Bu Blogda Ara

Türk Dili ve Edebiyatı sitesi, Edebiyat derslerine yardımcı,

20 Ekim 2008 Pazartesi

GÜNLÜĞÜMDEN

29 Temmuz 1999 Perşembe


Tolstoy’un “Karanlığın Kudreti” adlı tiyatrosunu okudum. Tolstoy’u seviyorum. Kitaplarını okuyorum. Bana çok şeyler öğretiyor.

Kitapları okurken ne düşünüyorum,ne bekliyorum onlardan?  Belki bir zevktir okumak!Bir hoşlanmadır. Bir aramadır. Bir boşalıştır. Bir kendine bakmadır.Bir kendini algılamadır.Bir kendini bilmedir,bulmadır.Bir düşünüştür,bir tefekkürdür.Bir hülyalara dalmadır. Bir özgürlüğe kanat çırpmadır. Bir alemleri gezmedir. Bir alemleri anlamadır. Bir sonsuzluğu arayıştır.Bir sonsuzluğa vurulmadır.Okuma bir alemdir. Bunlar hakkında şimdi çok fazla söz etmek istemiyorum.Ama her kitapta bunları düşündüğüm bir gerçek. İster istemez okumanın sonucu bu oluyor bende. Ancak sanat duyarlılığından, edebi unsurlardan uzaklaşmamak şartıyla. Kuru düşüncelerin,insanı anlamayan,insanı tek yönlü anlatmaya çabalayan duyguların,insana bir şeyler kazandırabilmesi beklenmemelidir.Böyle eserler,insanı olduğu yerde bırakır,ilerletmez.

Sanat eserlerindeki düşüncelerden bahsediyordum. Düşünce bizatihi bir değerdir;ancak sanat eserlerindeki düşünce daha bir değerdir.Çünkü sanat eserindeki düşünce soyut bir düşünce olmaktan çıkmış somut bir hal almıştır.Yaşayan bir gerçektir, gerçekliktir. O şekilde ebedileşmiş ve edebileşmiştir.Yaşayan, canlı olan bir hayatın içindedir o düşünce artık.Böylelikle düşünce ebedileşmiştir.

Ancak bu ebedileşmeyi de belki kendi içinde ikiye ayırabiliriz.Somut bir kahramanın düşüncesi olarak ebedileşmiştir. Roman içindeki bir kahramanı da somut olarak kabul ediyoruz. Bazı kahramanların düşünceleri zayıftır, bazılarınınki kuvvetlidir.Bazılarının doğrudur,bazılarınınki yanlıştır. Doğru ve kuvvetli olan fikirler yaşar;yanlış ve zayıf fikirler sallantıda kalır.Bazen zayıf olarak ortaya konmuş fikirler,doğru olduğu zaman, yine kendini eser dışında da kuvvetli oluşunu sürdürecektir.Bunun tersi de vakidir:Kuvvetli olarak ortaya konmuş fikirler de yanlış olduğu zaman hayatiyetini sürdüremeyecektir.Zaten bir aksilik varsa,bu eserde kendini hemen belli edecektir.Büyük sanatçılar,eserlerinde bu tür tezatları barındırmazlar.

Kahramanları fikirlerine göre oluşturamayız, kategorize edemeyiz.Bu yanlış olur.Kahramanlar belli bir fikri savunabilirler tabiî ki.Ama bu,onları fikirlerine göre tasnif edeceğiz anlamına gelmez.Sanat eserinde davranış,tavır,hareket, karakter,huy,ruh vardır her şeyden önce.Fikirleri biz sonradan tasnif ederiz veya sonradan bu davranışlar neticesinde fikirler ortaya çıkar.Yoksa kendi kendine,yani kuru sözlerle,iddialarla çıkmaz fikirler.Kahramanlar bir fikrin savunuculuğunu yapabilirler,ama bunu davranışlarına yansıtmadıkları müddetçe bu fikirler sırıtır. fikir, yaşantı halinde olmalıdır. Sanat eserlerini,fikir eserlerinden ayıran da budur.Fikir, yaşantı haline gelmedikçe,o sanat eseri olma hakkını kazanamaz.

Yazar,romanda belli bir fikrin savunuculuğunu yapacaksa,roman yazmasına da gerek yoktur.

Hiç yorum yok: