Bu Blogda Ara

Türk Dili ve Edebiyatı sitesi, Edebiyat derslerine yardımcı,

19 Ekim 2008 Pazar

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI NOTLARI



Dede Korkut Hikayelerinin en önemli özellikleri şunlardır:

Bu hikayelerde,XII.,XIII.,XIV. yy’lerde Anadolu’nun doğusunda ;bu asırlar boyunca ,buraya gelip yerleşmiş,buralarda vatan tutmuş Oğuz Türkleri arasında yaşamış,işlenmiş ve yayılmış hikayelerdir.Şimdiye kadar iki yazma nüshası ele geçirilmiştir.Birincisi,elimizde olanı,1859’da Dresten Kral Kitaplığında bulunmuştur.İkincisi 1950’de Vatikan Kitaplığında ele geçen nüshadır ki altı hikaye vardır.

1) Asıl adı "Kitab-ı Dede Korkut Alâ Lisan-ı Taife-i Oğuzan" şeklindedir.
2) 12, 13 ve 14.yy.da Doğu Anadolu'da ve Azerbeycan'da yaşayan müslüman Oğuz boylarının geleneklerini, göreneklerini, iç mücadelelerini, doğa üstü güçlerle, yaratıklarla savaşmalarını ele alır.
3) 14. ve 15. yy.da yazıya geçirilmiştir. Bu konudaki yaygın kanaat hikayelerin 15.yy.'da yazıya geçirildiği şeklindedir. Hikayelerin kimin tarafından yazıya geçirildiği bilinmemektedir.
4) Toplam on iki hikayeden oluşur.
5) Şiir ve düzyazı (nazım-nesir) karışık oluşturulmuştur.
6) Hikayelerde az da olsa masal ve destan unsurları görülür.
7) Çok temiz, güzel ve zengin bir dil kullanılmıştır. Bu hikâyeler, dönemin Oğuz Türkçesinin özelliklerini taşımaktadır.
8) Anlatım açık, yalın ve durudur. Kesinlik ifade eder.
9) Hikayelerde en önemli meziyet kahramanlıktır.
10) Aileye, çoğalmaya, kadına, çocuğa ve çocuk terbiyesine büyük önem verilir. Kadınların ailenin en önemli unsuru olduğu vurgulanır. Önsözünde dört ayrı kadın tipi çizilir. Kadın ve erkek birbirlerini tamamlayan iki unsurdur.Kadın erkeğinin yanındadır;kılıç kuşanır,ata biner.Kadına verilen değer, daha çok Türk çocuğunun annesi olması dolayısıyladır.
11) Bütün hikayelerde dini unsurlar (namaz kılma, dua etme, arı sudan abdest alma) görülür.Dede Korkut Hikayelerinde mutaassıp bir Müslümanlık yoktur.İbadet gönül hoşluğu ile yapılır.İslamiyet tam anlamıyla öğrenilmemiştir.Adı görklü Muhammed’e selavat getirilir,namaz kılınır;ancak kımız içilir ve Azrail’e meydan okunur.
12) Kahramanlar dövüşlerini, Allah ve peygamber sevgisi için yapar.
13) Türk milletinin karakteristik özellikleri; doğruluk, adelet, güzellik yüceltilir.
14) Misafirperverlik ve cömertlik insanların ortak özelliğidir.
15) At, ağaç, su , yeşillik kısaca tabiat çok sevilir.
16) Kahramanların en büyük yardımcısı atlardır.
17) Kadınlar, eşlerine karşı aşırı saygılı ve itaatkârdır. Eşler de kadınlarına önem verir, iyi davranır.
18) Hikayelerde, birçok öğüt vardır. Bu nedenle bu hikayeler didaktiktir.
19) Hikayelerde yaşanan olayların tarihi bilgilerle ilgisi vardır.
20) Hikayelerde geçen ve hikayeler adını veren Dede Korkut; yaşlı, herkesin saygı gösterdiği, hakanların bile akıl danıştığı, çocuklara isim koyan, eğlencelerde kopuz çalıp şiirler söyleyen, kırgınlıkları gidermede aracılık eden kişidir.

Bu hikâyede, eski yiğitlik ve erdemlerin işlenmesi, manzum bölümlerin bulunması... türünden destan ögeleri bulunmaktadır

* Okunan hikâyede olay anlatılırken düz yazıya, diyologlardaki söyleşmelerde duyguların dile getirildiği yerlerde ve betimlemelerde nazma başvurulmuştur.

