Bu Blogda Ara

Türk Dili ve Edebiyatı sitesi, Edebiyat derslerine yardımcı,

20 Ekim 2008 Pazartesi

GÖSTERMEYE BAĞLI EDEBİ METİNLER

Göstermeye bağlı edebî eserler tiyatrolardır.

Olmuş ya da olması düşünülmüş birtakım olayların sahne üzerinde, gerçeğe uygun bir şekilde oyuncular tarafından gösterilmesine tiyatro denir.


Tiyatro türü, Yunanlıların MÖ 6. yüzyıldaki dinsel törenlerinden (Bereket tanrısı Dionysos adına düzenlenen şenliklerden) doğmuştur.

Tiyatronun ögeleri:

Tiyatronun seyirci, oyuncu, sahne, eser, dil ve ifade gibi öğeleri vardır.

Tiyatro eserlerinde oyunun temeli konuşmaya dayanır. Bu bakımdan tiyatroda konuşma üslubu ağır basmaktadır.

Tiyatro eserinin diğer temel özelliği okunmak için değil, oynanmak için yazılmış olmasıdır.

Tiyatro türünü iki grupta ele alabiliriz:

1- Geleneksel Türk Tiyatrosu: Çağlar boyunca sürüp geldiği ve doğrudan doğruya Türk kültürünün ürünü olduğu için geleneksel Türk tiyatrosu adı verilen tiyatro türleri Karagöz, orta oyunu, meddahlık ve köy seyirlik oyunlarıdır.

2. Modern Türk tiyatrosu: Türk edebiyatında ilk tiyatro eseri örneği Tanzimat Döneminde Batı etkisiyle verilmiştir. İlk tiyatro eseri, Şinasi'nin "Şair Evlenmesi" adlı oyunudur.

Modern tiyatro eserleri konularına göre üçe ayrılır:

TRAJEDİ

İlk tiyatro türünün adıdır. Klasik dönem trajedisinin özellikleri şunlardır.

Manzum olarak yazılır.
Konularını mitoloji ve tarihten alır.
Oyun kahramanları soylu kişilerden seçilir.
Trajediler erdem ve ahlâk temeli üzerine kurulur.
Vurma, yaralama, öldürme olayları sahnede gösterilmez; konuşmalarla duyurulur.
Sade, açık, anlaşılır bir dil kullanılır. Halk diline yer verilmez.
Üç birlik kuralı (Konunun bir günle, bir mekânla ve tek bir olayla sınırlandırılması ) uygulanır.

KOMEDİ

İnsanların ve olayların gülünç yanlarını göstermek için yazılan tiyatro türüdür. Klasik komedyanın özellikleri şunlardır.
Kişilerde ya da toplumda görülen aksaklıklar, gülünç taraflar sergilenerek seyirciyi hem güldürmeyi hem de düşündürmeyi amaçlar.
Kişiler toplumun her kesiminden olabilir.
Her türlü olay sahnede canlandırılır.
Konuşma dili kullanılır.
Nazım ve nesirolabilir.
Üç birlik kuralına uyulur.
Yalnız güldürme amacı güden komedilere vodvil (entrika komedisi), abartılı hareketlerle sivri esprilerle güldürmeyi amaçlayan komedilere fars (kaba güldürü), gerçekte güldürücü olmayan bir olayı gülünçleştirerek işleyen komedilere parodi, yergiye dayanan komedilere satir, bir kişinin karakterini ortaya koymak için yazılan komedilere karakter komedisi denir.

DRAM

Dramlarda, trajedilerde işlenen acıklı olaylarla komedi oyunlarında işlenen güldürü unsurları bir arada işlenir.

Bu türün özellikleri şunlardır:

Hem acıklı hem de güldürücü olaylar, hayatta olduğu gibi bir arada bulunur.
Olaylar tarihten ve günlük olaylardan alınır.
Kişiler toplumun her kesiminden olabilir.
Üç birlik kuralına uyulmaz.
Nazım ya da nesir şeklinde olabilir.
Kahramanlar ait oldukları çevrenin diliyle konuşurlar.
Perde sayısı sınırlı değildir.

Başlıca dram çeşitleri şunlardır.

Melodram: Heyecan verici, acıklı ve duygusal olaylara dayanan müzikli drama

melodram denir.

Feeri: Masalımsı oyunlara feeri denir.

GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU

Çağlar boyunca sürüp geldiği ve doğrudan doğruya Türk kültürünün ürünü olduğu için geleneksel Türk tiyatrosu adı verilen tiyatro türleri şunlardır:

Karagöz

Bir beyaz perdenin arkasına konulan bir ışıkla ve bu ışığın önünden geçirilerek perdeye yansıtılan şekillerle oynanan bir perde oyunudur.

Oyunun kahramanlarından Karagöz, saf ve temiz ruhlu, olayların gülünç taraflarını büyük ustalıkla yakalayan, zeki, okumamış fakat irfan sahibi Türk halkını temsil etmektedir.

Hacivat ise medrese tahsili görmüş, sofu, görgülü, yabancı kelimelere sıkça yer veren bir tiptir.

Karagöz oyunu, seyircileri güldürmeyi fakat güldürürken düşündürmeyi amaçlar.

Dört bölümden oluşur:

Giriş (Mukaddime): Hacivat'ın müzik eşliğinde perdeye geldiği kısımdır. Bu bölüm, Hacivat ile Karagöz'ün kavga etmesine kadar sürer.

Muhavere (Söyleşme): Oyunun ana tipleri olan Karagöz ve Hacivat arasında geçer. Bu bölüm yanlış anlaşılmalarla gelişir. Olmayacak bir olay gerçekmiş gibi anlatılır, sonra bunun bir rüya olduğu anlaşılır.

Fasıl: Asıl oyunun bulunduğu bölümdür. Bu bölüme Zenne, Tuzsuz Delibekir, Efe, gibi tipler de katılırlar.

Bitiş: Oyundan çıkartılacak dersin söylenip, kusurlar için özür dilendiği bölümdür.

Orta Oyunu

Dört bir yanı seyircilerle çevrilmiş bir meydanda, herhangi bir yazılı metne bağlı kalmadan oynanan oyundur. XIX yüzyılda Karagöz ve meddah oyunlarının gelişmesiyle ortaya çıkmıştır.

Oyunun kahramanlarından Pişekar, Karagöz oyunundaki Hacivat'ın; Kavuklu da Karagöz'ün karşılığıdır.

Ortaoyunu dört bölümden oluşur:

Giriş: Pişekârın müzik eşliğinde oyunu takdim ettiği bölümdür.

Tekerleme: Pişekârla Kavuklu arasında geçen ve Kavuklu'nun gerçekleşmesi mümkün olmayan hayalî bir olayı ( genellikle rüyayı) olmuş gibi anlattığı kısa konuşmadır.

Fasıl: Asıl oyunun ortaya konulduğu bölümdür. Bu bölümde Pişekâr ve Kavuklu'nun yanısıra zenne, Kayserili, Külhanbeyi, Cüce ve Kambur, Laz, Arnavut, Çelebi, Rumelili gibi oyunun diğer kahramanları da yer alır.

Bitiş: Pişekâr ile Kavuklu, kendi aralarında kısa bir konuşma yaptıktan sonra "Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola" diyerek bir sonraki oyunun adını ve yerini belirtirler ve oyun sona erer.

Karagöz oyunundan tek farkı, Karagöz oyununun perdeye yansıtılan gölgeler tarafından, orta oyununun ise canlı kişiler tarafından sergilenmesidir.

Gerek Karagöz oyunu, gerekse ortaoyununda konu ve olayın ana hatları bellidir. Fakat yazılı bir metin olmadığı için oyuncular kendi yetenekleri doğrultusunda doğaçlama olarak oyunu sergilerler.

Meddah

Bir tek kişinin bir olayı veya hikâyeyi seyirci önünde hareket ve taklitlerle canlandırması sanatına meddahlık denir. Bu sanatı sergileyene de meddah denir.

Meddahlık hareketten çok ses taklidi, jest ve mimiklere dayanan bir sanattır. Meddah her türlü insan sesini, ağlama, gülme gibi her türlü duyguyu, hareketi, doğayla ilgili türlü durumları başarıyla taklit eder.

Aksesuar olarak kullandığı mendil ve sopasıyla bir iskemleye oturarak söze, nükteye ve taklide dayanan hünerini sergiler.

Günümüzdeki stendapçılara modern meddah denilebilir mi? Tartışınız.

Köy Seyirlik Oyunları

Yılın belli günlerinde, düğünlerde, bayramlarda, kutlama törenlerinde oynanan köy oyunları davardır.

Bu oyunlarda da ana öge taklittir ve yazılı bir metin bulunmaz. Oyuncular da halktan insanlardır. Oyun belli bir olay seçilerek hiç hazırlık yapılmadan sergilenir. Amaç birlikte eğlenerek hoş vakit geçirmektir.

Köy oyunlarının Karagöz ve orta oyunundan farklı yönü, oynadıkları yörelerin özelliklerini taşımalarıdır. Yöre insanının yaşayış biçimi, gelenekleri, mizah anlayışı oyunlara büyük ölçüde yansır.

Modern tiyatro ile geleneksel Türk tiyatrosu arasındaki farklılıklar:

1. Modern tiyatro, bir metne dayanılarak hazırlanır. Geleneksel Türk tiyatrosunda ise metin yoktur, tespit edilmiş bir olay vardır ve bu olay metinsiz ve hazırlıksız olarak sahnede canlandırılır.

2. Modern tiyatroda, sergilenmeden önce defalarca prova yapılır. Geleneksel Türk tiyatrosunda ise prova yapmadan sahnelenme söz konusudur.

FIKRALAR

TEMEL BU

Temel son işinde nihayet başarılı olmuş.Çok para kazanmış.
_Uyy Temel,zengin oldin;Ama porçlarını ödemeysun,nedendir?” demişler
_Zengin oldi da değiştu demesunlar daa! Cevabını vermiş.

ÇİÇEK VE GÜBRE

Çiçekler dibine gübre konunca çok çabuk büyüyorlar.Neden acaba?
_Neden olacak.Gübreden bir an önce uzaklaşmak istiyorlar da ondan…

SEVGİ

Adam karısını o kadar çok seviyordu ki her akşam yatarken onun için şöyle dua ediyordu:
_Allahım!Onun başı ağrımasın,benimki ağrısın;onun bir yeri kırılmasın,benimki kırılsın;o üzülmesin,ben üzüleyim.
Son olarak da şöyle diyordu:
_Allahım!Onu dul bırakma,beni dul bırak!

BERABER DİLENMEK

_Efendi…Merhamet edin,birkaç kuruş sadaka verin.
_Yok.._Allah rızası için
_Yok dedik ya.
_On para da olsa yok mu?
_Beş para bile yok!
_O halde sıkış şuraya da beraber dilenelim!

MEKTUP

Adam:Neler döktürüyorsun ahbap?
Deli:Hiiç,mektup yazıyorum.
Adam:Kime?
Deli:Kendime!
Adam:Oku bakalım,neler yazdın?
Deli:Henüz postadan almadım ki!

SIFIR

Önemli mevkide bulunan bir devlet adamı bir devlet adamı,dalkavuğun birine:
_Sıfır nedir?,diye sormuş.
Cevap beklenilen biçimde gelmiş:
_Sizin huzurunuzda ben!

KISA KOŞUNUN KÂRI

Çocuğun ağzı kulaklarına varıyordu.:Baba dedi,Benimle ne kadar8 iftihar etseniz azdır.Otobüse beniceğim yerde arkasında koştum,tam altı peni kazandım.”
“Sersem” dedi babası.Taksinin peşinden koşsaydın da dokuz şilin kazansan olmaz mıydı?

HALA MI?

Küçük Esra ağabeyine:
_Abi dedi,ödevim çok zor.Bir beşgenin alanını bulacağım.Ne olur biraz bana yardım et.
Ağabeyi ters ters söylendi:
_Hay Allah,benim zamanımda da arıyorlardı,hala bulamadılar mı?

KEDİDEN DERS

Bir Allah dostu,”Bir kedi beni irşad etti.” Diyor.Deliğe giren fareyi bekledi bekledi.Bir saat,iki saat,üç saat…Nihayet maksadına ulaştı.
Sen de Hakk’ın kapısında beklersen muradına erişirsin.

DOPİNG
Çok miktarda doping alan Temel,maraton yarışına katılmış.Fakat sonuncu olmuş.İdris haklı olarak sormuş:
_Yahu neden sonuncu oldun?
Temel’in cevabı şöyle olmuş:
_Doping yaptığım anlaşılmasın diye!

YEMESİ KOLAY OLSUN!

Timur’un defterdarı hesapta bir yanlışlık yapar.Bunun üzerine Timur o defterdara kağıtları yedirir ve işten kovar.Yerine Nasreddin Hocayı alır.Hoca Nasreddin hesapları yufka üzerine yapmaya başlar.Timur bunu görür ve sebebini sorar.Cevap aynen şöyle olur:
_Yemesi kolay olsun diye!

İNCİLİ’NİN AKLI

İncili Çavuş,padişahın isteği üzerine vezirlerden birinin taklidini yaparak eğlendirirmiş.Bunu duyan vezir kızmış:
_İncili’yi geberteyim de aleme ibret olsun,demiş.
Can derdine düşen İncili,padişaha koşup durumu anlatmış.Padişah:
_Hele öldürsün de göreyim…Ben de onu asarım,deyince, İncili:
_Ama hünkarım,demiş,Beni öldürmeden önce,onu assanız olmaz mı?

UMUT

Adam ,kaynanasıyla birlikte Avrupa gezisine çıkacaktı.Arkadaşı şaşkın sordu:
_Yahu sen hep kaynanandan dert yanmaz mıydın?Şimdi de Avrupa gezisinden bahsediyorsun.
_Ne yapayım birader,sık sık “Avrupa’yı görmeden Allah canımı almasın!” der durur.Benimki bir umut işte!

KAVGA

Zariflerden birine,iki kadının kavga ederek bozuştuklarını haber verirler.
_Kavga ederlerken birbirlerine “çirkinsin” yahut “ihtiyarsın” dediler mi?,diye sorar.
_Hayır ,demediler,cevabını alınca,şöyle der:
_Öyleyse aralarını bulmak kolaydır!

HAZIRLIK

Fakültede okuyan Temel’in dersleri pek iyi değildir.Sınıfta kalacağını alayınca,annesine bir mektup yazar:
_Sınıfta kalacağım,babamı hazırlayasun.
Cevabi mektupta şunlar yazmaktadır:
_Baban zaten hazırdur.Sen cendini hazirlayusun.

TAVSİYE

Tecrübeli hatip,ilk konferansını vereceği için heyecanlı olan arkadaşına öğütler veriyordu:
_Konferansı bitirince,dinleyicileri kibarca selamla ve ayaklarının ucuna basarak dışarı çık..
_Niye ayaklarımın ucuna basayım?
_Kimseyi uyandırmamak için tabii.

AKILLI

Amir bin Mürre’ye:
_İnsanların en ahmağı kimdir?diye sorulduğunda o da:
_İnsanların en ahmağı,kendini en akıllı zannedendir,diye cevap vermiş.Bunun üzerine:
_En akıllısı kimdir? Deyince:
_Susmakla cahilleri cezalandırandır,demiş.

HANGİ TEMEL

Temel bir Alman turiste Karadeniz dağlarını gezdiriyordu.Alman turist dağlara şöyle bir baktı ve :
_Bu da bir şey mi?Bizim oradaki Hans diye bağırsan,on kere Hans cevabını alırsın,demiş.Temel:
_O da bir şey mi?,demiş,bizim dağlara Temel diye bağırsan,”Hangi Temel” cevabını alırsın.

BELEDİYE MEZARLIĞI

_Alo!Ahmet Beyle görüşmek istiyorum.Orada mı efendim?
_Hayır efendim,yoklar.
_Ne zaman gelirler acaba?
_Hiç belli olmaz.
_Geldiğinde ne kadar kalır?
_Kıyamete kadar efendim.
Adam şaşkın…Tekrar sorar:
_Affedersiniz,neresi orası?
_Belediye mezarlığı…

PALAVRANIN BÖYLESİ

Üç ressam mesleklerinde ne kadar uzman olduklarını göstermek için yarışa girmişler.Birisi:
_Ben,demiş,bir tahta parçasını mermere o kadar benzettim ki,denize atınca derhal dibini boyladı.İkincisi:
_Ben de bir kutup manzarasını yapmıştım.Gerçek kutuplara o kadar benzedi ki yanına bir termometre koyduğumda sıcaklık beş dakikada eksi yirmi dereceye düşüverdi.Üçüncü ressam:
_Bunlar da bir şey mi?Geçen gün yaptığım bir portre,aslına o derece benzedi ki,günde iki defa tıraş edilmezse saç sakal karışıyordu,demiş.

NE ZAMAN YİYECEĞİM

Doktor hastaya perhiz tarif ediyordu:
_Sabah birkaç bisküvi ve peynir;öğle yağsız ızgara ve az salata;akşam,sebze haşlaması ve meyve yiyeceksin.
Hasta dikkatle dinledikten sonra:
_Peki doktor bey!Bunları yemeklerden önce mi yiyeceğim?

SIRPLI VE EŞEK

Almanya’da yaşayan Sırp bir işçi Kayserili işçiyi kızdırmak ister:
_Bir şey soracağım der Sırplı.Kayserililer eşek etinden pastırma,sucuk yaparmış,doğru mu?
Kayserili Sırplıyı şöyle bir süzdükten sonra:
_Kayseri’ye gitmek istiyorsan hiç merak etme,sana dokunmazlar.

TEMEL BU YA

Temel bir otele gelir.Görevli boş oda olmadığını söyler.Ancak odanın birinde bir zencinin olduğunu hatırlatır.Temel kabul eder.Ve zencinin kaldığı ötele gelir.Kendinin,saat yedide kaldırılmasını tembihler.Zenci çok şakacı biridir.Gece Temel’in yüzünü siyaha boyar.Saat yedide görevli tarafından uyandırılan Temel,aynaya bakınca:
_Ula der,beni kaldıracağına zenciyi uyandırmış bu adam.

İMZA

Adamın biri,kendisi hakkında kötü sözler söyleyen birine haddini bildirmek için evine kadar gider.Fakat evde bulamaz.Öfkesinden kapıya büyük harflerle “EŞŞEK” yazıp geri döner.Birkaç gün sonra o kişiden şöyle bir yazı gelir:
_Bize gelmişsin.Kapıya attığın imzadan anladım.!

İKİ SORU

Ünlü doktor,ilk defa gelen bir hastasına:
_Vizitemin 10 milyon olduğunu biliyorsunuz herhalde…Ayrıca ancak iki sorunuza cevap verebilirim,dedi.
_Ama doktor bey,iki soru için on milyon fazla değil mi?
_Hayır,şimdi gelelim ikinci sorunuza.

SARILIK

Karadenizli bir doktor hastasına bağırır:
_Sana dört aydır sarılık tedavisi yapayrum da sen neden Çinli olduğunu söylemeysun?

DİSPANSER

Amerika’da bir asker,arkadaşı ile yolda giderken elindeki çakıcı ile parmağını kesti.Biraz ötede bir dispanser vardı.Asker:
_Ben şurada pansuman yaptırayım,dedi.
İçeri girince karşısına iki kapı çıktı.Birinde “hastalıklar”,ötekinde “yaralar” yazılı idi.”Yaralar” kapısından içeri girdi.Yine önünde iki kapı.Birinde “ET”,ötekinde “kemik” yazıyordu.”Et” kapısından girdi.Yine iki kapı.Birinde “önemli”,ötekinde “önemsiz” yazıları vardı.”Önemsiz” yazılı kapısından girince kendini sokakta buldu.Arkadaşı sordu:
_Nasıl iyi baktılar mı?
_Hayır,ama teşkilat dehşet!

ŞİFA

Rebi b Heysem,arkadaşlarına demişki:
_Hastalık,ilaç ve şifa nedir,biliyor musunuz?
Dostları:
_Hayır bilmiyoruz demişler.Rebi b. Heysem:
_Hastalık günahlardır.İlaç tövbedir.Şifa ise bir daha o günahı işlememektir,buyurdu.

PASAPORT

Altı yamyam,bir de zenci gümrüğe geldiler.Memur pasaportlarını ister.Altı pasaport uzatılır:
Memur sorar:”Pasaportun biri nerede
_Ne pasaportu?
_Zencinin pasaportu?
Bir yamyam:
_Tuhaf şey der,yanımızda getirdiğimiz yiyecek için pasaport olur mu?

OKUMUŞ YAMYAM

Afrikanın balta girmemiş ormanlarında,insan eti yiyen bir yamyamla konuşan profesör,yerlinin Oxford Üniversitesinde okumuş olduğunu duyunca şaşırdı.
_Allah Allah!
_Ne var bunda o kadar şaşılacak!İnsan eti yiyorum;ama çatal bıçak kullanıyorum artık!

VERGİ TELAŞI

Ayı hızla geçmiş ormandan.Görenler:
_Niçin kaçıyorsun?,demişler.Ayı heyecanla:
_Görmüyor musunuz?Vergi memurları geliyor.
_Eee..Maliyeciden sona ne?
_Olur mu?Bende kürk,hanımda kürk,çocuklarda kürk.
Tavus geçmiş bu sefer suratle:
_Sen neden kaçıyorsun?,diye sormuşlar.
_Şu tüylerin kıymetini bilmiyor musunuz?
Maymundaki sükuneti gören dostlar:
_Sen niçin kaçmıyorsun?,demişler.
_Benim üstüm çıplak,hanımın sırtını görüyorsunuz..Çocukların kıçı zaten açık.Kaçmanın manası yok,diye cevap vermiş.

MÜSRİF

_Salamon be!Benim hanım çok müsrif,para yetişmiyor,inanmazsın Pazar günü benden 100 frank istedi,pazartesi 200 frank,Salı 300,Çarşamba 400,Perşembe 800,dün ise 900 frank!
_Accıdım sana be Mişon,nereye harcıyor bu kadar parayı?
_Ne bileyim ben,verdiğim yok ki!


KÖYLÜ

İhtiyar bir köylünün kulakları duymaz olmuştu.Köy kahvesinde sohbet ederken:
Bizim eşeğe bir şeyler oldu,dedi.Önceleri bağırırdı,şimdi yalnız ağzını açıyor.

TAD

Hayvanat bahçesinin yeni müdürü,bahçede dolaşıyordu.Aslanların kafesinin önünden geçerken,erkek aslan dişi aslana:
_”Yeni müdürümüz” diye adamı tanıttı.Dişi aslan yalanarak konuştu:
_Tadı öncekinden daha iyi olsa bari!

YİĞİTLİK

Isparta kralı Agezilay’a sormuşlar:
_Doğruluk mu daha büyük meziyettir,yiğitlik mi?
Cevap vermiş:
_Bütün insanlar doğru olsaydı,yiğitliğe ne lüzum kalırdı?

DUA

Malik b.Dinar Hazretleri,Basra valisinin huzuruna çağrılmış.Vali ona:
_Bize dua et,demiş.
Malik b.Dinar,valiye uyarıyı yapmış:
_Kapıda yüzlerce mazlum sana beddua ederken,benden dua mı umuyorsun?

HEDİYE PAPAĞAN

Dursun çok sevdiği Temel’e oldukça değerli,üç dil konuşan bir papağan göndermişti.Kısa süre sonra Temel’den bir teşekkür mektubu aldı,özetle şöyle deniyordu:
_Gönderdiğin kuşa teşekkürler,çok lezzetliymiş!

EYVAH

Arkadaşına dert yandı:
_Başıma gelenleri sorma!Bizim hanım üçüz doğurmaz mı?Ama ona söylemiştim:_Şu üç silahşörleri okuya okuya bir gfün üçüz doğurursan karışmam” diye.
Öteki bunu duyunca haykırdı:
_Eyvah felaket…
_Ne oldu?
_Ne olacak birader!Bizim hanım dünden beri Kırk Haramiler’i okuyor.

SENİN GİBİLERE MUHKAÇ OLMAMAK İÇİN

Bir gün cimrinin biri Hoca’ya takılır:
_Hocam bir şey duydum,doğru mu?
_Neymiş o duyduğun?
_Parayı sen de çok seviyormuşsun?
_Evet seviyorum.
_Ancak neden?
_Hoca eliyle iter cimriyi:
_Senin gibilere muhtaç olmamak için!

DİNDAR

Temel babasına der ki:
_Bizim öğretmen çok dindar.
_Niçin,nasıl anladın?
_Öğretmenin bana sorduğu sorulara her cevap verdiğimde,Allah Allah diye bağırıyor.

TİCARET

Bizim Temel tanesi 100 lira 30 kuruştan aldığı kalemi 95 lira 80 kuruştan satıyormuş..İdris sormuş:
_Yahu bu ne biçim ticaret,her sattığın kalemde zarar ediyorsun.
_Ben kuruşlardan kazanıy5orum demiş Temel.

DAHA KONMASINI ÖĞRENEMEMİŞ

Hoca bir gün dağdan odun getirirken eşeğinin ayağı kayar.Uçuruma yuvarlanır.Hoca paramparça olan eşeğine bakar yukarıdan,sonra der ki:
_Bizim eşek uçmasını öğrenmiş ama daha konmasını öğrenememiş!

DEDİKODU

Şehulislam İbni Kemal’e dedikoducunun biri gelerek şair İşreti’yi çekiştirmeye başlar:
_Efendimiz!İşreti namındaki şair,şarap içerken besmele çekiyormuş,Böyle şey olur mu?Ne demek bu?
İbni Kemal,adamın sözünü ağzına tıkayarak şu cevabı vermiş:
_Şair İşreti’yi çok iyi tanırım…O,su içerken bile besmele çekmez!

GERÇEK KARDEŞLİK

Mevlana Hazretleri,müridlerinden biriyle giderken,birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görür.Müridi,”Güzel bir kardeşlik örneği.Keşke insanlar da bundan ibret alsalar” der.
Mevlana Hazretleri,tebessüm ederek karşılık verir:
_Aralarına bir kemik atıver de,gör kardeşliklerini.

NASIL BULMUŞ

Adam lüks bir lokantada yemeğini yemiş,hesabı ödüyordu ki,garson biraz da işgüzarlıktan sordu:
_Eti nasıl buldunuz,efendim?
_Patatesle havuçların arasında zorlukla…

İSMİ DE DEĞİŞMİŞ

Adam yolda giden birinin boynuna sarılmış:”Ooo..Ali görmeyeli amma da değişmişsin.”
Şaşkın şaşkın:”Ben Ali değilim beyefendi” demiş yolda yürüyen.Adam ise pişkinliğine devam etmiş:
_Vay,demek görmeyeli

DUVAR YAZILARI, KOMİK YAZILAR, GÜLDÜREN SÖZLER

Allah ım kendim için bi şey istemiyorum ama bir kerede şu karne gününde babamı sevindir yarabbimm

lütfen yerlere tükürmeyiniz tükürülecek onca surat varken
adamın biri yüzmüş karısı da 101

bir adam eczacıya demiş ki:bit ilacınız var mı?
eczacıda demiş:bitinizin neyi vardı? ha!ha!ha!


dost acı söyler söyle de yiyelim

ağlarsa anam ağlar gerisi playback yapar

Babama değerimi sordum "dünyalar kadar" dedi, dünyanın değerini sordum "beş para etmez" dedi

hava korsanı uçağı kaçırmış evine otobüsle gitmiş

ALKOLLÜ ARABA KULLANMAYINIZ BENZİNLİSİNİ TERCİH EDİNİZ...

şişşşt susun yerin kulağı var derler benimde kulağım var peki ben yer miyim? hayırr yememm!

geçen gün arkadaşlarla fırında patates yiyorduk fırın sıcak geldi bahçede yedik
notlarım hep zayıf ne yapiim notlarım rejime girmiş!!!

SEVEN UNUTMAZ,EIGHT UNUTUR

Nescafe bile 3'ü 1 arada Ben Yalnızım

Son gülen SEN olacaksın çünkü geç anlıyorsun...

Bukalemunun ikiz yavruları olmuş, isimlerini : Şukalemun, Okalemun koymuş...

Hayvanları çok seviyorum,özellikle kızarmış tavuğu !

Dış görünüşe önem vermem, röntgen filmi çektirip gelin.

Yumurtanı sahanda mı yersin? Yoksa deplasmanda mı?

adamın biri yarın ölücem demiş. yarmışlar hakikaten ölmüş

aya baktım seni gördüm sana baktım AYI gördüm

Kızımız çok hamarattır.Çok iyi kafa ütüler

Kabadayılığa yer yok demişler, kabadayı ayakta kalmış
Tam öğrenmeye başlamıştım ki okul bitti.
Bana karne notlarını söyle sana babanın tansiyonunu söyleyeyim.
Okusaydım adam olacaktım, şimdi milyarderim!

Ya olduğun gibi görün ya da gözüme gözükme.

Matematik dersi artık okullarda işlenmeyecekmiş çünkü "X" i bulmuşlar.

Hi-men Bankaya Gidip Kimin Adına Hesap Açtırır?... Gölgelerin Gücü Adına.

Ara Sıra Ameliyat Olun İçiniz Açılır.
Koş Ali koş. Baban karneni gördü.
Sıfır alınca üzülme hayat zaten boş.
Senin zayıflaman için daha 40 fırın ekmek yemen lazım.
Karnedeki her kırığın bir hikayesi vardır.
Eskiden karasızdım ama şimdi artık emin değilim.
Deniz dalgasız, öğrenci zayıfsız olmaz
Kadının biri o kadar cimriydi ki kilolarını bile vermiyordu.
Çalışmak eğlencelidir; ama şimdi eğlencenin sırası değil...
Vicdani tertemizdi zira onu hiç kullanmamıştı.
Dünya döner , ay köfte.
Ne zaman inek görse kaçardı çünkü ot kafalıy dı...
Bir evin çatısı yanmış , duvarları düz..
Dünya ve ahrette yanmanın yolu pilajlardan geçer
ahmaga yüz, aptala söz vermege gelmez.
Madem geldin dünyaya çalış Fizik Kimyaya :)
Dünya delikanlı olsaydı yuvarlak olmazdı.

Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste...
Bağırsak solucanları bağırsakta yasar bağırmasak da

Yaav burada yazısız bir duvar vardı nereye gitti.
İnsanlar konuşur, aptallar gürültü yapar!

Buraya bir şeyler yazacaktım ama masa bitti !!!!
Bitkisel hayata girdim, maksat yeşillik olsun.



Bu kadar cehalet ancak tahsille olur!
Hakan Şükür maçta sakatlanınca onu kim taşır? Tabi ki Hakan Taşıyan.

Senin söylediklerine kim inanır. Tabi ki Kadir İNANIR.
Yarasa çok faydalı bir hayvandır. Öyle olmasa YARAMASA derlerdi.

Bebeğe araba çarpmış fakat ölmemiş, neden? Çünkü bebeğin bezi BARİYERLİymiş.
Koş Ali koş. Baban karneni gördü.

Sınava kopyasız girmek, savaşa silahsız girmek gibidir.
Üzülme son gülen sen olacaksın. Çünkü hep geç anlıyorsun.

Hükümete Uyarı!..Krizini başıboş bırakırsan ya işçiye kaçar yada memura.
Dolar yine fırlamış. O ne fırlamadır siz bilemezsiniz.

Vatandaş öldü. Allah TAKSİTLERİNİ affetsin.
Eskiden ekmek aslanın ağzındaydı. Şimdi aslanda aç.

Kültür mantarı dışındaki mantarların çoğunun faciaya yol açtığı söyleniyor. Kültürsüz olduktan sonra, ha mantar, ha insan fazla bir şey değişmiyor. Sonuçta ikisi de faciaya yol açıyor.
İnsanların seni ezmesine izin verme; Ehliyet al, sen onları ez...

Dost kara günde KARANLIĞA KARIŞIR.
Çok yardımseverimdir, bütün yardımları kabul ederim.

Ateş düştüğü yeri yakar sonradan yangın çıkar.
Araçlarda arabesk müzik yasaklansın, artık BATMASIN BU DÜNYA.

Acele kopyaya öğretmen yetişir.
Tarihin hatalarından biri sürekli kendini tekrar etmesi

İyi başlayan her şey kötü biter, kötü başlayan her şey berbat biter.
Sıfır alınca üzülme hayat zaten boş.
Ajda Pekkan yüzünü gerdirmeye devam ediyor... yüzündeki ben eskiden ayağındaymış... Sayın kulumuz, kılınmamış namaz borcunuz gözükmektedir. Amel defterinizin günahtan kapanmaması için, lütfen borcunuzu ödeyiniz. MÜNKER NEKİR AHİRET HİZMETLERİ.
Tam bir serseri gibiydi.Sonunda bir serseri kurşuna kurban gitti. Türkçeyi katlettiler. CÜMLEmizin başı sağ olsun.
Her politikacının bir DARBE yiyişi vardır. Artık yalan söyleyeni dokuz köye muhtar yapıyorlar.
Bakırköy'den Hale, Jale, Lale taşınmıştır. Kamuoyuna duyurulur. Memurlar maaş artışlarına KÜS KÜS gülüyorlar...
ALTIN KALPLİ sunucunuz soyuldu. Şu an kalp cerrahide acil KALP nakli bekliyor. Ben ettim sen etme! Bırak tuvalet temiz kalsın
Ne kadar dönersen dön, popon arkanda kalır. Çözümün bir parçası değilsen, sorunun bir parçasısındır.
Dikkatli sür, insanın yedek parçası yoktur. Silahlar insanları öldürmezler, sadece öldürmeyi kolaylaştırırlar.
Bu tüp bebek hatalı, hep GAZ kaçırıyor. Aşk öyle ciddi bir hastalıktır ki iki kişiyi birden yatağa düşürür.
İnsan öldüğü zaman değil, unutulduğu zaman ölür. Senin zayıflaman için daha 40 fırın ekmek yemen lazım.
Sigara sağlığa zararlıdır. ( İmza puro ) Karnedeki her kırığın bir hikayesi vardır.
En kıyak meslek öğretmenliktir. Müşterisi hiç bitmiyor da ondan. Her çözüme mutlaka bir problem bulunur.
Keyfiniz yerinde değilse anneniz bir yere kaldırmıştır... Tencere yuvarlanır kapağını, kopyacı yuvarlanır sıfırı bulur...
Atı alan Üsküdar'ı, notu alan sınıfı geçer... Kafanız bozulduğunda garanti belgenizi de yanınızda getirin.
Deli deliyi nerede bulacağını bilir. "Bütün kadınlar güzeldir." lafı sürümden kazanmak isteyen erkeklerin uydurmasıdır.
Ölüm kalıtsaldır. Eskiden kibirliydim ama şimdi kusursuzum!
++++++++++

Şanssızlığa katlanabiliriz , çünkü dışarıdan gelir ve tümüyle rastlantısaldır. Oysa yaşamda bizi asıl yaralayan , yaptığımız hatalara hayıflanmaktır. Oscar Wilde

♥ Herkesin üç kişiliği vardır; Ortaya çıkardığı , sahip olduğu , sahip olduğunu sandığı. Alphonse Karr

♥ İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur. Mevlana

♥ Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur. Whoopi Goldberg

♥ Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi yolu uyanmaktır. S. M. Power

♥ Büyük adamların hataları güneş tutulmasına benzer, onları herkes görür. Cucong

♥ Boş zaman yoktur boşa geçen zaman vardır. Tagore

♥ Acınmaktansa kıskanılmak dana iyidir. Heredot

♥ Düşman isterseniz dostlarınızı geçmeye çalışınız. Dost isterseniz , bırakın , dostlarınız sizi geçsin. La Rochefoucauld

♥ Yirmi yaşındaki bir insan, dünyayı değiştirmek ister . Yetmiş yaşına gelince , yine dünyayı değiştirmek ister, ama yapamayacağını bilir. Clarence S.Darrow

♥ Doğruluk sonsuzluğun güneşidir. Nasıl olsa doğar. Wendell Phillips

♥ Büyük sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen, birkaç adım geriye gitmek zorundadır. Bugün yarına dünle beslenerek yol alır. Bertolt Brecht

♥ Sık ve çok gülmek; zeki insanların saygısını ve çocukların sevgisini, şefkatini kazanmak; dürüst eleştirilerin taktirine layık olmak ve yanlış arkadaşların ihanetlerine katlanabilmek; güzelliği taktir edebilmek, başkalarındaki "en iyiyi bulabilmek"; sağlık Ralph Waldo Emerson

♥ Herşeyi denerim; ama yapabildiklerimi yaparım. Herman Melville

♥ Aşk bir kadının yaşamının tüm öyküsü, erkeğin ise yalnızca bir serüvenidir. Madama de Stael

♥ Aşkın gizemi, ölümün gizeminden daha büyüktür. Oscar Wilde

♥ Niçin hep birlikte barış ve uyum içinde yaşamayalım? Hepimiz aynı yıldızlara bakıyoruz, aynı gezegenin üzerindeki yol arkadaşlarıyız ve aynı gökyüzünün altında yaşıyoruz. Aunius Aurelius Simachus

♥ Aşk hakkında herşey doğru, herşey yanlıştır. Hakkında söylenecek hiçbir şeyin saçma olmadığı tek şey aşktır. Chamfort

DÜZ YAZI TÜRLERİ

ROMAN

İnsanların yaşadıkları ya da yaşayabilecekleri olayları, yere, zamana ve şahsa bağlayarak anlatan eserlere roman denir.

*Romanda olaylar geniş ve ayrıntılı olarak anlatılır.
*Ana olay etrafında olaycıklar vardır.
*Şahıs kadrosu geniştir.Karakter çözümlemeleri yapılır.
*Zaman olarak geri dönüşler olur.

Romanlar çeşitli türlere ayrılır;

- Tarihi Roman: Konusunu tarihten alır.
- Töre Romanı: Toplumun yaşayış tarzını, geleneklerini, adetlerini işleyen romandır.
- Psikolojik Roman: Ruh çözümlemelerinin yapıldığı romanlardır.
- Egzotik Roman: Uzak ve yabancı ülkelerin doğa ve insanlarını anlatan romandır.
- Tezli Roman: Bir görüş veya düşünceyi savunan romandır.
- Polisiye Roman: Dedektif hikayelerini anlatan romandır.

HİKAYE

Olmuş ya da olması mümkün olan olayları anlatan kısa sanat eserleridir.

*Tek bir olay vardır.Olaycıklar yoktur.
*Şahıs kadrosu romana göre dardır.
*Kişiler çoğu zaman hayatlarının belli bir anı içinde anlatılır.

*İki tür hikaye görülür;

a)Olay Hikayesi: Maupassant tarzı da denir. Olay esastır.Bizdeki temsilcisi, Ömer Seyfettindir.

b)Durum Hikayesi: Çehov tarzı da denir. Olaydan çok insanın belli bir zaman dilimindeki durumu anlatılır.Bizdeki temsilcisi, Sait Faik Abasıyanıktır

MASAL

Olağanüstü olayların anlatıldığı sözlü bir edebiyat ürünüdür.

*Olaylar hayal ürünüdür.
*Yer ve zaman belli değildir.
*Kahramanlar insanüstü nitelikler gösterir.
*İyiler hep iyi, kötüler hep kötüdür.
*iyiler ödüllendirilir, kötüler cezalandırılır.
*Eğiticilik esastır. Evrensel konular işlenir.
*Olaylar miş'li geçmiş zaman kullanılarak anlatılır.

MAKALE

Bir gerçeği açıklamak, bir konuda görüş ve düşünceler öne sürmek ya da bir tezi savunmak, desteklemek için yazılan yazılara makale denir.
*Anlatım yalın ve yoğundur, nesnel bir nitelik taşır.
*Öne sürülen düşünce ve tez kanıtlanır.
*Söz oyunlarına baş vurulmaz, süslü anlatımdan uzak durulur.
*Her konuda makale yazılabilir.
*Gazete ve dergilerde yayımlanır.

DENEME

Yazarın herhangi bir konudaki görüşlerini, kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlattığı yazı türüdür.

*Yazar, kendisiyle konuşuyormuş gibi bir hava sezdirir.
*Samimi bir dil kullanılır.
*Yazar, öne sürdüğü görüşleri ispatlamak zorunda değildir.
*Yazarın kesin bir sonuca varma zorunluluğu yoktur.
*Nurullah Ataç "Deneme, ben ülkesidir" der.
*Yazar anlatımda ve konu seçiminde özgürdür.

*Türün ünlüleri, Ahmet Haşim, Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Selahattin Eyyüboğlu.

FIKRA

Yazarın, gündelik olayları, özel bir görüşle, güzel bir üslupla, kanıtlama gereği duymadan yazdığı kısa, günübirlik yazılardır.

*Gazete yazısıdır.
*Yazar düşüncelerini kanıtlama yoluna gitmez.
*Dil tabiidir.Günlük deyimlere, yer yer nükteli sözlere yer verilir.
*Okuyucuyla sohbet ediyormuş gibi bir hava sezdirilir.

*Türün ünlüleri, Ahmet Rasim, Falih Rıfkı, Ahmet Haşim, Hüseyin Cahit Yalçın, Peyami Safa.

SOHBET

Yazarın, gündelik olaylarla ilgili düşüncelerini, okuyucu ile karşı karşıya oturup konuşuyormuş gibi içten bir hava içinde yazdığı yazılardır.

*Herkesi ilgilendiren konular seçilir.
*Cümleler çoğu zaman konuşmadaki gibi devriktir.
*Yazar, sorulu-cevaplı cümlelerle konuşuyormuş hissi verir.
*İçtenlik, samimilik,doğallık sohbetin özelliklerindendir.
*Türün ünlüleri, Ahmet Rasim, Şevket Rado, Atilla İlhan.

ELEŞTİRİ

Sanat, edebiyat, düşünce eserlerini hem öz hem yapı yönünden açıklayan, başarılı ve başarısız ya da değerli ve değersiz yönlerini gösteren, bunları örneklerle somutlayıp belirten yazı türüdür.

*Eleştiri objektif olmalıdır.
*Eleştiride amaç okura ve yazara yol göstermektir.
*Eleştirmenin kişisel duygularını kattığı eleştirilere öznel eleştiri, kişisel duygularını katmadığı,objektif olduğu eleştirilere de nesnel eleştiri denir.

GÜNLÜK (GÜNCE)

Yaşanan olayların, izlenimlerin, tarih atılarak, günü gününe yazılması ile oluşan türe günlük denir.

*Kısa yazılardır.
*Olayı yaşayan kişi tarafından yazılır.
*Yazarın hayatından izler taşır.
*İçten ve sevecendir.
*Ruzname de denir.
*Türün ünlüleri, Oktay Akbal, Suut Kemal Yetkin, Seyit Kemal Karaalioğlu.

HATIRA (ANI)

Bir yazarın kendisini yaşadığı ya da tanık olduğu olayları, sanat değeri taşıyan bir üslupla anlattığı yazılardır.

*Geçmişteki olay üzerine yazılır.
*Yazar, olayları kendi bakış açısından anlatır.
*Anılar, yaşandığı dönem hakkında bilgi verir.
*Anılarda, yazarın kişisel bakışı söz konusudur.
*Türün ünlüleri, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Rasim, Halit Ziya, Hüseyin Cahit, Falih Rıfkı.

BİYOGRAFİ

Ünlü kişilerin hayatını anlatan yazı türüdür.
*Kişiyi tüm yönleriyle tanıtır.
*Açık, sade bir dil kullanılır.
*Divan edebiyatında şairleri anlatan bu eserlere, "Tezkire" denirdi.
*Türün ünlüleri; Mithat Cemal Kuntay, Şevket Süreyya Aydemir.

OTOBİYOGRAFİ

Bir kimsenin kendi yaşam olaylarını anlattığı eserlerdir.
*Çoğu zaman bunlarda, sanatçı kendisiyle beraber aile büyüklerinden, çevreden, aile içi durumlardan da söz eder.

MEKTUP

Bir düşünce veya duygunun birilerine iletilmesi amacıyla yazılan özel yazılardır.
*Türün ünlüleri; Fuzuli, Namık Kemal, Ziya Gökalp, A. Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı.

GEZİ YAZISI

Gezilip görülen yerler hakkında yazılan yazılardır.
*Gezi yazısında yazar daima, gezdiği yerleri anlatmalı, uydurma, yanlış bilgiler vermemelidir.
*Yazar gördüklerini, okuyucusunun daha iyi algılaması için, karşılaştırma yapar.Okur sanki o yerleri sanatçıyla gezer gibi olur.

TİYATRO

Hayattaki olayları konu edinen, sahnede oynanmak amacıyla yazılan edebi eserdir.

*Roman ve hikaye soyut olduğu halde, tiyatro somuttur.
*Tiyatro eserleri, konularına göre dram, trajedi ve komedi gibi türlere ayrılır.

A-TRAJEDİ: 

Seyirciye, hayatın acıklı yönlerini göstermek, ahlak, erdemi anlatmak için yazılmış manzum eserlerdir.

*Konusunu seçkin kimselerin hayatından ya da mitolojiden alır.
*Kahramanları tanrılar, tanrıçalar ve soylu kimselerdir.
*Kusursuz bir üslubu vardır. Kaba sözlere yer verilmez.
*Eser baştan sona kadar ağırbaşlı, ciddi bir hava içinde geçer.
*Çirkin olaylar, seyircinin gözü önünde gerçekleştirilmez, sahne arkasında gerçekleştirilir. Bu olaylar haberciler tarafından sahnede aktarılır.
*Üç birlik kuralına uyulur.( Yer, zaman, olay )
*Oyunda korolara yer verilir.

*Ünlü trajedi yazarları; Eski Yunan; Aiskhylos, Eurupides, Sophokles. Fransız; Corneille, Racine.

B-KOMEDİ:

İnsanların ve olayların gülünç yönlerini ortaya koymak, izleyenleri güldürmek ve düşündürmek amacıyla yazılmış tiyatro eseridir.

*Konusunu, yaşanılan hayattan ve günlük olaylardan alır.
*Kişiler halktan ve yüksek zümreden her çeşit insan olabilir.
*Her türlü söze şakaya yer verilir.
*Kişilerin her türlü davranışları sahnede gösterilir.
*Birbirini izleyen diyalog ve koro bölümlerinden oluşur.
*Manzum olarak yazılır.
*Üç birlik kuralına uyulur.
Türün yazarları, Yunan-Aristophanes, Fransız- Moliere.

C-DRAM:

Hayatı olduğu gibi acıklı ve gülünç yönleriyle sahnede göstermek için yazılan tiyatro eseridir.

*Hayatı olduğu gibi yansıtır. Trajedi ve Komedi kaynaşmıştır.
*Konusunu günlük yaşamdan ve tarihten alır.
*Üçbirlik kuralına uyma zorunluluğu yoktur.
*Olaylar, çirkin dahi olsa sahnede gösterildiği gibi kişiler hangi sınıf ve halktan olursa olsun dramda yer alır.

CÜMLEDE ANLAM İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALAR

1.EŞANLAMLI YA DA YAKIN ANLAMLI CÜMLE

Farklı sözcüklerle kurulan fakat aynı düşünceyi anlatan cümlelerdir.
----Sevgi sadakatle taçlaşmadıkça ömrü kızgın çöllerdeki bir damla yaş kadardır.
----Sadakatin olmadığı bir sevgi uzun ömürlü olamaz.
----Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemeyen insan yeni okyanuslar keşfedemez.(Andre Gide)
----Hayatında riskleri göze alamayan insan başarılı olamaz.
----Eğer bir insan hangi limana yelken açtığını bilmiyorsa, hiçbir rüzgar işine yaramaz.
----Belirli bir hedefi olmayan insan, hangi olanaklara sahip olursa olsun başarılı olamaz.
----Yaşamak, karanlık geceye rağmen, buğulanmış pencere camına güneşi çizebilmektir.(Anonim)
----En zor anlarda bile umudunu kaybetmeyen insan gerçekten yaşıyor demektir.
----Yaşam içinde siyah da bulunan bir gökkuşağıdır.
----Yaşam tüm güzelliklerinin yanında olumsuzlukları da barındırır.

2.NEDEN- SONUÇ CÜMLESİ

Yargının gerçekleşme nedeni ve sonucu cümle içinde verilir .
----Sınavda heyecanlandığı için bazı soruları yapamadı.
----Bakımsızlıktan ev harabeye dönmüştü.
----Matbaanın bulunmasıyla okuma yazma oranı arttı.
----Aşırı sıcaklar can kaybına yol açtı.
----Yoğun kar yağışı nedeniyle yollar trafiğe kapatıldı.
----Hediye almadım diye bana darılmış.

3.AMAÇ – SONUÇ CÜMLESİ

Öznenin işi, hareketi gerçekleştirme amacı ve sonucu cümle içinde verilir.
----Borçlarından kurtulmak için evini satmış.
----Ailesini görmeye Almanya’ ya gitmiş.
----Başbakan, ticari anlaşmalar yapmak üzere yurtdışına çıkıyor.
----Bu ,bizi birbirimize düşürmek maksadıyla söylenmiş bir sözdür.
----Şair, şiirinde herkes anlayabilsin diye yalın bir dil kullanmış.
----Yazar,eleştirmene şirin görünmek maksadıyla iki yüzlü davranıyor.

4.KOŞUL CÜMLESİ

Eylemin ya da hareketin gerçekleşmesi bir şarta (koşula) bağlı olan cümlelerdir
----Sanatçı yapıtında toplumu anlatırsa ölümsüzleşir
----Akşam baban gelsin , alışverişe çıkarız.
----Müzik dinleyebilirsin ama sesini fazla açmayacaksın.
----Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin.
----Bizim buralara yağmur yağdıkça her yer toprak kokardı.
----Her güneş doğduğunda beni hatırla.

5.KARŞILAŞTIRMA BİLDİREN CÜMLELER

İki kavram arasında benzerlik ya da farklılıkların ortaya konmasıdır.
----Sinema da tiyatro gibi görsel bir sanattır.
----Doğu Anadolu’nun kışı Akdeniz Bölgesi’ne göre daha çetin geçer.
----Yahya Kemal de Necip Fazıl da şiirlerinde ölüm temasına çok yer vermiştir.
----Bu yılki ürün geçen yıla nazaran daha bereketliydi.
----Sanatçı,diğer çağdaşlarına göre daha sade bir dil kullanmıştır.
----Ressam bu yapıtında ise diğerlerine göre daha canlı
renkleri kullanmıştır.

6. ÖZNEL ANLATIMLI CÜMLELER

Söyleyenin kendi kişisel duygu ve düşüncelerini içeren cümlelerdir.
----İzmir,tarihi ve doğal güzellikleriyle eşsiz bir şehrimizdir.
----Şair söyleyiş güzelliğiyle türkü tadında bir şiir sunuyor bize.
----Konferansa katılanların saçma sapan fikirleri beni iyice sıkmıştı.
----Yazar,sürükleyici anlatımı ve ilginç betimlemeleriyle
okuyucuyu olayın içinde yaşatıyor.
----Çatık kaşları,yaralı yüzüyle insanı ürküten bir havası vardı.

7.NESNEL ANLATIMLI CÜMLELER

Doğruluğu ya da yanlışlığı gözlem ve deneylerle kanıtlanabilir nitelikli cümlelerdir.Bu cümlede konuşanın duygu ve düşünceleri yer almaz.
----Filmde olaylar küçük bir kasabada geçiyor.
----Eser dört bölüm halinde sinemaya uyarlanmış.
----Turizm gelirleri geçen yıla oranla yüzde 5’lik bir artış göstermiştir.
----Aruz ölçüsüyle yazılan şiirde nazım birimi dörtlüktür.
----Dört perdede oluşan bu oyunda yazar,aile bireyleri arasındaki sorunları anlatır.

8.DOĞRUDAN ANLATIMLI CÜMLELER

Herhangi bir konuda bir kişinin görüş ve düşünceleri hiçbir değişikliğe uğratılmadan verilir.Bu cümle genellikle tırnak içinde gösterilir.
----Çiçero’nun “Bir yerde yaşam varsa orada umut da vardır.”sözü çok hoşuma gider.
----Kadın,arkadaşının kulağına eğilerek: “Birazdan kalkalım mı?”diye fısıldadı.
----Bu konuda atalarımız: “Cesurun bakışı,korkağın kılıcından keskindir.”der.
----Deskartes’in: “Düşünüyorum öyleyse varım.”sözü çok ünlüdür.


9.DOLAYLI ANLATIMLI CÜMLELER

Bir kişinin sözünün söylendiği biçimde değil de,bazı değişiklikler yapılarak aktarıldığı cümlelerdir.
----Onunla bir daha konuşmayacağını söyledi.
----Bernard Shaw,düşünmenin ruhun kendisiyle konuşması olduğunu söylerdi.
----Doktor,babama ilaçları mutlaka içmesi gerektiğini tembih etti.
----Yazar,sanatçı olunabilmek için çok çalışılması gerektiğini vurguladı.

10.USLUP VE İÇERİK(KONU)CÜMLESİ

Yazarın yapıtında neyi anlattığı konuya (içerik)girer.Bu konuyu işlerken kullandığı sözcükler ve cümleler de usluba girer.

----Yazar yapıtında 1.Dünya Savaşı yıllarındaki insanların çektiği acıları gözler önüne serer.(Konu)
----Betimlemelerde sıfatlara sıkça yer veren sanatçı cümleleri uzun tutmuştur.(Uslup)
----Romanda,Batı’nın yaşam tarzına özenen bir ailenin yavaş yavaş çöküşü anlatılır.(Konu)
----Şairin,şiirlerinde oldukça az kullanılan sözcüklere ve deyimlere yer vermesi dikkati çeker.(Uslup)

11.AŞAMALI DURUM BİLDİREN CÜMLELER

Bir olayın,durumun olumlu ya da olumsuz yönde giderek değiştiğini anlatan cümlelerdir.

----Kadın,her geçen gün biraz daha kötüleşiyor.
----Havalar gittikçe soğuyor.
----Bu çocuğun günden güne huyu değişiyor.
----Ülkemiz her geçen yıl biraz daha büyüyen ekonomisiyle gelecekte gelişmiş ülkeler seviyesine çıkacaktır.

12.KİNAYELİ ANLATIMLI CÜMLE

Bir gerçeği ortaya koymak amacıyla sözü imalı olarak tam karşıtı gelecek biçimde kullanmaktır.
----Okulunu ne kadar çok sevdiğin yirmi gün devamsızlık yapmandan belli.
----Eşinin gözündeki morluktan onu ne kadar çok sevdiğin anlaşılıyor.

GÜNLÜĞÜMDEN

18 Ağustos 1999 Çarşamba

DEPREM!Büyüklüğü 7.8(7.4),şiddeti 10.27 erk olan bir deprem.İlkönce 6.7 olarak söylenen,sonra Amerika’nın açıklamasıyla 7.8’e götürülen bir deprem...
Daha önce Çorum’da bir depremi yaşamıştım.5.4 büyüklüğünde bir depremdi.1996 yılı.Yine uykuda yakalamıştı insanları deprem.Saat 01 sularıydı,yanılmıyorsam.Yeni yatağıma uzanmıştım.Bir uğultu ve sallantı hissettim.O uğultunun korkunçluğunu orada anladım.Burada hissettiğim daha korkunç bir şeydi.Deprem denen felaketin korkunçluğunu asıl bu depremde yaşadım.Tek kelimeyle korkunçtu!

Bu büyük deprem de insanları yine gece yakaladı;uykularında...”Uyku küçük bir ölümdür.” Veya “Uyku ölüm gibidir.” Hakikati...İnsanoğlu ölüme ne kadar hazırlıksız!Uyuyorsun,ama uyanamayabilirsin de!Uyuyup da sahaba canlı kaldığın her gün için Allah’a şükretmek lazım.Uyuyup da uyanamayan birçok insan oldu bu depremde.Nasıl yatmışlardı yataklarına acaba)Bir sure okudular mı,duada bulundular mı,besmele çektiler mi,uyuyup da uyanamayacaklarını düşündüler mi acaba?

Aslında ölüm ne kadar da yakın insana.Ölümle hayat arasında incecik bir çizgi,kısacık bir zaman aralığı var:Bir iki saniye veya 45 saniye gibi!..45 saniye içinde insan,aslında hayatın bütün sırrını anlayabiliyor:Her şey yalan;ölümden başkası yalan!..Hayat denen şey geçici...Ölüm hayatın tek gerçeği,hakikati...45 Saniyede bunu,bu gerçeği tattırıyor insana deprem.
Yeni yatmıştım.Hafif dalmıştım.Eşim benden sonra yattığı yatağa.02.30 sularında.Yaz...Sıcak...İnsan hemen uyuyamıyor.Eşimin “Ne oluyor?” demesiyle ayağa fırladık.Kapı eşiğinde,birbirimize sarılarak bekledik.
Doğrusu saniyeler geçmek bilmedi.Depremin şiddetini hiç bu kadar büyük hissetmemiştim.Sallantı geçmek bilmiyordu adeta.Zaman uzadıkça,bu taş yığınlarının üstüme yıkılacağına dair düşüncem pekişiyordu.Evet böyle devam ederse,iki katın altında kimbilir nasıl bir halde olacaktık.Heyecanım son raddede.Kalbim küt küt atıyor.Ölüme çok yakın olduğumuz,ölümle burun buruna olduğumuz bir an!Böyle bir durumda “Allah’ın büyüklüğü” dile getirilir:Allahu Ekber!Ve son sözlerin şehadet olması da iyidir:Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdühu ve rasulüh.45 saniye içinde yoğun ölüm duygularıyla bunları tefekkür ettim.Yapılabilecek bir şey yok.Sağa sola.öne arkaya sallanıyorduk.Ayakta durmak bile zorlaştı adeta.

Depremin sarsıntısı geçti.Giyindik,dışarı çıktık.Herkes dışarıdaydı.Sokaklarda,caddelerde herkes ayakta.Karanlıkta.Saat 03.00 suları...Karanlık.Elektrikler sarsıntıyla beraber kesildi.Yoğun bir araba trafiği..İnsanlar yollarda...Saat 05’te eve girdik.Sabah namazını kılıp yattık.Kendimizi Allah’a emanet ederek!..

Küçük bir radyodan,depremin İzmit kaynaklı olduğunu öğreniyorum.Sakarya,Bolu,Yalova,Gölcük,İstanbul’un bazı semtlerinin depremden etkilendiklerini öğreniyorum.Radyolardan felaket haberleri geliyor hep!..

Uyanıp da sabah televizyonu açtığımızda durumun felaket olduğunu o zaman anlıyoruz.Büyük bir felaket!Küçük kıyamet!

GÜNLÜĞÜMDEN

29 Temmuz 1999 Perşembe


Tolstoy’un “Karanlığın Kudreti” adlı tiyatrosunu okudum. Tolstoy’u seviyorum. Kitaplarını okuyorum. Bana çok şeyler öğretiyor.

Kitapları okurken ne düşünüyorum,ne bekliyorum onlardan?  Belki bir zevktir okumak!Bir hoşlanmadır. Bir aramadır. Bir boşalıştır. Bir kendine bakmadır.Bir kendini algılamadır.Bir kendini bilmedir,bulmadır.Bir düşünüştür,bir tefekkürdür.Bir hülyalara dalmadır. Bir özgürlüğe kanat çırpmadır. Bir alemleri gezmedir. Bir alemleri anlamadır. Bir sonsuzluğu arayıştır.Bir sonsuzluğa vurulmadır.Okuma bir alemdir. Bunlar hakkında şimdi çok fazla söz etmek istemiyorum.Ama her kitapta bunları düşündüğüm bir gerçek. İster istemez okumanın sonucu bu oluyor bende. Ancak sanat duyarlılığından, edebi unsurlardan uzaklaşmamak şartıyla. Kuru düşüncelerin,insanı anlamayan,insanı tek yönlü anlatmaya çabalayan duyguların,insana bir şeyler kazandırabilmesi beklenmemelidir.Böyle eserler,insanı olduğu yerde bırakır,ilerletmez.

Sanat eserlerindeki düşüncelerden bahsediyordum. Düşünce bizatihi bir değerdir;ancak sanat eserlerindeki düşünce daha bir değerdir.Çünkü sanat eserindeki düşünce soyut bir düşünce olmaktan çıkmış somut bir hal almıştır.Yaşayan bir gerçektir, gerçekliktir. O şekilde ebedileşmiş ve edebileşmiştir.Yaşayan, canlı olan bir hayatın içindedir o düşünce artık.Böylelikle düşünce ebedileşmiştir.

Ancak bu ebedileşmeyi de belki kendi içinde ikiye ayırabiliriz.Somut bir kahramanın düşüncesi olarak ebedileşmiştir. Roman içindeki bir kahramanı da somut olarak kabul ediyoruz. Bazı kahramanların düşünceleri zayıftır, bazılarınınki kuvvetlidir.Bazılarının doğrudur,bazılarınınki yanlıştır. Doğru ve kuvvetli olan fikirler yaşar;yanlış ve zayıf fikirler sallantıda kalır.Bazen zayıf olarak ortaya konmuş fikirler,doğru olduğu zaman, yine kendini eser dışında da kuvvetli oluşunu sürdürecektir.Bunun tersi de vakidir:Kuvvetli olarak ortaya konmuş fikirler de yanlış olduğu zaman hayatiyetini sürdüremeyecektir.Zaten bir aksilik varsa,bu eserde kendini hemen belli edecektir.Büyük sanatçılar,eserlerinde bu tür tezatları barındırmazlar.

Kahramanları fikirlerine göre oluşturamayız, kategorize edemeyiz.Bu yanlış olur.Kahramanlar belli bir fikri savunabilirler tabiî ki.Ama bu,onları fikirlerine göre tasnif edeceğiz anlamına gelmez.Sanat eserinde davranış,tavır,hareket, karakter,huy,ruh vardır her şeyden önce.Fikirleri biz sonradan tasnif ederiz veya sonradan bu davranışlar neticesinde fikirler ortaya çıkar.Yoksa kendi kendine,yani kuru sözlerle,iddialarla çıkmaz fikirler.Kahramanlar bir fikrin savunuculuğunu yapabilirler,ama bunu davranışlarına yansıtmadıkları müddetçe bu fikirler sırıtır. fikir, yaşantı halinde olmalıdır. Sanat eserlerini,fikir eserlerinden ayıran da budur.Fikir, yaşantı haline gelmedikçe,o sanat eseri olma hakkını kazanamaz.

Yazar,romanda belli bir fikrin savunuculuğunu yapacaksa,roman yazmasına da gerek yoktur.