Gösteriş.
. . Göstermek fiilinden türemiş. Bir büyüklenme, bir gurur, kendini pahalıya satma, pahalı, değerle olduğunu gösterme. . . bu demektir gösteriş. Çağımız bir gösteriş çağı oldu. Herkeste böyle bir sevda var. Gösteriş, çağımızın modem insana bulaştırdığı bir
hastalık. , modern hastalıklardan bu
modern hastalığa tutulmayan yok gibi. Nasrettin Hoca'nın bir fıkrasında, "Ye kürküm, ye! " dediği gibi, insana değil de, "kürk"e, dış görüşe önem veriliyor çağımızda. Kim daha güzel, daha alımlı, daha çalımlı, daha gösterişli gösterirse kendisini, o beğeniliyor, o seçiliyor, o itibar görüyor, insanın içine değil, dışına rağbet var çağımızda. İnsanı düşündüren ve kaygılandıran bir mesele
bu. Herkesi düşündürmesi gereken bir
hastalık. Ve bu hastalık, gitgide, insanlann bünyesine "doğal" bir
şey gibi yerleşmeye başladı.
İnsanlar,
niçin gösteriş yapar, niçin insanlarda böyle bir merak var? Gösteriş meraklısı bir insan, neyi ispatlama peşinde? Kişiliğini mi kanıtlamak istiyor, kişiliğinin zayıf taraflarını mı saklamak
istiyor veya gösterişle elde edeceği bazı menfaatleri mi var? Bunlann hepsi, gösteriş meraklısı bir insan için sorulması
gereken sorular. Bir de gösteriş yapmak
için gösteriş yapan gösteriş meraklıları var. Doğrusu, bu gösteriş meraklılannın hepsi bir alem, bir başka dünya. . . hepsinden önemlisi bir hastalık bu. , klinik vak'a olarak bu hastalığı belirtmesek
bile ona yakın bir hastalık çeşidi.
Gösteriş meraklısı bir insan, bir şeyi, bir şeyleri kanıtlama peşinde herhalde. "Gösteriş" sözcüğü için sözlükte şu bilgi veriliyor. Gösterme işi veya biçimi. Başkalannı aldatmak, şaşırtmak, korkutmak veya kendini beğendirmek için birinin yaptığı yapay davranış. Göze çarpıcı nitelik, göz alıcılık. Buradaki anlamların hepsi, önemli. Özellikle ilgilendiğimiz ise "yapay davranış" ifadesi. . . Bu üzerinde durulup irdelenmesi gereken önemli bir ifade. Psikolojiyi de çok yakından ilgilendiren bir mesele. Sosyoloji de işin içine karışıyor. İnsanlar, artık birbirlerine karşı yapay davranıyorlar, yapay sözcüklerle konuşuyorlar, yapay ilişkilerle birbirlerini aldatıyorlar. İşte "gösteriş” ten kastımız bu.
Gösteriş, insanı, yapay hareketlere, davranışlara, ilişkilere, düşüncelere yöneltiyor. Yapay bir şeye insanlar niçin yaklaşıyorlar? İnsanlar arasında "doğal" davranışların, konuşmaların, ilişkilerin olması gerekmez mi? "Yapay" olan insan neyi amaçlıyor? Buraya gelmeden önce, meselenin ne kadar ciddi ve önemli olduğu belirtmemiz gerekiyor.
Sözlükte,
dikkat edilirse, "gösteriş" sözcüğü için "aldatmak"
anlamı da veriliyor. Gösteriş
sözcüğüne ne yandan bakarsanız bakın, "olumsuz" bir anlamın yüklendiğini
göreceksiniz. Sonra "yapay"
açıklaması geçiyor. "Yapay
"da. olumsuzluk yüklü bir
sözcüktür. Hele hele bu insan
ilişkilerinde söz konusuysa, durum daha
da ciddi bir görünüm kazanıyor. Çünkü "yapay"
olan insanın hiç bir şeyine güven duyulamaz. Gösteriş, insanı aldatmak için yapılan yapay bir durum. Oysaki
insanlar, birbirlerine tüm
sevecenliğiyle, içtenliğiyle
görünmelidirler. En güzel ilişkiler, dostluklar, içten, sevecen olanlardır. Belki de bu dostlukları yitirmemizin sebebi, bu yapmacık tavırlarımızdır. Evet, evet öyle. Birbirimize, açık oynamıyoruz. Açık değiliz. Birbirimizi yapay yönlerimizle tanıyoruz ve bu
da aslında bir tanımak değildir. Çünkü dostluk
bu değildir, içtenlik bu değildir. Olmayan
ve sahte bir kişilik ile, gösteriş ile
ilişki kurduğumuz insanlara kendimizi tanıtıyoruz. Kendimizi böyle tanıttıktan sonra, artık o biz, biz değilizdir; başka bir kişiliktir o. Sonra da bütün davranışlarımıza "yapaylık"
siniyor, "yapaylık" bir
özellik olarak kalıyor benliğimizde. Böylelikle de hayat boyunca bu "yapaylık"
sürüp gidiyor. Aldatmacadan başka bir
şey değil bu.