* Düz yazı ile nazım iç içe kullanılmış; bu hikâyelerin anlatımında bir şiir dili tadı vardır, bunun da nazmın yanı sıra düz yazı içindeki ses benzerlikleriyle sağlanmış, nazım kısımlarında aliterasyona çokça yer verilmiş, nazım bölümlerinde nesir, nesir bölümlerinde nazım özelliklerinin görülmekte.
.....................................


* Battal Gazi

XII. asırda yaşamış Emevi Kahramanı Abdullah Bin Amr’ın lakabıdır.Anadolu’da Bizans’a karşı yaptığı savaşlar ve bu savaşlardaki yiğitlikleriyle ünlüdür.Yine Bizans’a karşı savaşan Arap Beyi Battal ile hayat ve efsaneleri birbirine karışmıştır.Arapların Zelhimme adıyla şöhret bulan destanları bu konuyu işler.Türk Halk edebiyatındaki Battalname veya Seyit Battal Gazi destanı da bu konuyu işler. Manzum ve mensur olarak kaleme alınan Battalname’lerde Seyit Battal’ın olağanüstü kahramanlıkları anlatılır.Destan Rumlar ile Malatya dolaylarındaki çarpışmaları da konu edinir. İslam uğruna devler ve cinlerle de savaşan bu kahramanın “Aşkar ( Devzade)” adlı bir de efsanevi atı vardır. “Battal” sözcüğünün “kahraman,cesur” anlamları yanında “işe yaramaz,hantal ” anlamı da vardır.

DESTAN DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI

11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut tarafından derlenen ve yazıya geçirilen atasözlerinin bu günde aynı şekliyle yaşaması kültürün devamlılığının bir göstergesidir. Sözlü gelenek ürünü olan atasözleri kuşaktan kuşağa aktarılarak bugüne kadar ulaşmıştır. Şifahi (kulaktan kulağa aktarılarak) süreç sözlü edebiyat ürünlerini temel özelliğidir.

İnsanlığın ilk dönemlerinde kişilerin tabiatla, üstün güçlerle ve düşmanla mücadelesinde düş yoluyla ortaya koyduğu eser, söylediği söz, takındığı tavır mitolojik öğelerin oluşmasında etkilidir. Destan dilinde de mitolojik öğelerin, dini törenlerin, musikinin ve hayatla mücadelenin etkileri vardır.

Destan dönemi ile ilgili verilen resimlerdeki çeşitli eşyalar, ve kumaşlar üzerinde çizilen “Hayat Ağacı, kutsal boğa ve gök kartalları” mitolojik unsurların günlük yaşam içindeki nesnelere nasıl yansıdığının bir göstergesidir.

Ergenekon destanında ise destan dilindeki hayatla, düşmanla ve tabiatla mücadele –inceleme bölümünde de görüldüğü üzere- etkili olmuştur.

* Sözlü edebiyatın en önemli kaynağı destanlardır. Dünya edebiyatları içinde destanlar yönüyle en zengin edebiyat Türk edebiyatıdır. Diğer milletlerin bir veya iki destanı varken Türklerin bunlardan kat kat fazla destanı vardır.

*Destan, milletin hayatını derinden etkileyen büyük savaşlar, göçler, istilalar sonucunda oluşur. Eğer tarihin karanlık devirlerinde, halk arasında oluşmuş ve sonradan bir şair ya da yazar tarafından yazıya geçirilmişse doğal destan adını alır. Millet hayatında önemi olan bir olayı bir şair ya da yazar kendisi destanlaştırmışsa buna da yapma destan denir.

* Elbette bir milletin tarih zenginliğini doğal destanlar ortaya koyar. Bu yönüyle Türk destanları bir hayli önemlidir.

* Asıl ürününü doğal destanlar dediğimiz tür oluşturur.
* Sığır (av törenleri), şölen (dini ayinler), yuğ (ölen kişinin ardından yapılan törenler) adı verilen toplantılardan doğmuştur.
 * Ozan, baskı, kam denen kişilerce, saz eşliğinde söylenir.
 * Şiirlerde hece ölçüsü kullanılmış, bunların 7’li, 8’li ve 12’li olanları tercih edilmiştir.
 * Nazım birimi olarak dörtlük kullanılmıştır.
 * daha çok yarım kafiye ve redif kullanılmıştır. Bazı şiirlerde kafiye dize başlarında görülmekle birlikte, sonlarda kullanılması daha yaygındır.
 * Nazım şekli olarak sav, sagu ve koşuklar görülür.
 * Dil yabancı tesirlerden uzak, saf bir Türkçedir.

TARİH İÇİNDE TÜRK EDEBİYATI

Edebiyat tarihi;seçilmiş eserleri,şair ve yazarları,tarihi bir sıra içerisinde inceler.Değişik dönemlerdeki edebi akımları,akımların çıkış nedenlerini ve sonuçlarını ortaya koyar.

Edebiyat tarihi,ulusları tanımada da çok önemli bir rol oynar.

Edebiyat;duygu,düşünce,gözlem,olay ve hayallerin söz ve yazıyla etkili bir biçimde ele alınıp ifade edildiği sanat dalıdır.Konusu;Genel anlamda insan,yaşam ve doğadır.Muhtevası;Edebi eserlerde işlenen konu,yazarın konuyu ele alış biçimi dil ve anlatım özellikleri muhtevayı(içerik) oluşturur.Edebiyatın metodu;Sanatçı ele aldığı konuları,gördüklerini,duyduklarını,bildiklerini işlerken olduğu gibi yansıtır veya değiştirir.

Edebiyat tarihi;seçilmiş eserleri,şair ve yazarları,tarihi bir sıra içerisinde inceler.Değişik dönemlerdeki edebi akımları,akımların çıkış nedenlerini ve sonuçlarını ortaya koyar. Yine dönemlere göre değişik ülkelerde edebiyatın geçirdiği değişme ve gelişmeleri karşılaştırmalı olarak değerlendirir.Edebiyat tarihi,ulusları tanımada da çok önemli bir rol oynar.Edebiyat tarihi alanında çalışanlara edebiyat tarihçisi denir.

*Edebiyat;Fikir,duygu ve hayallerin söz veya yazı ile edebi şekilde ifade edilme sanatıdır.
*Tarih;toplumların yaşadıkları olayları sebep-sonuç ilişkisi içerisinde inceler.
*Edebiyat Tarihi;edebi eserlerden hareketle bir milletin duygu ve düşüncede geçirdiği evreleri inceler.
*Uygarlık tarihi;toplumların yaşamlarını her bakımdan inceler.
*Edebi metinler,edebiyat tarihi ve tarih için önemlidir.
*Edebiyat tarihçisinin görevleri;edebi dönemlerin özelliklerini tespit etmek,tarihi ve toplumsal olayların eserlere nasıl yansıdığını incelemek,şair ve yazarların hayatını incelemek.

OĞUZ TÜRKÇESİNİN ANADOLU’DAKİ İLK ÜRÜNLERİ-

Olay Çevresinde Oluşan Edebî Metinler

Dede Korkut'un Kişiliği Dede Korkut’un destanların ilk anlatıcısı olduğu tahmin edilmektedir. Hikayelerde veli bir kişi olarak ortaya çıkar. Oğuzlar önemli meseleleri ona danışırlar. Keramet sahibi olduğuna inanılır. Gelecekten haberler verdiği söylenir. Ozan ve kamdır. Kopuz çalıp, hikmetli sözler söyler. Kopuzuna da kendine duyulduğu gibi saygı duyulur. Oğuzname’de, Dede Korkut’un 295 yıl yaşadığı ve Hz. Muhammed’e elçi olarak gönderildiği anlatılmaktadır. Oğuz Han’a vezirlik yapmış olduğu da düşünülmektedir.

Korkut kelimesinin “kork-” fiil kökünden türemiş olma ihtimalinin yanı sıra Arapça kökenli olup elçi manasına gelmesi de mümkündür. Her iki ihtimalde de ‘Korkut’ kelimesinin bir lakap, bir unvan olduğu görülmektedir. “Dede” kelimesinin ise ecdat manasında kullanıldığı tahmin edilmektedir. Fakat destanlarda daha çok halk arasında büyük hürmet ve kutsallık kazanmış halk bilgini anlamında kullanılmıştır.

Dede Korkut’un gerçek ismi, hayatı, yaşadığı çağ ve coğrafyayı kesin olarak aydınlatmak eldeki kaynaklar ve rivayet ile mümkün değildir. Destanlardan çıkarılabildiği kadarıyla ise Dede Korkut’un kişiliği iki şekildedir; 1- Kutsal Kişiliği , 2- Bilge Kişiliği. Başka kaynaklarda devlet adamı kişiliğinin de bulunduğu belirtilmektedir. Dede Korkut'un çok kişilikli olarak karşımıza çıkması farklı zaman, hatta farklı mekanda yaşamış benzer şahsiyetlerin destanlarda tek isim altında toplanmış olabileceğini düşündürüyor fakat bu kişiliklerin halkın eklentisi olma ihtimali de vardır Destanlar: Kitapta on iki tane destan vardır. Bu destanların her biri bir boy için söylenilmiştir. Bu destanlarda boyların hanlarının başından geçen olaylar, ad koyma, canavarlarla savaşma gibi bölümler yer almaktadır.

Hikayelerin dili oldukça sadedir. 15.-16. yy.da yazıya geçirildiği halde arı bir Türkçe’ye sahiptir. Az miktarda Arapça kökenli kelime de vardır. Orhan Şaik Gökyay ve Muharrem Ergin’in Latin harfleri ile yayınladıkları kitaplar ilköğretim öğrencilerinin anlayabileceği kadar sade ve basit cümle yapısına sahiptir. Hikayeler çoğunlukla manzum ve ahenkli bir şekilde anlatılır. Manzumların bir kısmı kafiyeli olmasa da kulağa hoş gelen bir söyleyiş tarzı vardır. Kitapta yaklaşık 8.000 tane farklı sözcük ve deyim geçer. Cümleler kısa ve yalındır.

İslâmî Dönemde İlk Dil ve Edebiyat Ürünleri

Divan-ı Hikmet , Divanü Lügati’t - Türk


Ahmet Yesevi mutasavvıf olduğu, amacı dini bilgiler yanında müritlerine tasavvufun adap ve erkanını öğretmen olduğu için Divan-ı Hikmet’i kaleme almıştır. Ayrıca altmış üç yaşına gelince –Hz. Peygamber de altmış üç yaşında vefat ettiği için- “Bize bu yaştan sonra gün yüzü görmek olmaz.” Diyerek yaptırdığı mahzende yaşamaya başlamıştır. Şiirindeki “Ol sebepten altmış üçte girdim yere.” Dizelerini bu nedenle söylemiştir.

DİVAN-I HİKMET:

 12. yüzylda Ahmet Yesevi tarafından dörtlüklerle ve hece ölçüsüyle yazılmış dini, tasavvufi ve öğretici bir eserdir. Dörtlüklerin her birine “hikmet” adı verilmiş ve bu hikmetler Orta Asya ve Anadolu’da yayılarak halkı derinden etkilemiştir. Yesevilik tarikatının da kurcusu olan Ahmet Yesevi daha sonra Anadolu’da kurulan pek çok tarikata kaynak olmuştur. Orta Asya ve Türk boylarının bulunduğu bölgelerde yüzyıllarca sevilerek okunan “Bakırgan Kitabı”nın yazarı olan Süleyman Ata da, Ahmet Yesevi’nin haleflerinden biridir.Onun eseri de dini, tasavvufi ve öğretici şiirlerden oluşmaktadır.

DİVAN Ü LUGAT-İT TÜRK:

Eserin adı, “Türk Dili’nin toplu(genel) Sözlüğü” anlamına gelir. Adından da anlaşılacağı gibi, eser bir sözlüktür; Araplara Türkçe’yi öğretmek amacıyla yazılmıştır. Bundan dolayı, Türkçe’nin Arapça karşısında savunulduğu bir eser olarak değerlendirilir. Eserde Türkçe sözcüklerin anlamları Arapça’yla açıklanmakta ve her maddeden sonra birtakım Türkçe metinler örnek olarak verilmektedir. Kaşgarlı Mahmut tarafından XI. yüzyılda yazılan eserin asıl önemi de, işte bu derleme Türkçe metinlerden ileri gelmektedir. Eserine bir de Türk illerinin haritasını koyan Kaşgarlı Mahmut, Türkçe sözcüklerin açıklamalarını yaparken dört yüze yakın dörtlükten oluşan şiirlerle atasözlerini (sav) örnek olarak verir. Divan-ı Lügat-it Türk, Türk dilinin ana eseri, Türk edebiyatının ve folklörünün bir hazinesi olarak kabul edilmektedir. Edebiyatımızda aruz ölçüsünün ilk kullanıldığı eser olarak kabul edilmektedir. Eserde adaleti, aklı, saadeti ve devleti temsil eden dört kahramanın çevresinde gelişen olaylarla yazar, devlet idaresinin ve sosyal düzenin nasıl olması gerektiğini anlatır. Hakaniye Türkçesiyle yazılmış olan eserde 7500 civarında Türkçe sözcük Arapça olarak açıklanmıştır. Ayrıca Türk boylarının dilleri ve Türk illeri hakkında bilgi verir.

ÖZET

*Kutadgu Bilig, İslami dönem eseri olduğu için eserde Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmıştır.
* Divan-ı Hikmet, alegorik(sembolik) bir eser değildir. Semboller genellikle mesnevilerde kullanılır.
* Divanü Lügati’t-Türk , Arapça olarak Halil’in “Kitabü’l-Ayn”ı örnek alınarak yazılmış bir sözlüktür.
 * Divan-ı Hikmet, İslam’ın kaidelerini ve akidelerini, tasavvufun adap ve erkanını anlatan din ve tasavvuf konulu bir eserdir.

İslâmî Dönemde İlk Dil ve Edebiyat Ürünleri

Kutadgu Bilig Atabetü’l Hakayık

Kutadgu Bilig’le Türk edebiyatında “mesnevi” geleneği başlamıştır. Kutadgu Bilig’in kendi arasında kafiyeli (aa,bb,cc…) binlerce beyitle sembolik biçimde yazılmış olması mesnevi nazım şeklinin eserde kullanıldığının göstergesidir.

Atabet’ül-Hakayık’ta savunulan düşünceler, bugün de geçerliliğini koruyan düşüncelerdir. İnsanlık tarihinin bilgi ile paralel bir biçimde geliştiği düşünülürse bilgi üzerine söylenecek her şey çağlar sonrasında bile önemini ve geçerliliğini koruyacaktır.

Bir topluluğu millet haline getiren ortak değerler şunlardır:

 a) Dil, b) İnanç, c) Gelenek ve görenekler . Bu değerlerin en önemlisi “dil” dir. Bir topluluğun birbiriyle iletişim kurmasına, duygu düşünce ve hayallerini birbirine aktarmasında ve hepsinden de önemlisi ortak kültürün kuşaktan kuşağa aktarılmasındaki yegane unsur dildir.

Yusuf Has Hacib’in hayatı ve eseri üzerine pek az bilgimiz vardır. Bu konuda kitabın içinde doğrudan doğruya şairin söylediklerinden; bir de kitabın başına sonradan başkalarının eklediği iki önsözde söylenenlerden başka bir şey bilmiyoruz. Yine kendisinin verdiği bilgiye göre kitabına Kutadgu Bilig (mutluluk veren bilgi) adını koymuş onu 18 ayda yazmış ve Hicri 462 (1069/1070) yılında bitirmiş ve o sıralarda 50 yaşında imiş. Yusuf’un ne zaman nerede doğduğu bilinmiyor. Yusuf Has Hacib kitabın başında , kitabına mutluluk veren bilgi adını verdiğini onu, insanın iki dünyada mutlu olması için tutması gereken yolu göstermek amacıyla yazdığını söyler. Bu tanımdan da anlaşıldığı gibi Kutadgu Bilig didaktik bir şiirdir. Eserin temeli 4 kavram üzerine kurulmuş, bunlar dört kişi ile canlandırılmıştır. Kün Togdı (hükümdar): köni törü = doğru kanun, Ay-Toldı (vezirin oğlu): ukuş=akıl, Odgurmış (vezirin kardeşi) akıbet=hayatın sonu, dört kavramı canlandıran bu dört kişi, birey ve toplumla ilgili çeşitli konular üzerinde konuşurlar.

Dil ve söyleyiş özellikleri: Kutadgu Bilig’de Karahanlı (Hakaniye) Türkçesi kullanılmıştır. Verilen metin parçası ve sözcüklerde yabancı kökenli sözcükler bulunmamaktadır. Edebi bir dil kullanılarak yazılan Kutadgu Bilig yeni bir nazım şeklinin (mesnevi) söyleyiş özelliklerini de (Kafiye, redif…) yansıtmaktadır.
Atebetü’l – Hakayık Edip Ahmet Yükneki tarafından yazılmıştır. Türk-İslam edebiyatının verimlerinden elimize geçen ikinci eserdir. Bugüne değin dört nüshası bulunmuştur. Edip Ahmet, insan için iyi ve kötü gördüğü şeyleri sekiz türe ayırmış; bunları kitabında , Nevi (tür) adını verdiği 8 bölümde ayrı ayrı ele almıştır. Bunlar: Bilginin yararı, bilgisizliğin zararı- Dili tutmanın yolu yordamı – dünyanın değişmesi, hallerinin başkalaşması-Cömertliğin övülmesi, cimriliğin yerilmesi- Alçak gönüllülük ve kendini beğemişlik- Hırs ve uzun emel- Ahlak iyiliği ve değerli ahlak edinmeye özendirme- Çeşitli anlamları kapsayan türlü beyitler. Bölümlerden de anlaşılacağı üzere Atabet’ül-Hakayık, din temeline dayanan bir ahlak eğitimi vermek amacıyla yazılmış bir “pend-name” (öğüt kitabı)dır. Zaten şairde kitabının son bölümünde, “sözünün edep ve öğüt” olduğunu söylemiştir. Edip Ahmet’in ünü ve eserinin etkisi, kendi çağından başlayarak, daha sonraki yüzyıllarda da sürmüş, çok geniş bir alana yayılmıştır.

Hiç yorum yok: