlıkların bilinmemesi veya tedavi ettirilmemesi bir takım uyumsuz davranışların sebebi olacaktır.

Çocuğunuzu kahvaltı etmeden veya yemek yemeden kesinlikle okula göndermeyiniz. Orta öğretimdeki çocuk, hızlı bir büyüme ve gelişme dönemindedir. Yemeğini zamanında yediriniz ve bu konuda titiz olunuz.

Çocuğunuzun kılık kıyafetine özen gösteriniz. Kıyafetinin okul kurallarına uymasına ve temizliğine dikkat ediniz.

Çocuğunuzun derslerinin ve davranışlarının daha iyiye yönelmesi için öğretmenleri ile sıkı işbirliği kurunuz. Veli toplantılarına mutlaka katılınız.

Çocuğun yaşamındaki en etkili çevre aile çevresidir. Çocuk yaşamında en etkili örnekleri ailesinden alır. Anne baba olarak tüm davranışlarınızla örnek olunuz.

Çocuğunuzu iyi tanıyınız. Çocuklardan yapamayacağı şeyler istemeyiniz, beklemeyiniz. Onları yeteneklerinin üstünde başarı göstermeye zorlamayınız.

Çocuğun her istediğinin yerine getirilmesi, ona her istediği şeyi yapabileceği, elde edebileceği kanısının verilmesi veya tam tersi olarak isteklerinin çok sınırlandırılması, hiç yerine getirilmemesi çeşitli uyumsuz davranışlar geliştirmelerine neden olacaktır. Bu konuda titiz olunuz.

Çocuğunuza yeteri kadar harçlık veriniz. Harçlığını mümkünse aylık veya haftalık olarak toptan veriniz. Böylece kendini yönetmeyi öğrenecek ve sorumluluk kazanacaktır.

Çocuklarınızı başka çocuklarla ve kardeşleriyle mukayese etmeyiniz. Her insanın sahip olduğu nitelikler farklıdır. Onları olduğu gibi kabul ediniz.

Çocuklarınızı korkutmayınız. Fazla baskılardan, bedeni cezalardan ve olamayacak sınırlamalar koymaktan sakınınız.

Çocuklarınızın belli davranışları için anne baba olarak değişik davranışlar göstermeyiniz. Aynı şekilde davranınız.

Çocuklarınıza iyi notların yanında zayıf not almasının da normal olduğunu ve çalışmakla durumun düzeltilebileceğini telkin ediniz.

Çocuğunuzun okul yaşantısı ile ilgileniniz, anlattıklarını dinleyiniz.

Çocuğunuzun okul dışındaki arkadaşlarını kontrol ediniz.

Çocuğunuzun okul ve öğretmenler hakkında şikayetleri olursa onu dinledikten sonra, okul yönetimi ve öğretmenlerle görüşünüz.

Çocuğunuzun sınıf, şube, okul numarasını ve ders öğretmenlerini iyece öğreniniz. Öğretmenlerle yapacağınız görüşmelerde çocuğunuzun kusurlu taraflarını hiç çekinmeden söyleyiniz.

Ders çalışırken çocuğunuzu ev işi, çarşı, pazar işi için kaldırmayınız.

Çocuğunuzun mümkün olduğu kadar sosyal yaşantılar içinde olmasını sağlayınız. Okul ve çevresindeki sosyal faaliyetlere katılmasına izin veriniz.

Çocuğunuzu sık sık eleştirmeyiniz. Hele bunu başkalarının yanında asla yapmayınız. Onun aşağılık duygusuna kapılmasını önleyiniz.

Beğendiğiniz, takdir ettiğiniz taraflarını söyleyiniz. Kendine güven duymasını sağlayınız.

Çocuklarınız arasında ayırım yapmayınız. Çocukları kıskandırmayınız. Hepsine sevgi ve ilgi gösteriniz.

İçinde bulundukları yaşlarda arkadaş çocuğunuz için çok önemlidir. Arkadaşı olmasına ve iyi arkadaşlar seçmesine yardımcı olunuz.

Televizyon izlemede çocuğunuza iyi alışkanlıklar kazandırınız. Sürekli TV izleme çocuğunuzun başarısını olumsuz etkiler. Ancak bunu zor kullanarak değil, ikna ederek gerçekleştiriniz.

Bilmediklerini çekinmeden ders öğretmenlerine sormaları gerektiğini anlatınız.

Anne baba arasındaki ilişkilerin şekli çocukları büyük ölçüde etkiler. Çocuklar yanında yapılan tartışmalar, kavgalar onların mutsuz, güvensiz ve endişeli olmasına neden olur. Sorunlarınızı çocukların yanında konuşmayınız, münakaşa etmeyiniz.

Çocuğunuzun çeşitli sorunları için sınıf ve rehber öğretmenlerine başvurunuz. Başvurmasını sağlayınız.

Çocuğunuzun evde ders çalışmasını kontrol ediniz. Ancak sürekli şekilde "ders çalış" ikazı olumsuz etki yapmaktadır. Ona güvendiğinizi belli ederek uyarınız.

Çocuğunuzun okula devam durumunu yakından izleyiniz. Bu konuda ilgili müdür yardımcısından bilgi alınız.

Çocukluktan yetişkinliğe ulaşan genci önce bir insan olarak kabul edin. Ona sevgi ve saygı gösterdiğinizi belirtin.

Gençlik çağına özgü biyolojik ruhsal ve toplumsal değişme ve gelişmelerin gencin davranışlarına yansıdığını bilin. Gençlik çağının fırtınalı ve zor olduğunu göz önünde tutun.

Gence bol bol öğüt verme yerine, örnek davranışlar yapın ve örnek davranışlar bulup gösterin.

Gencin tutum ve davranışlarına biçim ve yön verirken "ben gençliğimde" diye başlayan konuşmalardan kaçının.

Gençlerle yapılan konuşma ve tartışmaları onları korkutarak ve yıldırarak kesmeyin.

Konuşma ve tartışmalar sırasında gencin doğru düşündüğü, gerçeği bulup söylediği durumlarda ona hak verin, düşünce ve önerisini gerçekleştirmek için yardımcı olun.

Aile ve evle ilgili konularda ve sorunlarda gencin düşünce ve önerilerini alıp, onunla konuşup tartışmaktan çekinmeyin.

Gencin yaşamı, giyinişi, süslenmesine ilişkin karar alırken durumu gençle tartışmak yerine onun düşünce ve önerilerine anlayış ve saygı gösteriniz.

Benci denetlemek, engellemek ya da ödün, ödül vermek için tutarlı davranın, kimi kez ödüle değer bulduğunuz bir davranışı başka bir zaman kötüleyip yermekten kaçının.

Gencin davranışları karşısında serin kanlı olun. Kırıcı, sert, yıkıcı davranışlarda bulunmayın.

Her davranışın bir "sebebi", bir "amacı" vardır. Birey her davranışını bedensel, ruhsal ve sosyal yaşamında bir denge sağlamak için yapar. Çocuğunuzda görülen olumsuz davranışların, başarısızlıkların da bir sebebi vardır.bunları ortadan kalkması dayak ve ceza ile değil, bunları doğuran sebeplerin ortadan kalkması ile mümkündür.

Çocuklarınıza karşı sabırlı, soğukkanlı ve anlayışlı olunuz. Doğal olarak onlar hata yapacaklardır, kusurları ve kötü hareketleri olacaktır. Çocuklar düşündüğünüz, istediğiniz gibi tavır ve davranışlar göstermiş olsalardı aile okulda "EĞİTİM" denen şeye gerek kalmazdı.