Gerçekte bu “yapaylık”la başkalarını değil, kendimizi kandırıyoruzdur, kendi kendimizi aldatıyor, kendi kendimize işkence ediyoruzdur. "Gösteriş" yaparak, kendimizi aldatmak ve hayatımızı bu aldatmayla
sürdürmek, kendi kendimize yaptığımız
bir "işkece/zulüm" değil midir? Başkalarını haydi bu "yapaylık" ile
aldatıyoruz, ya kendimizi , kendimizi aldatabilir miyiz? Başkalarını aldattığımız zaman, elimize belki bazı menfaatler geçecektir, mevkimiz,
makamımız, şanımız yükselecektir diyelim. Ya makamımız yükselirken, içimizde bir şeylerin eksildiğini, kişiliğimizden bir şeylerin yok olduğunu, kişiliğimizin değiştiğini, hiç hesaba katmayacak mıyız? Hesaba katmadığımız belli ki, çağımızda "gösteriş" merakı
bir hayli yaygın.
Gösteriş, aynı zamanda, kendimizi beğendirmek için yaptığımız "ekstra" bir çaba. Böyle bir "ekstra çaba" nın da davranışlarımıza "yapaylık" kazandıracağı da malum. Dikkat edilirse, bu "ekstra çaba"yı kendimizi beğendirmek adına yapıyoruz. Bütün gayretler, kendimizi başkalarına beğendirmek için. , bu amacı gerçekleştirebilecek bütün yollarda serbest. , kendimizi ve başkalarını kandırmak pahasına da olsa! Kendimizi beğendirmek uğruna, insan, bakın nelere katlanmıyor ki. Kendimizi niçin beğendirmeye çalıştığımızı hiç düşündük mü, düşünüyoruz mu veya? Bunu biraz düşündüğümüzde, kişiliğimizden, kişiliğimizin zayıf yönünden kaynaklandığını bulmakta güçlük çekmeyeceğiz. Kendimizi beğendirmeye çalışmamız; kişiliğimizin zayıflığından, şahsiyetimizin tam yerine oturamayışından kaynaklanıyor. Bunu da ekstra bir çaba ile, "yapaylık"ile kapatmaya kalkışıyoruz. Böyle yaparak, ikinci bir büyük hataya düştüğümüzün farkına dahi varamıyoruz. Çünkü böyle bir davranış, bizim zayıf yönlerimizi kapatmayacağı gibi, daha önemli zayıf taraflarımızın çıkmasına bile sebep olacaktır. Yapay davranışlarla, olgun bir şahsiyete sahip olunamaz. Olgunluk
her şeyden önce içtendir ve içten dışa yansır. İçi olgun olmayanın, bu olgunluğu dışa vurabilmesi mümkün değildir. Bu bakımdan da içi olgun olmayanların kendilerini olgunmuş gibi göstermeye çalışmalarındaki, yapaylık, ve belki de gülünçlük fark edilmeyecek gibi değildir. Önce iç olgunlaşır ve olgunlaştıkça dışa vurur bu olgunluk. Ve gösterişe meraklı olanlarda bu "iç olgunluğa" sahip olmayan kişiliklerdir. Olgun şahsiyetlerden, içini olgunlaştırmış insanlardan gösteriş meraklılarına rastlamak mümkün değildir veya çok zordur. Gösteriş, olgunlaşmamış, olgunlaşamamış "çiğ" kişilerin özelliğidir. Onlar, ancak kendilerini beğendirmek için "zorlama" davranışlara girerler. Olgun şahsiyetlerin ise buna ihtiyacı yoktur; çünkü sadece olgunluk, insanın beğenilmesi için yeter bir özelliktir ve bu özellik "tabii” dir, zorlama ile meydana gelen bir özellik değildir. Olgun insan, kendini bilen insandır. Şahsiyetini oluşturmuş insandır çünkü o. Kendini beğendirme gibi yapay davranışlara meyli yoktur. Zira şahsiyetini yerine oturtamayanlar, kendini beğendirmeye, şahsiyetlerindeki zaafı, eksikliği kapatmaya çalışırlar. Ve bu eksikleri daha da büyüttüklerinin, fazlalaştırdıklarının farkında değillerdir, bu gösteriş meraklıları.
Gösteriş
meraklıları, gösterişe meyledenler, aynı zamanda toplumda bazı suni/yapay niteliklerle
sivrilme amacını güden kimselerdir. Toplumda elle gösterilen, devamlı sözü edilen kimseler olmayı isterler
gösteriş yapanlar. Bazı toplumlarda
sivrilme, devamlı adından söz ettirme, gösterişle mümkün olabilmektedir. Gösteriş işinde kim daha profesyonel, kim daha
tecrübeli ise, o, adından söz ettirmekte, toplumun ilgi odağı haline gelmektedir. Özellikle de "sanatçı”lar, toplumun ilgi odağı olmak için gösterişi bir
"sanat" haline getirirler. Çılgınlık derecesine varan bir
gösteriş olabilir yaptıkları. Olsun, mühim olan bütün gözlerin, konuşmaların ilgi odağı olmak. . . Bu, görünüşte kendilerini tatmin ediyor sanılır. Hiç de öyle değildir durum. Kendilerini aldattıklarının onlar da farkındadırlar
aslında. Bu yüzden de en ünlü sanatçıların
(aktör, aktrist, şarkıcı vs. ) hiç olmadık zamanlarda intihar
ettiklerine şahit olabiliyoruz. Daha
fazla kendilerini kandırmanın manasızlığını anlayanlar, çareyi intiharda buluyorlar ne yazık ki!
"Gösteriş" için, "çağımızın bir hastalığı" demiştim.
Gerçekten de doğrudur. 'Yapay" davranışlar içine giren
insanlar, bir hastalık içindedirler. Çünkü kendileri olamamaktadırlar. Şahsiyetlerini kemale erdirememişlerdir. Her şeyleri yapmacıktır, yapaydır onların. Kendimizi beğendirmek, kanıtlamak için "yapay" davranışlara
girmenin anlamı yok. Sadece kendimiz
olalım, kendimiz kalalım, fıtratı bozacak, saptıracak davranışlardan kaçınalım, tüm içtenliğimiz ve sevecenliğimizle kendimizi
tanıtalım. Başkalarını aldatabiliriz, ama ya kendimizi? Başkalarına kendimizi "gösteriş" ile
beğendirebiliriz; ama ya biz, kendimizi beğendirebiliyor muyuz kendimize? Kendimizi, kendimize beğendirebiliyorsak, mesele yok demektir. Ama başkalarına kendimizi beğendirip de, biz kendimizi beğenmiyorsak, ne kadar "gösteriş" meraklısı
olursak olalım, içteki huzursuzluğumuzu
gideremeyeceğizdir. Huzurlu
olmanın yolu, kendimiz olmaktır, fıtratımıza, ilahi fıtratımıza sahip çıkmaktır, yapay davranışlar içine girmemektir. Kendi olmayan insanlar, bir bozukluk, bir hastalık içinde günlerini tüketmektedirler.
Ruhsal bakımdan onların huzurlu
oldukları söylenemez. İnsan ne kadar "yapaylık”
tan, "gösteriş”ten uzaklaşırsa,
o kadar kendisi olur ve o kadar da
ruhsal bakımdan huzura kavuşur.
Gösteriş, esasında insanın ilahi fıtrattan, sistemden uzaklaşması sonucu doğuyor. İnsan, ne kadar ilahi fıtrattan uzaklaşırsa, o kadar gösteriş meraklısı oluyor. Gösteriş meraklısı oldukça da ilahi olandan uzaklaşıveriyor. Gösteriş bu bakımdan, insanı kendisine yabancılaştıran bir olgudur da. tnsan ise, yabancılaştığının farkında değildir bu here ü merc içinde, insanlar bu bakımdan "bir hüsran içerisinde” dirler. "Hüsran içinde olmamak ise, insanın çabasına bağlı, ilahi iradeyle birlikte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder